Kadıneki Yazı,

Bir fotoğrafın hatırlattıkları ve 3 Kürt kadın devrimci


Heval Arslan-01 Oca 2022

O gün Paris, 1923'te Lozan Antlaşması ile soykırımla yüz yüze bıraktığı Kürtlerle tanıştı, Kürt halkı ise yüz yıldır katliamlara sessiz kalarak destek veren Paris ile bir kez daha tanıştı

Bu yazıya başlarken, tesadüffen bir fotoğrafına rastladım Rojbîn'imin. O fotoğrafta da diğer tüm fotoğraflarında olduğu gibi gülüyordun. Eğer seni tarif etmem istense; yüzünden hiç eksilmeyen gülümsemenle anlatırdım seni. Çünkü seni hep böyle hatırlıyorum ve sadece böyle hatırlamak istiyorum. 9 Ocak hiç olmamış, güzel gülüşüne hiç kurşunlar sıkılmamış gibi.

Paris, yılda on milyonlarca turisti ağırlayan dünyanın en çok ziyaret edilen ve edilmek istenen kenti. Belki dünyanın bir çok ülkesi ve halkı için bu böyledir ancak biz Kürtler için 9 Ocak 2013'ten sonra Paris hüznün ve ihanetin adı oldu.

3 kadın devrimcinin katledildiği Paris, devrimci bir gelenekle direnen kadınların kenti olarak da bilinir aynı zamanda. Fransız kadınları yüz yıllardır bu kentte direnmiş, 1789 Fransız Devrimi ve 1871 Fransız Komünü sırasında Louise Michel Paule Minck, Anna Jaclard ve Béatrix Excoffon gibi kadınlar ellerinde silahlarıyla şehirlerini yılmadan korumuş, barikatlar arkasında 'petroleuses'ler olmuşlardır. Tüm bu direnişçi geleneğine karşın Paris 141 yıl sonra bu kez, başka bir ülkeden sürgün gelen direnişçi kadınların katledildiği bir kent oldu. 

9 Ocak 2013'te Fransa'nın başkenti Paris'te PKK'nin kurucularından ve Kürt Kadın Özgürlük Mücadelesinin öncüsü Sakine Cansız, Kürdistan Ulusal Kongresi-KNK'nin Fransa temsilcisi Fidan Doğan ve Kürt gençlik hareketinin üyesi Leyla Şaylemez, Gare du Nord yakınında bulunan Kürdistan Enformasyon Bürosu'nda katledildi.

Katliam 3 Ocak günü DTK Eşbaşkanı ve Milletvekili Ahmet Türk ve Milletvekili Ayla Akat Ata'nın İmralı adasına giderek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmesinden tam 6 gün sonraya denk geliyordu. 3 kadın devrimcinin katledildiği bina 24 saat Fransız polisinin denetimi altında olan yerdi. Herkesin ilk aklına gelen soru da bu oldu; nasıl olur da dört bir yandan kameralarla denetlenen, polisin girip çıkan herkesi teker teker isim olarak bildiği bir yerde böylesi bir siyasi cinayet yaşandı? 9 yıl sonra hâlâ yanıtlanması gereken soru da budur.

O gün Paris, 1923'te Lozan Antlaşması ile soykırımla yüz yüze bıraktığı Kürtlerle tanıştı, Kürt halkı ise yüz yıldır katliamlara sessiz kalarak destek veren Paris ile bir kez daha tanıştı.

Katliamı duyan Kürdistanlılar ise Kürdistan Enformasyon Bürosunun önüne akın etti. Bakışlarda katliamın şoku, seslerdeyse öfke büyüyordu. İlk saatlerde sayıları yüzü geçmeyen kitlenin sayısı öğle saatlerinde on binlere ulaştı. Katliam yerine gelen polisler, Kürt kadın devrimci Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylamez'in kafalarına sıkılarak katledildikleri bilgisini veriyordu. Kürdistanlılar öfkeleri ile birlikte tüm Avrupa'dan Paris'e akıyordu. Kürt Enformasyon Bürosu önündeki kitle giderek kalabalıklaşıyordu. 12 Ocak günü 150 bini aşkın Kürdistanlı katliama öfkesini Paris'te bir yürüyüş ile dile getirdi; Fransız devletinin suç ortaklığına işaret etti.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ise BDP heyetiyle yaptığı ikinci görüşmede katliamı 2. Dersim Katliamı olarak değerlendiriyor, katliamın arkasındaki güçlere ise şu sözlerle dikkat çekiyordu:

