Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
No Result
View All Result

Kuzey ve Doğu Suriye ile Suriye’de 2025 Yılında Neler Yaşandı?

Emine Osê Emine Osê
28 Aralık 2025
Yazı
0
Kuzey ve Doğu Suriye ile Suriye’de 2025 Yılında Neler Yaşandı?
0
SHARES
6
VIEWS
Facebook İle PaylaşTwitter İle Paylaş

Topluma da yavaş yavaş bu durum benimsetilmeye çalışılıyor. Kabul ettirildikten sonra da yeni kadın tiplemesi ortaya çıkartılmak isteniyor. Yine geliştirilen saldırılarla üniversitenin birçok ilmi, tıbbi, siyasi bölümlerinde okuyan kadınların sadece kendini koruyan, kendi kabuklarına çekilen bir yapıya büründürme durumu yaratılıyor

Suriye’de bir yıllık süreçte gelişen durumlar, Kapitalist Modernist güçlerin Ortadoğu’ya dönük değişen politikaları sonucu biraz da Suriye’ye merkeziyet rolü verildiğini gösteriyor. Kapitalist Modernite 21. yüzyılda çöken ulus devlet projeleriyle beraber yeniden bir arayışa girdi. Bir çıkış yapmak zorundaydı yoksa kendi ateşinde yanacaktı. İşte bu noktada 2011’den beri daha fazla uygulayageldiği; içte radikal İslamcı güçleri harekete geçirme, bunlar üzerinden savaşma yani vekalet savaşlarını Suriye’de çok iyi değerlendirmiştir. Bu radikal güçlerin en çok üzerinde durduğu noktalardan birisi homojen bir yapı oluşturmak adına kendileri gibi düşünmeyen tüm halkları katletme, kaçırma, göçertme, sindirme, korkutma bunları yapamazlarsa ajanlaştırma ya da diz çöktürme yolları ile tek tip bir Suriye yaratmak. Bir diğeri ise özellikle Rojava Devrimi’nin öncüsü niteliğindeki kadının iradesine direkt saldıran, aşağılayan ve boşa düşürmeye çalışan çok özel bir politika üzerinde çalışmak.

HTŞ cihadist güçlerinin Suriye sistemine hakim olması birçok boşluğun sonucuydu. Örneğin Esad rejiminin yıkılmasından sonra gelişen siyasi boşluğu dolduracak, alternatif olacak ne bir halk hareketi vardı ne de güçlü bir siyasi görüş. Kapitalist güçler Suriye içerisinde iç karışıklıkları her geçen gün daha da derinleştirerek adeta kendi sistemlerini Suriye’de farz kıldı. Örgütlenmede gelişen eksiklikler, demokratik projelere sahip olunmaması radikal İslamcı güçlerin alternatif olarak öne çıkmalarına sebebiyet verdi. Yukarıda da bahsettiğimiz şekilde bu İslamcı güçlerin kadın konusunda özel çabaları ortaya çıktı ki hala da Suriye’deki kaosun temelini oluşturmaktadır. Elbette şu gerçekliği de vurgulamak gerekiyor ki bu güçler kendilerinden önceki rejimin katı bir devamcısı hatta derinleştirilmiş versiyonu olarak öne çıktılar.

2025 yılına damgasını vuran Alevi, Durzi halkına özelde de kadınlara dönük muameleler ve buna dönük gelişen derin sessizliğin vahşet düzeyinde olduğunu gördük. Gelişen öldürme, kaçırma, aşağılama uygulamaları karşısında caydırıcı bir gücün olmaması, dünya kamuoyundaki sessizlik bu durumları daha da derinleştirdi. Özelde 7-8 Mart tarihlerinde, rejimin artıkları dedikleri Alevi halkımıza dönük erkekleri katletme, kadın ve çocukları kaçırma ve bölgeye özel geliştirdikleri ambargolar ile tüm yaşam imkanlarını kısıtlama sonucunda binlerce insanın göç yollarına düşmesinin önünü açma, korkudan çöllere, dağlara kaçmalarına sebebiyet vermek gelişen durumlardı.

