Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
No Result
View All Result

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Tarihsel Süreç: İlk Adımlardan Günümüze

Canan Güllü Canan Güllü
23 Kasım 2025
Yazı
0
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Tarihsel Süreç: İlk Adımlardan Günümüze
0
SHARES
33
VIEWS
Facebook İle PaylaşTwitter İle Paylaş

Bugün içinde bulunduğumuz günlerde kadın kırımının had safhada yaşandığı, İstanbul Sözleşmesinden geri adım atılmasıyla işlemeyen mekanizmaların önlemeye yönelik katkı sunmadığı bir sürecin içinde kadın cinayetleri politiktir söylemi tam anlamıyla durumu görünür kılıyor

Kadına yönelik şiddet, insanlık tarihinin en eski ve en sistematik insan hakları ihlallerinden biridir. Uzun yıllar boyunca “özel alan” gerekçesiyle görünmez kılınmış, kadınların maruz kaldığı fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddet toplumsal ve hukuki düzen tarafından adeta meşrulaştırılmıştır. Ancak kadın hareketlerinin yükselmesi ve uluslararası normların gelişmesiyle birlikte, kadına yönelik şiddet artık küresel bir eşitlik ve insan hakları meselesi olarak ele alınmaktadır.

Gelin birlikte kadına yönelik şiddetle mücadelenin dünya ve Türkiye ölçeğindeki tarihsel gelişimini, 25 Kasım mücadelesinin doğuşunu da kapsayacak şekilde kapsamlı biçimde incelemeye başlayalım:

Tarih boyunca kadına yönelik şiddet, hane içi bir mesele olarak görülmüş, hukuk ve din tarafından çoğu zaman meşru gösterilmiştir. Kadınlar hukuki özne değil, aile yapısının parçası kabul edilmiştir.

Sanayileşme, kentleşme ve kadın hareketlerinin yükselmesiyle, ev içi şiddet ilk kez tartışma konusu olmuştur. Ancak hukuki düzenlemeler oldukça yetersizdi ve toplumsal normlar değişmediği için şiddet görünmez kalmaya devam etti.

BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, kadınların eşit haklarını tanımış ancak şiddet halen özel olarak ele alınmamıştır. Kadına yönelik şiddet, uluslararası normlarda daha sonra görünürlük kazanmıştır

Dominik Cumhuriyeti’nde diktatör Rafael Trujillo’ya karşı mücadele eden üç kız kardeş — Patria, Minerva ve María Teresa Mirabel — 25 Kasım 1960’ta rejim güçleri tarafından vahşice öldürüldü.

Mirabel Kardeşler Latin Amerika’da kadın direnişinin ve ataerkil şiddete karşı mücadelenin simgesine dönüştü. Onlara “Las Mariposas (Kelebekler)” deniyordu.

1970’ler kadın hareketinin “kişisel olan politiktir” şiarıyla ev içi şiddeti görünür kıldığı dönemdir. Bu yıllarda sığınmaevleri açılmış, tecavüz ve cinsel şiddet konuları hukuki ve toplumsal olarak tartışmaya açılmıştır.

1981’de Kolombiya’nın Bogotá kentinde düzenlenen Latin Amerika ve Karayip Ülkeleri Feminist Encuentro’sunda, Mirabal Kardeşler’in anısına 25 Kasım’ın ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ olarak benimsenmesine karar verilmiştir.

Türkiye’de kadın örgütleri bu tarihi 1990’ların başından itibaren gündemlerine almış, özellikle 1993’ten sonra 25 Kasım her yıl düzenli olarak anılmaya başlanmıştır.

1999’da BM tarafından resmîleştirilmiştir.

Türkiye’de 25 Kasım:        

1987’deki “Dayağa Karşı Dayanışma Yürüyüşü” ile görünür hale gelen kadın hareketinin doğal devamıdır.1990’larda kadın örgütleri, üniversite toplulukları ve feminist kolektiflerin düzenlediği yürüyüş ve kampanyalarla toplumda geniş bir farkındalık yaratmıştır.2000’lerle birlikte belediyeler, kamu kurumları, üniversiteler ve uluslararası kuruluşlar da 25 Kasım’ı resmi gün olarak tanımıştır. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) ise bu süreçte: Yurt genelinde yürüttüğü farkındalık kampanyaları, Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı ile sahadan elde ettiği verileri ve kamu politikasına yönelik önerileriyle 25 Kasım’ın Türkiye’deki en güçlü savunucularından biri olmuştur.