“Kısaca şunu söyleyeyim, halkımız şunu bilsin; kim beni buraya getirdiyse o katliamı da onlar yaptı. Bu katliamı yapan kişi daha önce bir yılda 10 kere Türkiye'ye, Ankara'ya gelmiş. Bu Ankara'da kimle görüşmüş? Kimle görüştü, kimle görüşmedi, bunun görevi neydi? Planı, projeyi kim yapmış? Bu bir an önce ortaya konulsun, saklanmasın. Bu ortaya çıkarılmazsa sabah belki bundan daha büyük katliamlar olur. Bunu devletten, hükümetten istiyoruz. Bu projeyi, planı kim yaptı? Bir an önce ortaya çıkarılsın. Fransa biliyor, Avrupa, ABD, NATO bunu biliyor. Doğruları söylemiyorlar. Bunları söylesinler ki süreç ilerlesin. Bunlar önünü kapatmışlar.” 

İlerleyen hukuki süreç Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın bu sözlerini doğruladı. Paris'te 3 Kürt kadın devrimcinin katledilmesinden tutuklu katil zanlısı Ömer Güney'in yargılanacağı dava için ilk olarak 5-16 Aralık 2016 tarihi verilmiş, ardından ise hiç bir açıklama yapılmadan 23 Ocak 2017'ye ertelenmişti. Davanın neden ertelendiği tartışmaları sürerken, zanlı Ömer Güney'in 17 Aralık 2016 günü öldüğü haber geldi.

Katil zanlısının ölümüyle, davanın başlaması fiili olarak durduruldu. Geriye çok sayıda soru işareti kaldı. Bu şüpheli ölüm programlanmış mıydı? Davanın bu kadar geciktirilmesi, Güney'in ölümünü beklemek için miydi? Savcının iddianamesi ve sorgu yargıcının dosyasında Türk istihbarat teşkilatının rolü açık bir şekilde belirtilmesine rağmen bu önemli dava nasıl olur da son bulabilirdi?

Bu sorular yanıt beklerken, Belçika polisinin 14 Haziran 2017'de Fransa plakalı bir arabayı durdurup içindeki üç şüpheliyi gözaltına alması, şüphelilerden ikisinin Fransız numaralı cep telefonu kullandıkları ancak Belçika polisine Türk polis kimlikleri vermeleri ve üçüncü şahsında verdiği ifadeleriyle bunların arasında, yüksek rütbeli bir Türk emniyet mensubu ve bir “keskin nişancı” olduğu ortaya çıktı.

Belçika polisinin bu bilgileri Fransız polisi ile paylaşması ve katledilen 3 Kürt kadın devrimcinin ailelerinin 2018'deki suç duyurusu ardından 2019'da dosyaya yeni dava hakimi atandı. Ancak bu gelişmenin üzerinden de 3 yıl geçmesine rağmen hukuki olarak bir gelişme yaşanmadı.

Bu durum, Fransa'nın bir kez daha yabancı servisler tarafından kendi topraklarında işlenen siyasi cinayetleri yargılama iradesini gösteremediğinin bir göstergesi olarak değerlendiriyor. Fransa'da şimdiye kadar 25 siyasi cinayet yaşandı ve şimdiye kadar hiçbiri aydınlatılmadı.

Fakat Kürtlerin katliama öfkesi dinmedi. Başta Kuzey Kürdistan olmak üzere Güney, Rojava ve Doğu Kürdistan'da Fransa devletinin temsilcilikleri önünde toplanan kitleler katliamın aydınlatılması çağrısını yaptılar. Fransa devletinin sessizliği karşısında 'Suskunluğunuz ortaklığınızdan mıdır?' sloganıyla devam eden bu eylemlerde Kürt kadınlar, Fransa devletinden asıl sorumluları açığa çıkartmasını talep etmeye devam ediyor.
Bu yıl da Fransa'da çok sayıda kadın örgütünün çağrısı ile alanlara çıkacak olan kitleler Sakine Cansız, Leyla Şaylemez, Fidan Doğan için "Cezasızlık bitmeli! Adalet karanlıkta kaldıkça Fransa suçludur!" diyecek.


Etiketler : Fidan Doğan, Leyla Şaylemez, Paris katliamı, Sakine Cansız,


...

Heval Arslan