Kadınlar olarak; cinsiyetçi, milliyetçi, mezhepçi, dinci ideolojilerin bir sonucu olan bu insanlık dışı soykırım gerçeğinin tekrarlanmaması için her yerde mücadeleyi yükseltmemiz elzemdir. Şingal'de bu 10 yıl içinde ortaya çıkan tecrübe, kalıcı çözümün demokratik ulus sistem olduğunu göstermiştir. Bu sistemin daha da geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve tüm toplumun dahil edilmesi gerek
Dualarını güneşe dönerek okuyanlar, kadını kutsal, doğayı ve bütün canlıları eşit görenler… Bu halleriyle ilk çıkışlarından itibaren sistem karşıtları, köleliğe, egemenliğe gelmeyenler, kendi kökleriyle buluşup yeşerenler. Hiçbir şekilde sistemi kabul etmeyip reddedenler, din hanesi bölümünde 'X' ya da '0' ile ifade edilen dine mensup insanlar…
Bu nedenle 74 fermanla terki diyarlara, katliamlara, zulüm ve sürgünlerle ömür bileyenler. Vatanlarına Bir gün geriye dönebilmek ümidiyle yaşayan insanlar…Dünyanın en görünmez acılarının sahibi en ötekiler…Ama hiç teslim olmayanlar sırtlarını dağlara veren direnişçiler. 'Êzidî' ya da 'Ezda' Kürtçede 'beni veren', başka bir deyişle 'yaratılmış olan'lar. Aşkları ve kahramanlıkları ile nice stranın kaynağı ve nice aşkların, kahramanlıkların, acıların baki toprağı Şingal diyarı. Êzidî inancının kutsal mekanı, yurdu. Dewrêş ile Edule’nin kavuşulmamış aşkının mekanı Êzidiler Xweda'ya inanırlar.
Bu toplum, yaşadıkları bütün katliamlara, zulme ve aşağılamalara rağmen, gittikçe azalan sayısına rağmen kendi inanç ve kültürünü yaşatmaya çalıştılar taa ki tarihin 3 Ağustos 2014’ü gösterdiği ana kadar. Belki de birçok insan ilk dafa Şingal ve Êzdîlerin ismini duydular. Ve o gün değişen Ortadoğu dengelerinin kurbanı yapılmak istenmiş Êzidîler. Mezhepçilik, çıkar, terör ve kardeş ihaneti sonucu 2 Ağustos akşamı DAIŞ çete örgütü KDP'nin bölgeyi terk etmesi ile Şingale girdi. Aşırı radikal İslamcı, eli kanlı çeteye karşı direnmek istese de Êzidîler silahsızlıktan dolayı fazla direnemediler, yine göç yollarına düştü Yüzlerce Şengalli kaçamayarak katil DAIŞ'in eline düştü. Niceleri Şingal dağlarına sığındı. Yine bir ağustos sıcağında yine Kerbela tadında bir acı yaşatıldı Êzidîlere. Susuzluk, açlık bir yandan buna dayanamayıp kırılan yaşlılar, çocuklar bir yandan. Ve binlerce kadınlar. DAIŞ tarafından kaçırılıp cariye yapılan, köle olarak satılan yüzlerce Êzidî kadın. Öyle acılar bıraktı ki bu katliam sebeplerinin ve ortaklarını asla unutmaz bu halk, utulmamalıdır da.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın felsefesiyle donatılan yeni Derweş'ler ve Derweş'in aşkını gerçek kılmak, Kürdistanın kutsal topraklarını korumak için silahını ve inancını kuşanan yüzlerce kadın ve erkek özgürlük savaşçı Heseke'den, Greke Lege'den, Kürdistan dağlarından aynı güneş gibi doğdular, Şingal’a akın akın geldiler. Terkedildiğini hisseden yüreklere umut, çatlayan dudaklara su, kanayan yaralara merhem olmak için geldiler. Yaşananları değiştirmek mümkün değildi belki ama 74. fermanını engellemek mümkün oldu. Özgürlük gerillaları sadece Şingal degil, Rojava, Kerkûk, Mexmûr ve Hewlêr’de büyük katliamların önünü aldı. Bugun olduğu gibi yine KDP’ê yine ihaneti. KDP’ê emiriyle 13 bin peşmerge Şingali, halkıyla, tarihi kültürü ve inancıyla DAIŞ’i karanlığına terk etiler.
