Eğer insan kadın sorununun temeline inerse özelde Kürt kadınları için bu durum, tek ulus ve birlik olma sorunudur. Hepsi Kürt’tür farklı lehçelerde ama tek bir ulustur. Sadece Kürdistan ya da Kürt kadınları değil bütün kadınlar bir ulus olarak tanımlanabilir
8 Mart'ı İlham Ehmed ile konuştuk
Kadınlar 8 Mart’ı bu yılda eylem ve etkinliklerle, mücadele ile karşıladı, karşılıyor. Şuradan başlayalım öncelikle bize biraz devrim öncesini ve devrim sonrasını anlatır mısınız, nasıldı durum ve ne değişti?
Her yıl 8 Mart mücadeleci eylemler ile geçiyor. Yılda bir günün ya da bir yılın kadınlar için başarı, mücadele ve bazı hakların kazanılması için belirlenmiş olması çok azdır elbette. Yöntemin değişmesi gerekiyor her gün kadınların mücadele günü olmalı.
Suriye’de BAAS iktidarının toplumu yönettiği zihniyet, kadınları tamamen bertaraf etti, rol vermedi. BAAS partisinin kuruluşundan önce kimi kurum ve örgütler kadınlar için vardı, ancak BAAS partisinin kurulması ile bunların hepsi ortadan kaldırıldı. Sadece bir kurum bıraktılar o da Suriye Kadınlar Birliği, bu oluşum BAAS Partisinin bir kolu gibi tanımlandı. Kadın örgütlerinin hepsi bu şekilde tasfiye edildi. BAAS partisinde ki hâkim akıl toplumu yönetmek istedi, kadınların hakkını savunuyor ve onları düşünüyor gibi bir görüntü vermek istediler. BAAS partisi kadınların umutlarını gerçekleştiriyormuş gibi bir imaj çizildi. Bu partinin ortaya çıkarttığı kadın tipi haklarını ve özgürlüklerini bilmiyordu tam tersi erkek zihniyeti ile yetiştiler. Suriye Kadınlar Birliği böyle bir işlev gördü.
Klasik Kürt partileri kadınlara rol vermedi
Bunun etkisi özellikle Rojava’nın dışındaki alanlarda daha fazla hâkim oldu. Kürt kadınları Rojava’da mücadele yürüttü. Rojava’da klasik Kürt partileri vardı bu partiler kadınlara hiç rol vermedi. Burada aşiretler ve toplumsal yapılar vardı. Aşiretlerin ve ailelerin içinde kadınlar belirgindi ve belli bir kültürleri vardı ancak kadınların önleri açılmadı, kadınlar kişilik sahibi olsun, fikir sahibi olsun, irade sahibi olsun. Bu anlamda iktidarcı erkek egemen sistem zihniyetiyle Kürt klasik partileri içerisinde de kadınların yeri yoktu. Fakat Kürt hareketinin Suriye’ye gelişi ve Başkan Apo’nun uzun bir süre Suriye’de kalması önemli oldu. Kadınların ve erkeklerin ilişkileri aile içerisinde nasıl olmalı, hangi akıl ve zihniyet ile alıp veriyorlar, hangi temellerde ilişki kuracaklar, her iki cins birbirine nasıl saygılı yaklaşmalı, aralarında ki eşitlik nasıl olmalı. Bu konuları devrimciler ev ev gezerek seminerler, toplantılar ve diyaloglar ile toplum içerisinde anlattılar ve etkisi çok fazla oldu. Toplum ve aile içerisinde çok önemli bir değişim yarattı. Kadın erkek ilişkilerinde anne, baba ve çocuk ilişkilerinde çok büyük değişiklikler yarattı. Yeni bir kültür yarattı hem örgütsel açıdan hem de yaşamsal olarak.
Kadınların durumunda değişim yaşandı. Bu nedenle çok sayıda kadın devrim saflarına katıldı. Çok büyük oranda kadınlar özgürlük hareketine katıldı. Bu yapının içerisinde kendilerini karakter olarak, irade olarak gördüler. Rojava Devrimi’nin başladığı dönemde Suriye’de zemin vardı. Devrim var olan fikre bir gövde olacak nitelikteydi. Sistemsel olarak ve örgütsel olarak beden, zemin olacak nitelikteydi.
