Kadıneki Yazı,

İş ve aş buluşmalarında kadınlar ne diyor?


Filiz Kerestecioğlu-01 Şub 2021

Kadınlar, katılımcı bir bütçe, ücretsiz kreşler, kamusal bakım merkezleri, iş kollarında kota, eşit işe eşit ücret istiyorlar... Bunlar ve daha birçok talebi hayata geçirecek olan da kadınların kurtuluşu için mücadele yürüten hakiki bir siyasi irade

Pandemi, var olan eşitsizliklerin, ekonomik sorunların derinleşmesine neden oldu. Artık ekonomik kriz, hükümetin toplumu borçlandırarak yoksulluğu saklama stratejisinin üzerini örtemeyeceği bir eşiğe dayandı. Halkların Demokratik Partisi'nin Meclisteki diğer partilerden farkı, yoksulluğu yalnızca yeniden dağıtım politikalarının, yani üretilen kârın topluma paylaştırılmasına ilişkin bir sorun olarak değil; üretim süreçlerine içkin bir sonuç olarak görmesidir. Yani, HDP emekçilerin ürettiği artık değere el koyarak sermaye biriktiren kapitalizme, kadınların ücretli ve ücretsiz emeğine el koyan patriyarkaya yaptığı kökten eleştiriyle ayrışan bir politik duruş sergilemektedir.

AKP’nin toplumsal desteği yeniden örgütlemek için uzun süredir dayandığı sosyal yardımlar çoktandır bir denge mekanizması olmaktan çıktı ve milyonlar için hayatta kalmanın tek aracına dönüştürüldü. Sosyal politika; yardım, hayırseverlik ve minnet ilişkisine indirgendi. Politik bir çıkar aracı olarak kullanılarak topluma tek çareymiş gibi dayatıldı. Sosyal yardıma ihtiyaç duyan yurttaşların sayısı sürekli artıyor. Cumhurbaşkanlığı verilerine göre; 17 milyondan fazla vatandaş bir şekilde sosyal yardım desteklerine ihtiyaç duyuyor. Bunların yarısından fazlasını ise kadınlar oluşturuyor. Ne pahasına olursa olsun patronları korumayı önceleyen üretim ilişkileri ortadan kaldırılmaz, hak temelli bir sosyal politika reformu yapılmaz, kamu kaynakları toplumun ihtiyaçlarına göre harcanmazsa bu rakamlar ne yazık ki artmaya devam edecek.

Bu nedenle, kadınların, emekçilerin, çiftçilerin, kamu emekçilerinin, esnafların, mevsimlik tarım işçilerinin, göçmenlerin, EYT’lilerin, KYK borçlu gençlerin, ataması yapılmayan öğretmenlerin sorunlarını gündeme taşımak için başlattığımız “iş ve aş buluşmalarının” yalnızca yoksulluğu hafifletmeyi değil; sisteme kökten bir eleştiri ve çözüm önerileri getirmeyi amaçladığını söylememiz gerekiyor.

Bu politik tutumun temel iddialarından birini, patriyarkal kapitalizme karşı, kadın emeğini el koyma ilişkilerinden bağımsızlaştırmak oluşturuyor. Çünkü aslında yoksulluğun kadınlara özgü pek çok boyutu var. Kadınlar hem istihdama katılmaları önündeki engeller hem de istihdamdaki cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle toplumun en yoksullarını oluşturuyor. Bunun yanı sıra yoksul hanelerde kadınlar, ev içi emekten sosyal yardımların bulunup haneye getirilmesine kadar ağır bir iş yükünü sırtlamak zorunda kalıyorlar. Bu cinsiyetli emek biçimi, yani kadınların ev içinde harcadıkları karşılıksız emek, sağlıkta özelleştirmelerden yaşlılar, engelliler ya da çocuklar için sağlanması gereken kamusal bakım hizmetlerinin yokluğuna kadar birçok meseleyi kapitalizm ve patriyarkanın iç içeliği üzerinden de tartışma imkânı veriyor bizlere.

Pandemi, hepimizi kaçınılmaz bir şekilde bakım emeğinin ne denli hayati olduğunu düşünmeye zorladı. Covid-19 salgınında topluma “evlerde kalın” çağrısı yapılırken “evlerde kalmanın yükü” de kadınlara yüklendi. Hastaların ve hasta olmayan bireylerin bakımı, kreşlerin, okulların ve özel rehabilitasyon merkezlerinin pandemi tedbirleri için kapalı tutulması, çocuk bakımı, hijyen uygulamalarının artması ve sağlıklı beslenme… Hepsi hayati olan bu sorumlulukları toplumsallaştırmak bir yana, tüm bunların kadınların görevi olduğuna dair adeta bir sessiz uzlaşı hakim oldu. Okulların kapanmasıyla kadınlardan zamanlarının çoğunu ev içi emek ve bakım işlerine ayırmaları beklendi. 


