Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
No Result
View All Result

Şiddetsiz ve Özgür Yaşamın İzinde: 25 Kasım’da Yükselen Kadın Sesi

Deniz Abukan Deniz Abukan
23 Kasım 2025
Yazı
0
Şiddetsiz ve Özgür Yaşamın İzinde: 25 Kasım’da Yükselen Kadın Sesi
0
SHARES
96
VIEWS
Facebook İle PaylaşTwitter İle Paylaş

Kastik katilin kadını köleleştirmesiyle açığa çıkan şiddet; savaşların başlıca kaynağıdır. Savaşlarla birlikte yükselen yoksulluk, adaletsizlik, eko-kırım ve her türlü kriz gittikçe derinleşmektedir. Dünyada savaşın ve açığa çıkardığı her türlü sonucun en ağır yükünü ise kadınlar ve çocuklar taşır

25 Kasım, dünyanın dört bir yanında kadınların özgür yaşam iradesini yükselttiği, şiddetin karanlığına karşı özgürlüğün ateşini yaktığı bir gündür. Dominik’te diktatörlüğe karşı direndikleri için katledilen Mirabel Kardeşler’in bıraktığı miras, bugün kadınların yalnızca anmakla kalmadığı; örgütlenerek sürdürdüğü bir mücadelenin sembolüne dönüşmüştür. Bu tarih, kadınların şiddetin her biçimine karşı geliştirdiği direnişin, dayanışmanın ve özgür yaşam arayışının kolektif hafızasıdır.

Tevgera Jinên Azad açısından 25 Kasım, bir anma günü olmanın ötesinde demokratik toplumun inşasında kadın iradesinin belirleyici rolünü hatırlatan bir mücadele günüdür. Kadına yönelik şiddet bireysel değil; toplumu kuşatan erkek egemen sistemin bir sonucudur. Bu nedenle çözüm, bireysel değil; örgütlü, toplumsal ve demokratik bir dönüşümle mümkündür.

Şiddetin Kaynağını Görmek, Kadının Örgütlülüğünü Büyütmek

Kadına yönelik şiddet çoğu zaman rakamlarla ifade edilse de, bu verilerin ardında çok daha derin ve yerleşik bir zihniyet bulunur. Ataerkil sistem, kadının kimliğini, emeğini ve özgürlüğünü denetim altında tutmaya yönelen çok katmanlı yapısıyla bir “kastik katil” gibi işler; görünmeyen ama her alana sızan bir mekanizma olarak kadına yönelik şiddetin temel kaynağını oluşturur. Önder Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Manifestosunda söylediği gibi “İlk toplumsal sorunsallık kastik katilin kadını köleleştirmesiyle başlar” belirlemesi bugün yaşanan şiddetin kaynağını ve toplumsal sorunsallıktan çıkışın da yol haritasını ortaya koyar.

Bu yol haritası, şiddetin kaynağını ortadan kaldırmanın ancak toplumsal değişim ve dönüşümü odağına alan örgütlü bir mücadeleyi gerektirir. Kadına yönelik şiddet bir erkek şiddetidir. Mücadeleye doğru tanımlamalar yaparak başlamak gerekir. Erkek şiddetini önce çözümlemek ve buna göre bir mücadele hattı belirlemek hayati önem taşımaktadır. Tam da bu noktada toplumsal değişim ve dönüşümde erkeğin değişimi ve dönüşümü, şiddet kültüründen özgürleştirilmesi toplumsal sorunsallıktan çıkışın kilit rolünü oynar. Bu anlamda kadın dayanışma ağları, özsavunma bilinci, demokratik örgütlenme ve alternatif yaşam pratiklerinin güçlendirilmesiyle kastik katilin şiddetini ortadan kaldırılabilir.

Şiddetsiz bir yaşam kendiliğinden ortaya çıkmaz; kurulan, savunulan ve her gün yeniden üretilen bir direniş ve inşa sürecidir. Bu süreç kadınların özgürleşmesiyle başlar ve özgürleşen kadınların toplumu dönüştürmesiyle ilerler. Kadının özgürleşmesi yalnızca şiddetin azaltılması için değil, demokratik bir toplumun kuruluşu için de zorunludur. Eğitimden ekonomiye, siyasetten sokaklara kadar kadınların özneleşmediği hiçbir alan demokratik sayılamaz. Kadının sesinin kısılması, toplumun vicdanının kısılmasıdır. Bu nedenle kadın özgürlüğü, demokratik yaşamın hem ölçütü hem de kurucu zeminidir. Bu gerçeklik, mücadeleyi çok yönlü ve örgütlü bir süreç hâline getirir.

Şiddetin Açığa Çıkardığı Savaş

Kastik katilin kadını köleleştirmesiyle açığa çıkan şiddet; savaşların başlıca kaynağıdır. Savaşlarla birlikte yükselen yoksulluk, adaletsizlik, eko-kırım ve her türlü kriz gittikçe derinleşmektedir. Dünyada savaşın ve açığa çıkardığı her türlü sonucun en ağır yükünü ise kadınlar ve çocuklar taşır. Militarizm güçlendikçe erkeklik kutsanır; savaş derinleştikçe kadın kimliği, emeği ve bedeni hedef hâline gelir. Hedef haline gelen kadın, şiddetin ve her türlü eşitsizliğin öznesi olur.

Kadın mücadelesi, böylelikle yalnızca kadına yönelik şiddete değil; milliyetçiliğe, dinciliğe, cinsiyetçiliğe, militarizme, güvencesizliğe, yoksulluğa ve ekolojik kırıma karşı toplumsal bir direniştir.