HTŞ çetelerinin günlük kaçırma, öldürme, tecavüz, göçertme örnekleri dışında bir de ayrıca yavaş yavaş kadını toplumdan dışlama siyasetini, topluma kabul ettirme çabaları da vardı. Özellikle okul müfredatlarında kadının başat görevlerinin çocuk doğurma, ev işleri yapma, eşini razı etmesi olduğunu beyinlere kazıtırken bir yandan da kadının kanunlarda yazılı miras gibi bazı haklarından mahrum bırakmak için kanunları değiştirme yoluna da gidiyordu. HTŞ uluslararası ve bölgesel bir destek ile iktidara gelmişti ve tüm bu uygulamaları hayata geçirirken bu destek sırtını okşuyordu.

HTŞ siyasetinin öne çıkan durumlarından bir tanesi de kaçırılan kadınların özellikle öğretmen, doktor, siyasetçi, yazar olması. Bu kadınların hedef gösterilmelerinin en öne çıkan sebebi toplumda öncülük edebilecek, öne çıkan kadınları hedef alarak etkisizleştirmek. Bu siyaset de kadınlarda bir korku yaratmakta, ailelerin de böylesi işlerde bulunan kadınları işten çekip eve kapatma bir nevi onları koruma yöntemi olarak öne çıkıyor. Yaşanan tüm bu durumlar kadınların yaşamlarını daraltıyor. Yine HTŞ’nin bir uygulaması da özellikle Şam savunma bakanlığı tarafından bizzat aşiretlere camiler aracılığıyla hitap ederek ırkçılık, kavimcilik, dincilik hortlatılarak aşiretleri bizzat suçun içine çekmek istediler ki görünürde suçu işleyen durumunda olmasınlar. Böylece kendilerine yönelik tepkileri azaltmanın bir yöntemi olarak kullandılar. Sonuçta da yüzlerce köy yakma, halkı göç yollarına düşürme, onurlarına el uzatma gibi insanlık dışı uygulamalar ortaya çıktı. Ortada ciddi bir savaş suçu işleniyor ve maalesef kimse ses çıkarmıyordu. Durzi halkı biraz da olsa savunma durumunu geliştirdi ve bir nebze olsun saldırıları bertaraf edebildi. Tabi Durzi halkına dönük saldırıların da sonucunda kadın oldukça etkilenen kesim olarak öne çıktı. Birçok kadın kaçırılıp rehin olarak anlaşmalarda pazarlık konusu yapıldı. Ancak şöyle bir acı gerçeklik de karşımıza çıktı bu savaş döneminde; Durzi halkı kendi içinde kapalı, geleneklere oldukça bağlı ve dogmatik bir yapıya sahipti. Durzi halkının diz çökmesi, baş eğmesi için kaçırılan kadınlar şantaj olarak kullanıldı. Tüm bu durumların içinde tehlikeli gördüğümüz bir başka durum daha ortaya çıktı. Durzi halkı daha geniş örgütleme ve savunma yöntemleri geliştireceğine, oluşan boşlukları dolduracağına, bu kadar bedelden, kurbandan sonra daha büyük bir dayanışma geliştireceğine, savunma adı altında kadına namusu gözüyle bakmak, kendi belirledikleri yaşam alanları dışında hareket etmelerine izin vermemek, birçok yaşam alanına katılmasına izin vermemek gibi tehlikeler de yaşandı, yaşanıyor.

Durzi halkının bu süreçte katı bir gerçekliği daha ortaya çıktı. Kaçırılan kadınlar kurtulduklarında bu kadınlara yaklaşım sanki onurunu kaybetmiş hissi, o gözle bakma, toplum içinde artık makul kabul edilmeyen bir durumun gelişmesi gibi katı toplum kurallarına maruz kalıyor. Yani yaşam artık o kadın açısından yaşayan ölü misali gibi bir duruma dönüşüyor. Bu durumlara karşı kesinlikle tavır gelişmelidir. Vahşi, insanlık dışı bir savaş gerçekliği içinde buna maruz bırakılan kadının tekrardan toplumuna kavuşması, bu gücü göstermesi, Durzi halkı için bir sevinç kaynağı olmalıdır. Kadınlar Durzi halkının direnişinin önemli aktörü rolündedirler. Durzilerin geliştirdikleri direnişlerinin bu şekilde kadını da yücelterek daha da pekiştireceklerinin bana göre daha çok farkında olmalılar. 