Türkiye’de 25 Kasım, Resmî takvimlerde uluslararası gün olarak yer alır. Kamu kurumları ve belediyeler tarafından her yıl etkinlik, eğitim ve farkındalık çalışmaları yapılır. TBMM, kamu kuruluşları, valilikler, üniversiteler ve STK’lar tarafından raporlar ve kampanyalar yayımlanır.

Ayrıca, Türkiye’nin taraf olduğu:

         •        CEDAW (1985)

         •        Pekin Deklarasyonu (1995)

         •        BM 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri

gibi belgeler, 25 Kasım’ı ulusal politika açısından da bağlayıcı hale getirmektedir.

Bugün Türkiye’de 25 Kasım:

         •        Kadın cinayetlerine, şiddete, tacize, dijital istismara ve cezasızlığa karşı ses yükseltme günüdür.

         •        Kadın örgütlerinin ve TKDF’nin her yıl sahaya dair verileri raporladığı önemli bir tarihtir.

         •        Tüm ülke genelinde yürüyüşlerin, açıklamaların, kampanyaların ve eğitim çalışmalarının en yoğunlaştığı

Ve kolluk kuvvetlerinin kadına yönelik şiddet anmalarında neredeyse son 5 yıldır anmaya katılanlara şiddet uyguladığı gündür demenin acısını hissettiğimiz gündür.

Toplum çapında ise

         •        Toplumsal cinsiyet eşitliği

         •        Kadınların yaşam hakkı

         •        6284 sayılı Kanunun uygulanması

         •        Şiddetle mücadelede devlet sorumluluğu gibi başlıkların yeniden hatırlatıldığı, politik bir farkındalık günüdür.

Bizim ülkemiz için geçmişi güçlü kadın mücadelesinin 1990’lardan bu yana kadın hareketinin öncülüğünde büyüyen, bugün ise devlet, sivil toplum ve uluslararası kurumlar tarafından sorumluluk günü olarak kabul edilen; kadınların yaşam hakkı mücadelesinin en görünür olduğu tarihtir.

Bugün içinde bulunduğumuz günlerde kadın kırımının had safhada yaşandığı, İstanbul Sözleşmesinden geri adım atılmasıyla işlemeyen mekanizmaların önlemeye yönelik katkı sunmadığı bir sürecin içinde kadın cinayetleri politiktir söylemi tam anlamıyla durumu görünür kılıyor.

Hele 25 Kasım anma günlerinde kolluğun kadınlara uyguladığı şiddeti de düşünürsek, mücadelenin iktidarları neden korkuttuğunu daha iyi anlayabiliriz.

Hiçbir kadın, yaşadığı şiddetin, eşitsizliğin ya da ayrımcılığın karşısında yalnız bırakılmasın; sesini duyurmak istediğinde ona kulak verilsin. Hiçbir kadın “sabretsin” ya da “katlansın” denilerek kaderine terk edilmesin; her kadının yaşam hakkı ve güvenliği devletin, toplumun, yerel ve özel sektörün önceliği olsun.

Sahada da mücadelede de STK yalnız bırakılmasın.

25 Kasım şiddeti konuştuğumuz değil geçmişin acıları ile baş edebilmenin kararlılığında yaşam hakları ihlal edilmeyen günler olsun.

Çünkü çok iyi biliyoruz ki Şiddetsiz bir dünya mümkün…

Etiketler: 25 kasım kadına Şiddetle Uluslararası Mücadele GünüFeminizmİstanbul SözleşmesiKadın DayanışmasıKadın haklarıKadın MücadelesiMirabel KardeşlerSavaşSayı 143
Önceki İçerik

Kadına Karşı Şiddetle Mücadele, Bir Sorgulama Denemesi

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.