Demokratik Toplumla Şiddetsiz Özgür Yaşam

Kadına yönelik şiddet, kapitalist modernitenin ürettiği sistematik bir saldırı organizasyonudur. Bugün Dünya genelinde her gün yaklaşık 140 kadın katlediliyor. Bu ölümler gün geçtikçe artmakta ve kadına yönelik şiddet sıradanlaştırılmaktadır. Erkek egemen sistemin her alanda ürettiği ve normalleştirdiği şiddetin sonucu olarak toplum demokratik olmaktan çıkmış, birlikte yaşam iradesini yitirmiştir. Bu çöplükten çıkışın yolu ise barış ve demokratik toplum inşasıdır.

Demokratik toplum ve özgür eş yaşam için şiddetsiz bir yaşam ütopya değildir. Bu çerçevede “Demokratik Toplumla Şiddetsiz Özgür Yaşama” şiarı, bir temenni değil; Jin Jiyan Azadî felsefesiyle yoğrulacak, komünlerle, meclislerle, kooperatiflerle ve kadın dayanışma mekânlarıyla somutlaşacak bir toplumsal inşadır.

Kadın iradesi ve öncülüğü barışı ve demokratik toplumu sağlayacak esas güçtür. Barış; kadınların ölmediği, bedenlerinin savaş alanı yapılmadığı, kimliklerinin reddedilmediği bir hakikatin adıdır. Bu hakikati toplumsallaştıracak olan ise kadındır. Kadınların politikleşmesiyle şiddetin tüm biçimleri çözülür. Bu nedenle demokratik toplumu yaratacak olan örgütlü kadın mücadelesidir.

Komünal Yaşam: Özgür Topluma Açılan Yol

Bu topraklar yüzyıllardır ortaklaşa üretim, paylaşım ve dayanışma kültürüyle yoğruldu. Bugün bu değerlerin yeniden canlanması kadın emeğiyle, kadın etrafında örülecek toplumsal yaşamla mümkündür. Komünleşmek, birlikte üretmek, kolektif yaşamı var etmek; hem şiddete karşı en güçlü özsavunma mekanizması hem de demokratik bir toplumun kurucu yoludur.

25 Kasım: Bir Gün Değil, Kolektif Bir Yürüyüş

25 Kasım, kadınların yalnızca kendi hayatları için değil; geleceğin demokratik toplumunu inşa etme iradesiyle alanlara çıktığı bir gündür. Yıllardır dile getirdiğimiz gibi özgür yaşam, özgür kadınla başlar; özgür kadın ise örgütlü mücadeleyle büyür. Bu nedenle 25 Kasım bir yas değil; direniş, dayanışma ve yaşamı yeniden kurma günüdür. Kadınların şiddete, eşitsizliğe ve baskıya karşı yürüttükleri mücadelenin kolektif ilanıdır.

Her kadın bir diğerinin hikâyesinde kendi izlerini görür. Bu yüzden kadın özgürlük mücadelesi bireysel değil; ortak bir yürüyüştür. Bugün erkek-devlet şiddetine, kadın karşıtı politikalara, savaşın ve yoksulluğun kadın bedeni üzerindeki tahribatına ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin her türüne karşı sesimizi yükseltiyoruz.

Bunca karanlığa rağmen umudun kaynağı direnen kadınlardır. Çünkü kadınlar sözleriyle, emekleriyle, öfkeleriyle ve inatlarıyla tarih boyunca direndiler. Bugün kadın özgürlük mücadelesi bu birikimden güç alıyor. Kadınlar artık savaşa, şiddete, yoksulluğa, sömürüye, kimlik inkârına ve doğa talanına karşı yeni bir yaşamı örüyor. Bu direniş büyüdükçe toplum da dönüşüyor.

25 Kasım’ı hem kaybettiklerimizin öfkesini taşıyarak hem de barış ve özgür yaşam umudunu büyüterek karşılıyoruz. Yolumuz uzun ama kararlıyız; sesimiz, sözümüz ve özgürlük arzumuz büyümeye devam ediyor. Yaşamın her alanında kendi rengini, kendi bilgisini ve kendi sesini yeniden üreten kadındır. Tıpkı küllerinden doğan Sakineler gibi.

Nagihan Akarsel, Deniz Poyraz, Jina Amini, Rojin Kabaiş, Narin Güran ve adını sayamadığımız tüm kadınlar demokratik toplum idealinin, kadın özgürlük mücadelesinin hafızasında yer alıyor. Bizim hikayemiz tarihin başlangıcından günümüze, toprağın derinliğinden göğe uzanan bir dönüşümün hikayesidir. Tıpkı kelebeğin dönüşüm hikayesi gibi.

Şiddetsiz, özgür ve demokratik bir yaşam mümkün! Bu inancın yol haritasını kadınlar çoktan çizdi. Bugün, o yolun bir adım daha ilerisine yürümek hem Mirabel Kardeşlere hem de bu topraklarda özgürlük uğruna direnen tüm kadınlara borcumuzdur.

Yaşasın Kadın Mücadelesi!

Jin Jiyan Azadî!

Etiketler: 25 Kasım25 kasım kadına Şiddetle Uluslararası Mücadele GünüFeminizmİstanbul SözleşmesiKadın haklarıKadın MücadelesiSayı 143
Önceki İçerik

Tertele Hazırlık Sürecinde Kızılbaş Kadınlara Yönelik Raporlardan Sızan Nefret

Sonraki İçerik

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Tarihsel Süreç: İlk Adımlardan Günümüze

Sonraki İçerik
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Tarihsel Süreç: İlk Adımlardan Günümüze

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Tarihsel Süreç: İlk Adımlardan Günümüze

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.