Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
No Result
View All Result

Hakların En Sessize Alınmışı: Anadilde Eğitim ve Kürtçe’nin Kamusal Görünmezliği

Hatice Öncü Hatice Öncü
13 Aralık 2025
Yazı
0
Hakların En Sessize Alınmışı: Anadilde Eğitim ve Kürtçe’nin Kamusal Görünmezliği
0
SHARES
27
VIEWS
Facebook İle PaylaşTwitter İle Paylaş

Özgürlük anadille başlar. Anadili yok sayılan bir çocuğun eğitimi de özgürlüğü de eksik kalır. Kürtçe’nin eğitim dili olarak tanınması, yalnızca Kürtlerin değil, ülkedeki tüm halkların demokratik ve adil bir geleceğe dair umudunun temelidir

Eğitim hakkı, insan hakları belgelerinde yalnızca okula gitme özgürlüğü olarak tanımlanmaz; bireyin kendi kimliğini, kültürünü ve dilini özgürce geliştirebilmesinin koşulu olarak ele alınır. Dolayısıyla bu çerçevede anadilde eğitim talebi teknik bir pedagojik tercih değil, varoluşsal bir haktır. Bir çocuğun kendi dilinde düşünememesi, kendisini ifade edememesi, kendi kültürel bağlamından uzaklaştırılarak öğrenmeye zorlanması yalnızca eğitimsel değil aynı zamanda psikolojik, toplumsal ve siyasal bir baskı biçimidir. Türkiye’de Kürtçenin eğitim dili olarak kabul edilmemesi, bu anlamda sadece kültürel bir ihmal değil; temel bir insan hakkı ihlalidir. Çocukluğun en kırılgan döneminde, bir dilin sistematik olarak eğitim alanından dışlanması, eşitsizliğin daha ilk okul sıralarında kurumsallaşması anlamına gelir.

Bugün dünyada birçok ülke, çokdilli toplumlarda eğitimi demokratikleştirmenin yolunun anadilini merkeze alan modellerden geçtiğini kabul ediyor. Latin Amerika’nın yerli halklarını kapsayan bazı eğitim sistemleri, özellikle Bolivya ve Ekvator örneklerinde olduğu gibi, devletin tek dil dayatmasını aşmak için çift dilli ve çok kültürlü programlar geliştirdi. Bolivya’da Aymara, Quechua ve Guaraní gibi dillerin eğitimde resmi statü kazanması, çocukların hem kendi kültürel hafızalarıyla bağ kurmasını hem de toplumun diğer kesimleriyle eşit bir düzlemde karşılaşmasını sağladı. Bu model, diller arası hiyerarşiyi kırmanın yalnızca pedagojik değil aynı zamanda toplumsal barışı güçlendirici bir yönü olduğunu gösterdi.

Noam Chomsky’nin dilin doğallığı ve yaratıcılığı üzerine söyledikleri, anadilde eğitimin neden vazgeçilmez olduğunu açıklamak için önemli bir felsefi temel sunar. Chomsky, dilin sadece bir iletişim aracı olmadığını, insan zihninin dünyayı kavrama biçimi olduğunu vurgular. Bir çocuğun anadilinden uzaklaştırılması, onun düşünme kapasitesinin doğal gelişim süreçlerini kesintiye uğratır. Bu, yalnızca öğrenme zorlukları yaratmaz; aynı zamanda bireyin özsaygısını, toplumsal yerini ve kimlik bilincini zedeler. Bir halkın dilinin okul kapısından içeri alınmaması, o halkın varlığının da kamusal alanda görünmez kılınması anlamına gelir. Eğitim sistemi, en güçlü toplumsal mühendislik araçlarından biri olduğu için bir dilin dışlanması, o dili konuşan topluluğun kuşaklar boyunca sürecek bir eşitsizliğe mahkum edilmesiyle sonuçlanır.