Foto: Ekmek ve Gül

Çalışan kadınlar ise çifte yükü çok daha ağır biçimde yaşamaya başladılar. Bu nedenle pek çok kadının istifa etmek zorunda kaldığını veya işsiz kalma korkusu yaşadığını, iş arayanların aramaktan vazgeçtiklerini, eğitimlerini sürdüren kadınların bir kısmının okul hayatını bıraktıklarını biliyoruz. İşten çıkarma yasağının engellemediği kayıt dışı, güvencesiz, geçici sürelerle çalışan kadınların birçoğu ise çoktan işlerini kaybettiler. İşsizlik Fonu veya Kısa Çalışma Ödeneği kapsamının da dışında tutulduğundan mevsimlik tarım işçilerinden ev işçilerine dek birçok kesim neredeyse hiçbir gelir olmadan açlıkla karşı karşıya bırakıldı. Ücretsiz izne çıkarılanlarsa ne işten çıkabildiler ne yeni işe girebildiler. Evde beklemenin maliyeti de hane bütçesine yüklendi. Eskiden fabrikada yemek yerken, şimdi evde yemenin, son 3 yılda %80 zamlanmış elektriğin, suyun masrafını da çalışanlar karşılamaya başladı.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Covid-19 nedeniyle 25 milyon iş gücü kaybının yaşanacağını öngörmektedir. ILO’nun küresel ölçekteki tespiti, güvencesiz, esnek ve geçici işlerde istihdamın norm haline geldiği Türkiye emek piyasası ve kadınlar açısından değerlendirildiğinde kadınların ekonomik alanda karşı karşıya olduğu yapısal ayrımcılıkların, salgının derinleştirdiği ekonomik krizle birlikte daha da sertleşeceği görülmektedir. Salgının kadınlar için daha fazla şiddet, daha fazla sömürü ve daha fazla yoksulluk getirdiği bilinmesine rağmen gerekli önlemler alınmamakta, “ev ve iş yaşamını uyumlulaştırma” yaklaşımı adı altında kadınları çoğunlukla bakım hizmetlerine veya duygusal emeğin yoğun olduğu; ancak iş güvencesinin olmadığı alanlara yönlendiren bir ‘istihdam’ politikası izlenmektedir.

Eğer kadınların gerçekten güçlenmelerini, kendilerini özgürce var edebilmelerini istiyorsak; bakım sorumluluğunu kamusal bir hizmet olarak sunmalı ve onların seslerine kulak vermeliyiz. Çünkü bugün, işleri, aşları ve kimlikleri için her alanda direnen kadınlar, sorunun ve çözümün ne olduğunu herkesten daha iyi biliyorlar. 

Örneğin, ŞÖNİM’lerin, çocuk merkezlerinin, yaşlı ve engelli yurttaşlara hizmet veren merkezlerin sayısını çoğaltmak mümkün. Bunun için kaynak var. İstihdamdan dışlanan kesimler için evden çalışma, yarı zamanlı veya esnek çalışma yerine, güvenceli iş alanlarını yaratacak akıl ve kaynak var. Öncelikle de sosyal hizmetleri diyanete veya belli vakıf ve derneklere ihale etmekten vazgeçilmeli. Sosyal Hizmet Merkezlerini sosyal yardım başvuru merkezleri olmaktan çıkarmanın yolu hak temelli bir yaklaşım benimsemekten geçiyor.

-Kadınlar, öncelikle katılımcı bir bütçe, sonrasında ise;

-Bakım yükümüzü hafifletecek, ücretsiz kreşler, kamusal bakım merkezleri istiyorlar.

-Ev kadınları için, sağlık güvencesi, kadınlar için özgün ve daha adil bir vergi politikası, erken emeklilik gibi kadınların çifte yükünü görünür kılacak ödeneklerin oluşturulmasını talep ediyorlar.

- Meslek eğitiminde ve iş kollarında kadınlar için kota; kadınlar iş arayıp bulamadığında süresiz işsizlik ödeneği, eşit işe eşit ücret istiyorlar.

- Eğitimde eşitliği sağlamak için üniversite öğrencisi genç kadınların ihtiyaçlarının kamu kaynaklarından karşılanmasını talep ediyorlar.

Bu talepler, kadınlar ve erkekler arasındaki süregiden derin eşitsizliği gidermek için atılması gereken ilk adımlardır.

Bunlar ve daha birçok talebi hayata geçirecek olan da tabi ki bugünkü iktidar değil; biz kadınlar ve kadınların kurtuluşu için mücadele yürüten hakiki bir siyasi iradedir.


Etiketler : Kadın yoksulluğu, Kadın işsizliği, İş ve aş buluşmaları,


...

Filiz Kerestecioğlu