Kürt Kadın Özgürlük Mücadelesinin temel hedefi olan öz savunma örgütlemesi, Hizbulkontra ile mücadele için başat bir rol oynayabilir. Devletin özel savaş aygıtı ve can simidi olan Hizbulkontra’ya “Jin Jiyan Azadî” felsefesiyle karşılık vermek ve örgütlü mücadeleyi büyütmek bu politikaları boşa çıkaracaktır
Kurdistan’da 31 Mart yerel seçimlerinde halktan büyük bir darbe alan AKP-MHP iktidarı son günlerde Hizbulkontra’yı (Hizbullah-Hüda Par) devreye koymuş gibi görünüyor. Bilindiği gibi iktidar seçim sürecinde Êlih’te (Batman) Hüda Par ile açık bir ortaklık yapmış ve burada Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlükçü bir belediyecilik hedefi ile aday olan DEM Parti’li Gülistan Sönük’ün seçilmemesi için her türlü provakatif girişimde bulunmuştu. Fakat halk iktidara gerekli yanıtı sandıkta vermiş ve seçim sonrası da Gülistan Sönük’ün yanında yer almıştı.
Seçimde yenilgi üstüne yenilgi alan AKP-MHP iktidarı yeniden Hizbulkontra eli ile 90’lı yılların politikalarını uygulayarak halka bir gözdağı verme niyetinde. Önce tutuklu olan Hizbulkontra elemanlarını teker teker serbest bırakan iktidar, daha sonra da onları Hüda Par adlı bir siyasi partide bir araya getirerek meşru bir alt yapı yapma derdine düştü. Seçimlerde Hüda Par’ı istediği gibi kullanamayan iktidar, bu sefer de kontra elemanlarını sokaklara düşürmeye başladı. Son haftalarda Amed’de yaşanan birkaç olay bu duruma açıklık getiriyor.
Amed’de yaşananlardan önce PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 2011 yılında avukatları ile yaptığı görüşmede Hizbulkontra elemanlarının tahliye edilmelerine dair yaptığı şu değerlendirmeyi hatırlatmakta fayda görüyorum: “Hizbullah meselesini takip etmeye çalışıyorum. Bu nasıl olur, Diyarbakır'a nasıl yaparlar bunu! Diyarbakırlılar buna nasıl müsaade eder? Bu katilleri, canileri, vahşice cinayet işleyenleri -işte insanların cesetleri çuvallarda, yer altında çıkarılıyordu- bırakıyorlar ve halaylarla, kutlama havasında karşılanıyorlar! Bütün bunlar Diyarbakır'da oluyor. Diyarbakır on binlerce evladını verdi. Orada gençlerimizi vahşice doğradılar. Anlamıyorum, Diyarbakır'da nasıl oluyor bunlar…Diyarbakır halkı yurtseverdir, bilinçlidir ama demek ki örgütlenemiyorlar, onlara öncülük yapılamıyor!”
Amed’de son günlerde yaşananlara gelince önce bir grup gencin kentte bulunan bir parkta yapmak istediği dans etkinliğine din adı altında saldıran Hizbulkontra güçleri, daha sonra da İsrail’in Filistin halkına dönük katliamını sözde protesto etmek için kamuya açık olan iş yerlerini tekbirler getirerek bastı. Burada tehditler savuran Hizbulkontraların korumalığını da polis ve bekçiler üstlendi. Buradaki saldırıda dikkat edilmesi gereken konulardan biri Kürt kadın mücadelesinin dünya kadınlarına mal ettiği “Jin Jiyan Azadî” felsefesinin Hizbulkontra elemanları tarafından “Ceng cihad şehadet” olarak formüle edilerek haykırılması. Kürt kadınlarına her türlü özel savaş aygıtı ile saldıran iktidar, Kürt kadınının direnişine çarpınca Hizbulkontra eli ile bu felsefeye saldırmaya başladı.