Alternatif eğitim modelleri de benzer biçimde çocuğun özgürlüğünü, yaratıcılığını ve kendi temposunda öğrenme hakkını savunur. A. S. Neill’in kurduğu Summerhill ya da Türkiye’de bilinen adıyla Özgürlük Okulu, çocukların baskı olmadan, korkmadan, cezalandırılmadan öğrenebilmesinin ancak onların kendi ihtiyaç ve ritimlerinin dikkate alınmasıyla mümkün olduğunu savunur. Neill’e göre özgür olmayan bir okul özgür bireyler yetiştiremez; buyurgan yapılar, çocukların ruhunda derin yaralar açar. Bu yaklaşımı anadilde eğitim talebine uyarladığımızda tablo daha da netleşir: Bir çocuğu kendi dilinde öğrenmekten mahrum bırakmak, pedagojik özgürlüğün en radikal ihlallerinden biridir. Dilini bilmeyen öğrencinin “tembel”, “isteksiz” ya da “yetersiz” olarak etiketlenmesi aslında sistemin kendi körlüğünü görünmez kılar. Özgürlük Okulu’nun felsefesi, dilsel özgürlüğü ve çokdilliliği tanımayan bir eğitimin eşitlik üretemeyeceğini açıkça gösterir.

Bu nedenle anadilde eğitim talebi yalnızca Kürtler için değil; demokratik ve çoğulcu bir toplumun tüm bireyleri için bir eşitlik ve özgürlük sınavıdır. Bir halkın dili yasaklanmadan da dışlanabilir; resmî yasaklar kaldırılmış olsa bile eğitimin tek bir dili merkeze alması, sembolik bir üstünlük kurarak diğer dilleri ikincilleştirir. Bu durum, çocukların kendilerini değersiz hissetmesine, toplumun geniş kesimlerinde kültürel mesafe ve güvensizlik oluşmasına yol açar. İnsan hakları temelli bir yaklaşım ise dil çeşitliliğini tehdit değil, toplumsal zenginlik olarak görür. UNESCO’nun çokdilli eğitime ilişkin tüm raporları, anadilde eğitimin hem bilişsel gelişimi hem akademik başarıyı hem de toplumsal uyumu güçlendirdiğini vurgular. Bir çocuğun kendi anadilinde okula başlaması, diğer dilleri öğrenmesinin de önünü açar; çokdillilik bir karşıtlık değil tamamlayıcılık ilişkisi içinde gelişir.

Anadilde eğitimin engellenmesi, özellikle Kürt çocuklarının hayatında derin ve kalıcı etkiler bırakmıştır. Dersliklerde, koridorlarda, sınav kağıtlarında sürekli olarak yabancı bir dilde var olmaya zorlanan bir nesil, kendi kültürüne dair bilgisini ancak okul dışı alanlarda sürdürebilmiş, eğitimle kültür arasında kopuk bir ilişki oluşmuştur. Bu kopukluk, birçok öğrencinin erken yaşta okuldan uzaklaşmasına, öğrenmeye olan güveninin kırılmasına neden olur. Anadilde eğitimin yokluğu aynı zamanda toplumsal hafızanın da kuşaktan kuşağa aktarılmasını zorlaştırır; kültürün temel taşı olan dil, kamusal alanda sesini kaybettikçe toplumun kendine dair tasavvuru da daralır.

Dünyanın farklı bölgelerinde uygulanan çokdilli ve demokratik eğitim modellerine baktığımızda, Türkiye’deki durumun zorunlu bir kader olmadığını görürüz. Çeşitliliğin tanındığı, kimliklerin korku olmadan ifade edildiği bağlamlarda eğitim, yalnızca bir akademik ilerleme alanı değil; toplumsal bir iyileşme ve özgüven alanına dönüşür. Avrupa’nın kimi bölgelerinde uygulanan çift dilli eğitim sistemleri, çocukların iki dili eşzamanlı olarak hem gramer hem kültürel bağlamlarıyla öğrenmesini sağlar. Bu sistemler çatışmayı değil; karşılıklı anlayışı güçlendirir. Etnik ve dilsel çeşitliliğin yoğun olduğu Kanada gibi ülkelerde ise farklı topluluklara yönelik okul modelleri, eşit yurttaşlık bilincini güçlendiren önemli araçlardır.