Yine HTŞ’nin çok geri uygulamalarından birisi de sadece kendilerini esas aldıkları anayasa ilanında kadınlara dönük hiçbir hakkın olmaması idi. Tabi Suriye’deki birçok halk da bu durumu kabul etmedi. Ancak mantaliteleri şuydu; biz özgürleştirdik ve hükmü de biz belirleyeceğiz. Tabi bunda Türkiye’nin bizzat etkisi vardı ki HTŞ’nin iktidara gelmesinde bizzat etkileri olduğu gibi anayasa maddelerini dahi Türkiye’nin gözetimi ve bilgisi dahilinde hazırladılar. Ve bu anayasal hükümlerinde Kürtlerin de diğer halkların da kadınların da hiçbir hakları söz konusu bile değildi. Yani Türkiye’nin Suriye politikasının aşırı müdahaleci olduğu görülmekte.

Yine Türkiye’de faaliyet gösteren bazı çevrelerin desteğiyle Antep’te kadın siyasi örgütlenmesi adıyla (desteya siyasi a jin) bir örgütlenme oluşturuldu. HTŞ’nin iktidara gelmesiyle birlikte bu yapının Suriye’de faal hale getirildiği iddia edilmektedir. Siyasal İslam mantığı ile hareket eden bu oluşum henüz Esad rejimi iktidardayken hazırlanıyordu. Rejim düşünce ilk yaptıkları çalışmalardan birisi de bu örgütlemeyi öne vermek oldu. Her ne kadar görünüşte modern bir elbise tiplemesi olsa da bu kadınlar cihadist mantık ile hareket ediyorlar. Colani hükûmeti göreve geldiği ilk hafta Türkiye’de birinci kongrelerini yaptılar. Tabi bu örgütlenme de bir nevi kadın çalışmalarını boşa çıkarmak, en azından gelişen boşlukları bu şekilde doldurmak ve cihadist mantığı kadın içerisinde daha da yaymak amacındaydılar. Fakat çok da etkili olduklarını, sonuç aldıklarını düşünmüyorum.

Yine HTŞ’nin bir başka uygulaması da siyasetçi kadınlara dönük; teşhir etmek, zayıflatmak, korkutmak bu yolla da iş yapmalarını engellemektir. Özellikle Zenubya kadın örgütlemesini hedef alan birçok uygulaması vardı. Birkaç defa Derazor, Rakka’daki merkezlerini yakmak, kadınları teşhir etmek, tehdit etmek, aşağılamak, toplumda alay konusu yapmak gibi uygulamaları yıl boyunca birçok defa karşımıza çıktı. Birçok aile de bu saldırılar karşısında kadınları çalışma alanlarından çekiyordu çünkü çok ciddi bir teşhir sonucu vardı. Politika halka diz çöktürmek için özel uygulanıyordu. Yıl boyunca bu tür durumlara karşı da mücadele içerisinde olduk. 