Toplumsal Sözleşme çerçevesinde, özellikle kadın kurtuluş ideolojisi paradigmasında Rojava’da Özerk Yönetim sistemi oluşturuldu. Özerk yönetim sistemi içerisinde eşbaşkan sistemi oluşturuldu. Çok sayıda kadın kurumu, Mala Jin (Kadın Evi) ve komiteler oluşturuldu. Kuzey ve Doğu Suriye içerisinde özelde kadın sistemi oluşturuldu. Kadınların önü açıldı. Çok fazla kadın bu sistem içerisinde kendisini görebilir, eğitebilir, özgürleştirebilir, kendisini kimlik sahibi yapabilir, bilinçlenebilir ve örgütlenebilir. Bu şekilde farklı yöntemler ile kadınların katılımları gerçekleşti. Öz savunma alanlarında kadınlar büyük öncülük ettiler, büyük fedakarlıklar yaptılar. Bu, bütün dünyada örnek oluşturdu. Örgütlü kadın özgür kadın tüm yaşam alanlarında mücadele yürütebilir ve kazanabilir. Kadın öncülüğünde gelişen devrimlerde ve örgütlenen toplumlarda, toplumsal alan da çok köklü değişimleri kendisi ile getiriyor. Kültürel açıdan, psikolojik olarak, zihniyet ve siyaset açısından her açıdan değişim ve dönüşüm yaratıyor. Rojava bu adımı attı. Kuzey ve Doğu Suriye devrimi bu adımı attı. Değişim yarattı. Diyebiliriz ki kadınlar 8 Mart’ı bu yıl eylem, kutlama ve direniş ile karşılıyor.
Kuzey ve Doğu Suriye’nin genelinde bir yıl nasıl geçti kadınlar açısından? Neler yapıldı, nasıl bir mücadele yürütüldü?
Geçen yıllarda Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadınların başarı ve kazanımlar elde etmesi ve özgürlük düzeyinde mevzilerin kazanılması özelde Türk devleti olmak üzere, ulus devletçi ve erkek iktidar sistemi tarafından kadınların attığı adımlar normal karşılanmadı. Sistem kadınların kazanımlarına karşı çok tepkiliydi. Hatta geniş örgütlenme ağı olan Kongra Star kongresini yaptıktan sonra sistemin tamamlanması ve bu sistemin zihniyetinin her yerde özelde Suriye’deki kadınların içerisinde yayılması için büyük adımlar atıldı. Bu anlamda kadınlara hakları ve özgürlüklerine sahip çıkması için eğitim ve akademik çalışmalar çok yapıldı. Yine ekonomik projeler geliştirildi. Bizim kurduğumuz sistem ekolojik yaşam çerçevesinde örgütleniyor. Ekolojik meclis oluşturdu kadınlar. Kuzey ve Doğu Suriye de kadınlar yeni bir adım attılar, bu yüzden iktidar sistemlerinin hedefi oldu. Özellikle bölgede kadınlar geniş ve çeşitli yöntemler ile saldırılara hedef oldular.
Bu yıl Toplumsal Sözleşme’nin kimi ek maddelerle kapsamının genişletildiğini biliyoruz. Biraz bundan bahseder misiniz, kadınlar açısından ne değişti, neler eklendi ve bu hangi ihtiyaçtan kaynaklandı?
Bir yıldan fazladır Toplumsal Sözleşme üzerine çalışma yürütülüyor. Kadın bölümü özel olarak sözleşme içerisinde genişletildi. Bazı noktalar üzerinde daha fazla duruldu. Kadınların sistem içerisindeki yerini kalın hatları ile tanımlamak yerine kadınlar Özerk yönetim sistemi içerisinde nasıl kendisini örgütlüyor, nasıl kendilerini sistem haline getiriyorlar ya da getirecekler bu hususlar üzerinde özellikle duruldu. Kadınlara verilen haklar ile kendi Toplumsal Sözleşmesini oluşturabilir, yine kendilerini örgütleyebilir, kendilerini eğitebilir, mücadelesini yürütebilir, kendisini güçlendirmesi ve koruması için temel haklar bu sözleşmede yer aldı, bu noktalar sözleşmede fazlalaştırıldı ve garanti altına alındı. Kadınlar kendi sistemlerini tamamlayana kadar bu haklar sözleşmede yer alacak.