Tüm bu örnekler, Türkiye’de anadilde eğitim tartışmasının pedagojik ve insan hakları bağlamlarından kopartılarak siyasi bir çatışma alanına sıkıştırılmasının ne kadar yanıltıcı olduğunu gösteriyor. Eğitim bilimlerinin, psikolojinin, sosyolojinin ve insan hakları belgelerinin tümü aynı noktaya işaret eder: Anadilde eğitim ertelenemez, pazarlığı yapılamaz, kültürel veya siyasal kaygılara feda edilemez bir haktır. Toplumsal barışın yolu da ancak dilsel ve kültürel eşitliği tanımaktan geçer. Çocukların kendi anadillerinde öğrenme hakkının kabul edilmesi, yalnızca bir topluluğun değil; tüm toplumun demokratik olgunluğa erişmesi için gereklidir.

Bu noktada dünyadaki alternatif modellerin yanında, yakın coğrafyada ortaya çıkan bazı özgün deneyimler de dikkat çekiyor. Özellikle son yıllarda Rojava’da geliştirilen çokdilli eğitim modeli, eğitim hakkına insan hakları temelli bir yaklaşımın bölgesel koşullarda nasıl somutlaşabileceğine dair önemli bir örnek sunuyor. Bölgenin farklı halklarının dilleri –Kürtçe, Arapça ve Süryanice– eğitimde eşit düzeyde kabul edilerek müfredatın merkezine yerleştiriliyor. Çocuklar anadillerinde okuryazarlık kazanırken diğer dilleri de erken yaşta öğrenme fırsatı buluyor; böylece dil çeşitliliği bir ayrışma nedeni değil, ortak yaşamın taşıyıcı unsuru hâline geliyor. Bu model, dilin yalnızca bir iletişim aracı değil, kimlik ve kültürün taşıyıcısı olduğunu kabul eden bir eğitim felsefesine dayanıyor.

Rojava’daki bu uygulamalar, çokdilli ve çoğulcu bir eğitim sisteminin pratikte nasıl işlediğini göstermesi açısından önemlidir. Müfredat, yerel halkların kültürel miraslarını, tarihlerini ve hafızalarını kapsayacak biçimde yeniden düzenlenmiş; cinsiyet eşitliği, toplumsal katılım ve ekolojik farkındalık gibi ilkelerle desteklenmiştir. Bu yaklaşım, anadilde eğitimi yalnızca bir dil politikası değil; demokratik bir toplum inşasının temel adımlarından biri olarak konumlandırır. İnsan hakları perspektifinden bakıldığında Rojava’daki bu model, hak temelli bir eğitim anlayışının farklı toplumlar arasında eşitlik ve karşılıklı saygıyı güçlendirebileceğini somut olarak göstermektedir. Buradaki deneyim, anadilde eğitimin bir hakkın ötesinde, demokratik bir geleceğin kurulmasında vazgeçilmez bir unsur olduğunu hatırlatır.

İoanna Kuçuradi’nin ” Bugün insanlık olarak sahip olduğumuz, değer korumaya yönelik en temel ilkeler, temel insan hakları dediğimiz ilkelerdir. Bu haklar bir ülkede yasal güvence altına alındıklarında, toplumsal özgürlük kavramının içeriğini oluşturan özgürlükler olurlar ya da özgürlüklere dönüşürler” sözü çerçevesinde İnsan Hakları Haftası vesilesiyle altını kalın çizgilerle çizmek gerekir:
Özgürlük anadille başlar. Anadili yok sayılan bir çocuğun eğitimi de özgürlüğü de eksik kalır. Kürtçe’nin eğitim dili olarak tanınması, yalnızca Kürtlerin değil, ülkedeki tüm halkların demokratik ve adil bir geleceğe dair umudunun temelidir.

Etiketler: anadil mücadelesiEğitim Hakkıeğitim mücadelesiEğitim politikasıEğitim SistemiKürtçeKürtler ve KürtçeSayı 146
Önceki İçerik

Özgürlük, “Hak”larda Değil Zihniyette Başlar

Sonraki İçerik

Dünyada Kadın Mücadelesi

Sonraki İçerik
Dünyada Kadın Mücadelesi

Dünyada Kadın Mücadelesi

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.