Yine kadınları sınırlayan, daraltan, Afganistan’daki sistemi aratmayan cinsten kanunların yavaş yavaş temeli hazırlanıyor. Örneğin çocuklar birbirinden etkilenmesin adı altında, kadının yüzünü bile örten kapalı elbiseler okul elbisesi diye giydiriliyor. Topluma da yavaş yavaş bu durum benimsetilmeye çalışılıyor. Kabul ettirildikten sonra da yeni kadın tiplemesi ortaya çıkartılmak isteniyor. Yine geliştirilen saldırılarla üniversitenin birçok ilmi, tıbbi, siyasi bölümlerinde okuyan kadınların sadece kendini koruyan, kendi kabuklarına çekilen bir yapıya büründürme durumu yaratılıyor. Kadınların böylesi alanlarda yer almasını istemiyorlar. Yine çıkardıkları bir kanunla Esad rejimini kat kat aşan gerilikte bir sonuç görüyoruz. Ehwali Şexsi denilen kanun Esad rejimi döneminde de cinsiyetçi bir yapıdaydı ancak örneğin bir çocuk 18 yaşından sonra annenin mi yoksa babanın mı yanında kalacağına kendisi karar verebiliyordu. Ancak yeni kanunla çocuğun babası yoksa amcasına, amcaoğluna kısacası 12 nesil geriye gidilerek illa babanın akrabası bir erkeğe teslim edilir. Böylece annenin çocuk üzerinde hiçbir hakkı kalmaz, böyle kanunlar uygulanıyor. Colani rejimi bu kanunları daha da derinleştirmek, yeniden şeriat hükümleri ile kaleme çekilmesi şeklinde olmuştur. Bu kanunlarda görüyoruz ki İdlib’de uyguladıkları modeli tüm Suriye kadınlarına dayatmak istiyorlar. Tabi bu kanunlarla kadının giyiminden tutalım okuma alanlarına kadar her şeyi kadınlara yasaklamak üzerinden bir durum söz konusu olacaktır. Örneğin bir kadının tek başına bir parka gitmesi yasak. Bir kadın doktorluk bölümünü okuyamaz. Kadın adalette özellikle yasamada yer alamaz gibi kadını dışlayan birçok durum bu kanun ile uygulanmak isteniyor.

Colani sistemi içerisindeki yer alan kadınların da tek görevi sistemin sözcülüğünü yapmak,  sistemlerini korumaktır. Onların sistemlerini kabul edenler çalışmalarına devam ediyorlar. Hepsinin de ortaklaştığı nokta Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlüğü projesine saldırmak, karşı hamle geliştirmektir. Diğer yandan da kadınların fuhuşa sürüklenmesi, kaçırma, öldürme gibi durumları kadınlara uyguluyorlar. Kadın kaçırma durumunu da kadın kendi rızası ile gitti şeklinde meşrulaştırıyorlar. Küçük yaşta evliliklere hiçbir sınır konulmamış. Birçok kadın geliştirilen saldırılara karşı büyük bir korku içerisine girip kendini ev kapatıyor. İkna olsa olmasa siyah çarşafı birçok kadın giyiyor. Yani kadın şahsında aileden tutalım tüm topluma kadar büyük bir yıkım, tahribat var.

Suriye’de özellikle 2025 yılında HTŞ’nin etkisinin arttığı bir siyasi süreçle birlikte kadın iradesine geliştirdikleri saldırılar karşısında şüphesiz tüm eksikliklerine rağmen en güçlü, örgütlü, cesaretlice tavır gösteren Rojava devrimi kadın örgütlülüğü oldu. Bu durumu hem Suriye’nin sahil kentleri, yine Süweyda’ya dönük saldırılarda ve tabi Kürt, Arap, Süryani kadınlarına dönük saldırılarda da yine ses çıkaran tepki veren kadın örgütlenmeleri oldu. Özellikle Kongra Star örgütlenmesi yıl içerisinde bu durumların ele alındığı birçok konferans, çalıştay, seminer, örgütsel toplantılar, hamleler gerçekleştirdiler. Kongra Star öncülüğünde Suriye’deki tüm halk bileşenlerinin katıldığı çözüm perspektifli danışma konferansı gerçekleştirildi. Yine tüm kadın birleşenlerinin katıldığı Suriye’deki kadının durumunun tartışıldığı ele alındığı bir konferans gerçekleştirildi. Sonuç bildirgelerinde genelde tüm kadınların ortak isteği olarak, sahilde, süweyda’da kaçırılan kadınların akibetinin araştırılması, tutuklanan kadınların durumunun gündeme ciddi alınması, anayasada kadın haklarının tanınması için ortak bir mücadeleye girilmesi gibi konular ele alındı. Yine merkezi olmayan bir Suriye için nasıl bir mücadele yöntemi gerekiyor üzerinden yine tüm Suriye, Ortadoğu’daki birçok örgüt ve dünyadaki birçok örgütün de destek vermesi ile Kongra Star ve Zenubya örgütlenmelerinin örgütlemesi ile kadın ortaklaşması ile demokratik bir Suriye’ye doğru merkezi olmayan bir Suriye için bir hamle gerçekleştirildi. Bu hamle kapsamında Ortadoğu Suriye ve dünyadan 90 kadın örgütlenmesinin görüntülü gönderdikleri destek ile merkezi olmayan bir Suriye vurgusu yapıldı. Tüm bunların yanında toplumsal çalışmaların, araştırmaların detaya indirilmesi kapsamında özelde kadına dönük geliştirilen şiddetin çetelesinin oluşturulması adına PYD kadın örgütlemesinin özgür kadın öncülüğünde demokratik bir Suriye’ye doğru isimli bir çalışması oldu.