Yaşanan son olayda ise 90’lı yıllardaki katliamların itirafı yapıldı. Amed’de bir özel sitenin havuzunda yüzen kadın ve çocuklara saldıran bir Hizbulkontra elemanı, “Ağababalarınızı öldürdük. Daha mezarlarının bile yeri belli değil. Siz kimle konuşuyorsunuz? Sizi burada yaşatmayız” sözleri ile tehditlerde bulundu. Bu sözler 90’lı yıllarda devlet destekli Hizbulkontra eli ile işlenen katliamların da itirafı aynı zamanda.
Burada da Abdullah Öcalan’ın aynı görüşmede Hizbullah’ın kadınlar için olan tehlikesine dair şu değerlendirmesini hatırlatmak istiyorum: “Bunların bu şekilde bırakılması tesadüf değildir, bazı şeylerin hazırlığı yapılıyor olabilir. Bu adamlar sıradan suçlular değildir. Bu katilleri öyle sıradan suçlularmış gibi bırakamazlar… İşte o Konca Kuriş meselesi hafızalardadır, kadını ne şekilde öldürdükleri biliniyor. Sanırım farklı feminist düşünceleri de vardı. Aslında vahşice katledilen Konca Kuriş şahsında katledilen bütün kadınlardır….Bu Hizbullah vb. dini anlayışlar kadını kapatıyorlar, toplumdan izole ediyorlar, hadi türbanı bir tarafa bırakalım, bu çarşaf mı burka mı onun içine kapatıyorlar, tepeden tırnağa kapalı, yüzleri bile görünmüyor. Böyle özgürlük anlayışı mı olur? Kadının bu şekle sokulması özgürlükle açıklanabilir mi? Gerçek İslamiyette de böyle bir şey yok, bunların zihniyetinin İslamiyetle bir alakası da yok.”
Abdullah Öcalan aynı değerlendirmesinde halka ve özelde de kadınlara Hizbulkontranın olası saldırılarına karşı meşru savunmada bulunmaları yönünde tavsiyelerde de bulunuyor. Bu değerlendirmeleri yıllar önceye ait olsa da günümüz için aydınlatıcı bir nitelikte. Kurdistan’da her dönem sahaya sürülen ve devlete can simidi olan bu Hizbulkontra elemanları ile halka bir korku salınmak istendiği açık ortada. 90’lı yıllarda aydın, gazeteci, siyasetçi ve iş insanlarına yönelen Hizbulkontra’nın yeni dönemdeki hedefinin ise kadınlar olduğunu yaşanan olaylardan görmek gerekiyor. Her dönem iktidarın hedefi olan kadınların bu açık tehlikeyi görmesi ve örgütlü bir mücadeleye sarılması Hizbulkontra ile mücadele için önemli bir yerde duruyor.
Söz konusu bu kontra elemanlar, kadınların yaşam tarzlarından giyimlerine hatta mücadele felsefesine kadar her şeye karışmayı kendilerine hak görüyor. Öyle ki her fırsatta ülkeye şeriatın gelmesi için girişimlerde bulunuyorlar. Son dönemde Kürt Kadın Özgürlük Mücadelesinin temel hedefi olan öz savunma örgütlemesi, Hizbulkontra ile mücadele için başat bir rol oynayabilir. Kadınlar özsavunma atölyelerinde buluşabilir ve öz savunmanın gereklerini tartışabilir. Yine her kapı çalınarak kadınlara öz savunma anlatılabilir. Yeni dönem için kadınların öz savunma dışında sarılabileceği başka bir mekanizma da yok. Devletin özel savaş aygıtı ve can simidi olan Hizbulkontra’ya Abdullah Öcalan’ın öncülük ettiği ve yol açtığı “Jin Jiyan Azadî” felsefesiyle karşılık vermek, örgütlü mücadeleyi büyütmek bu politikaları boşa çıkaracaktır. Tıpkı 2014’te “İslam Devleti” emeli ile yola çıkan kadın düşmanı DAİŞ’in, Rojava’ya dönük saldırılarında kadın direnişine çarpması gibi.
Son söz olarak da Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Kadın Meclisi’nin bu saldırılara karşı yapmış olduğu açıklamada vurguladığı gibi “Bu umudu hiçbir karanlık güç karartamayacaktır ve kadın düşmanı zihniyetinin maşası görevini gören kontra güçler felsefemize, sözümüze, sesimize elbet yenilecektir” diyelim.