74. Fermandan sonra Êzidî toplumu ilk kez kendi acılarını göce dönüştürerek kendini var etmeye çalıştı. Kendi sistemini kurarak, inançlarının yaşatılması icin mücadele yolunu seçtiler. Kadınların çığlık ve feryatları TAJÊ’ye dönüştü. Gerilladan aldığı güç ve moral ile kendi öz savunma gücü olan YBŞ- YJŞ inşa ederek kendi kendisini yönetebileceği, halk tarafından seçilmiş meclisini kurarak dünya ve bölgenin ulus devletlerine rağmen varlığını, kültür ve inancını, etnik kimliğini yaşatma kudretinde olduğunu ilan etti.
Ancak Şingal soykırımı üzerinden 10 yıl geçmiş olmasına rağmen, DAİŞ tarafından kaçırılan köle olarak satılan, esir tutulan 2700 Êzidî kadın ve çocuğun akıbeti halen bilinmemektedir. Êzidî halkın yaşadığı, varlığını, inancını ve kültürünü koruduğu vatanları olan Şingal toprakları halen soykırım ve katliam tehditti altındadır. Bu tehdit ve tehlike geçmiş değildir. Türk devleti neredeyse günlük olarak her türlü savaş tekniği ile Êzidî halkımızın öncülerini, evlatlarını katletmeye devam etmektedir. KDP neredeyse günlük olarak yalan, yanlış kara propaganda ile hedef göstermekte ve tehdit etmektedir.
Aynı zamanda 74. Fermandan ötürü topraklarını terk edip çok zor koşullarda kamplarda yaşamaya mahkum edilen yüzlerce Êzidî halkının tekrardan geri kendi topraklarına dönmesi için var olan engellerin aşılması gerekmektedir.
Yine savaşta zarar görün yerlerin yeniden inşa edilmesi, çetelerce mayınlanan yerleşim yerlerinde mayınların temizletilmesi ve yerle bir olan Şingal şehrinin yeni baştan inşa edilmesi için uluslararası bir desteğe ihtiyaç var. Bu geçen süreçte 13 devlet DAİŞ’in Şingal’e saldırısını soykırım olarak kabul ettiler. Bu tutumun diğer devletlerce de emsal alınması gerekmektedir. Yine soykırımı tanıyan ülkelerin almış oldukları bu doğru karar gereğince saldırılarda sorumlulukları olan güçlerden hesap sorulması için gerekli girişimleri başlatmaları gerekmektedir.
Jenosid ve feminisid tehlikesine karşı başta kadınlar olmak üzere tüm halkların, toplulukların ve inançların öz savunma hakları her zamankinden daha fazla aciliyet arz etmektedir. Tüm farklılıkların kendini örgütleme hakları var. Bu en temel ve en meşru insan hakkıdır.
Dolayısıyla Şingal katliamının 10. yılında demokrasiden, insan haklarından yana tüm kadınların Şingal halkının öz yönetimini desteklemesi gerekiyor.
Kadınlar olarak; cinsiyetçi, milliyetçi, mezhepçi, dinci ideolojilerin bir sonucu olan bu insanlık dışı soykırım gerçeğinin tekrarlanmaması için her yerde mücadeleyi yükseltmemiz elzemdir.
Şingal'de bu 10 yıl içinde ortaya çıkan tecrübe, kalıcı çözümün demokratik ulus sistemi olduğunu göstermiştir. Bu sistemin daha da geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve tüm toplumun dahil edilmesi gerek. Halk kendi kendini yönetiyor. Bu kazanımların korunması için başta kadınlar olmak üzere tüm toplumun saldırılar karşısında mücadeleyi yükseltmeleri gerekiyor.