Bu kapsamda şiddetle mücadele kapsamında ‘şiddet ile mücadele ve demokratik aile inşa etme anlamında 7735 kişinin katılımıyla 1845 ders verildi. 

PYD’nin sadece iki aylık hamle çalışması kapsamında barış ve demokratik toplum sürecinin anlatıldığı 872 halk toplantısı yapıldı.

Sonuç itibariyle şunu belirtmek istiyoruz ki, Suriye’nin var olan durumunda Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadın örgütleri olarak bir güç kaynağı, ezilenlerin umut aradığı yer durumundayız. Bu elbette ki bizim için çok büyük bir gurur ve başarı kaynağıdır. Ancak yıl içerisinde içte ve dışta gelişen kadının durumu bizlere şunu da net bir şekilde anlatıyor ki çok eksiğimiz var. Örneğin sadece bu yıl içerisinde Mala Jine binlerce kadın sorunu gelmiştir. Elbette birçoğu çözülmüştür. Ancak Abdullah Öcalan’ın Sosyalizm tanımlaması bu tür durumları reddediyor. Kadına dönük şiddetin tamamen ortadan kaldırılması gerekiyor bizim ülkemizde. Yine daha fazla kadına ulaşma noktasında da eksikliklerimiz vardır. Bu konuda da çalışmalarımız sürmektedir. Bu noktada yaşadığımız eksiklikleri de tamamlayarak yeni yıla daha güçlü bir kadın örgütlenmesi ile gireceğimize inanıyorum. 

Kuzey doğu Suriye örgütlenmesi olarak Abdullah Öcalan’ın derin fikir felsefesi ile bugünlere kadar geldik. Kadının bu cihadist örgütlenmelere karşı içine girdiği kalıplardan, korkulardan arındırmamız için daha büyük bir çalışma disiplini ve örgütlülüğe ihtiyacımız vardır. Tabi bu noktada diğer kadın örgütlenmelerinin de daha aktif destek vermesi gerekiyor. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki hiçbir devlet bizlere hak vermeyecek, gelişen şiddeti, vahşeti derinleştirmekten başka bir şey yapmayacaktır. Bu noktada kendi öz gücümüze güvenip ve bu gücü daha da geliştirmek gerekiyor. Kuzeydoğu Suriye’den kadınlar olarak tüm kadınlarla ortak dayanışma ruhu içerisinde Suriye için barış ve demokrasi sürecini getirmek biz kadınların görevidir.

Etiketler: AleviBarışDurziHTŞKadın haklarıKadın kıyımıKadın MücadelesiRojavaSavaşSayı 148Suriye
Önceki İçerik

Türkiye’de Feminist Hareket ve Barış Mücadelesi: Tarihsel Süreklilikler ve Kırılmalar

Sonraki İçerik

savaşı kadınlara sor

Sonraki İçerik
2025’te Kadın Mücadelesi: Direniş, Tehdit ve Umut

2025’te Kadın Mücadelesi: Direniş, Tehdit ve Umut

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.