Bu yıl çok yoğun saldırılar vardı, özellikle son zamanlarda saldırılar farklı bir boyuta evirildi. Halkın hedef alınmasının yanı sıra yaşam alanları, bölgenin alt yapısı hedef alındı. Yine en önemli bir durumda, DAİŞ’e karşı savaşanların bulunduğu merkez hedef alındı ve burada DAİŞ’e karşı savaşan kadınlar katledildi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk devletinin bölgeye yaptığı saldırılar biliniyor. Özelde son iki yıldır Türk devleti Kuzey ve Doğu Suriye’ye çok geniş bir şekilde saldırılar gerçekleştiriyor. Bölgenin tüm alt yapısını hedefi haline getirdi. Sistemi yöneten kişiler yani yaşamsal koşulları toplum için yaratanlar hedef alınıyor. Bu anlamda Türk devletinin amacı var tabi. Türk devleti bu saldırılar ile birincisi, 1960’lı yıllarda Suriye Rejimi tarafından başlatılan ancak tamamlanmayan Arap Kemeri’ni bugün tamamlamak istiyor. İkincisi, bölge halkını göç ettirip bu bölgeyi boşaltmak istiyor. Üçüncüsü devrimin öncüleri, özgürlük hareketinin öncülerini içerisinde büyük oranda kadın öncüler yer alıyor, onların hedeflenmesi özelde demokratik, toplumsal ve özgürlükçü devrimin tasfiye edilmesi amaçlanıyor. Türk devleti devrimi tasfiye etmek için hareket ediyor. Bir diğeri de Türk devleti hala Misak-ı Milli’yi yerine getirmek istiyor. Bunun için de bölgedeki halka ve alt yapıya çok vahşice saldırıyor. Onların gözlerini korkutup, zorla topraklarından çıkartmak istiyor.
Bu bölgenin tamamını kontrolü altına almak istiyor. Hatta bu saldırılar da Türk devleti DAİŞ’e karşı savaşan merkezi hedef yaptı. DAİŞ’li kadınlar ayağa kalktı ve onlara destek verdiler. Bu saldırılar da DAİŞ’e karşı savaşan öncü kadınları da hedef aldılar. Bu konuda Türkiye’nin yaptığı saldırılar ile DAİŞ’in daha önce yaptığı saldırılar arasında bir fark yok. Türk devleti desteklediği çeteler ile bölgeyi kontrol etmek istiyor ve bunların yöntemleriyle DAİŞ arasında hiçbir fark yok. DAİŞ ve çete grupları; Türk devletinin bölgedeki siyasetini yerine getirmek ve kirli politikalarını bu bölgede gerçekleştirmek için birer araçtır. Devletler de biliyor ki o kadar vahşi saldırılar dünyanın gözü önünde yapılıyor, DAİŞ’e karşı savaşan güç, mücadeleci kadınlar Türk devleti eli ile katlediliyor. Dünya bunu sağır bir şekilde izliyor. Aynı zamanda Türk devletinin yetkilileri İsrail’e karşı tepki gösteriyor. Gazze’de yürütülen savaşın uluslararası kanunları çiğnediğini ve insan haklarının çiğnendiğini belirtiyorlar. Bunu İsrail için söylüyor ama bundan daha kötüsünü Türk devleti kendisi yapıyor ama bugüne kadar kimse yaptıkları için sesini çıkartmıyor.
Kuzey ve Doğu Suriye’de yer alan kadınlar bu süreçte oldukça hareketliydi. Konferanslar, seminerler, yine sürekli alanlarda olma durumu vardı. Biraz bundan bahseder misiniz? Nedir kadınları bu kadar çeken, hareketli kılan ve mücadeleye yönelten?
Kuzey ve Doğu Suriye’de ki kadınların eylemleri şunu gösteriyor ki kadınlar esas olarak mücadelecidir ve eylemcidir. Erkek iktidar sistemi içerisinde kadının enerjisi ve gücü hapsedilmiştir. Ailevi, toplumsal, aşiretçi ve dini kurallar ile farklı isimler de kadınların gücü hapsedilmiştir. Erkek iktidar sisteminde kadınlar eylemci değildir. Onlar eve hapisler, çocuklar ve erkeklere hizmet etmekle görevlidir. Devrim kadınların özgürlük alanlarını açtığında o enerjileri ve güçleri hemen akmaya başladı. Kendisini içinde gördü ve tanıdı kadınların hakikati ev içi ile sınırlandırılamaz bunu gördü. Dışarıda da hakikat vardı. Bu nedenle kadınların eylemlere katılımı çok fazlalaştı. Kadınlar eylem halindeyken varlıklarını fark ediyorlar. Eylemsiz olduklarında ölüm ve yaşamın onlar açısından farkı yok. Ne kadar kadınlar kendilerini tanıyorlar o kadar eylemci oluyorlar ne kadar eylemci olurlarsa özgürlüğe yaklaşıyorlar. Kadınların mücadeleye akışları var, bu durumdan güç alıyorlar. Toplumsal sorunlar ile ne kadar karşı karşıya kalsalar da bunu çözme gücünü kendilerinde buluyorlar. Yaşamı idare etme gücünü kendilerinde görüyorlar. Devrim yeni bir yaşam alanı kadınlar için yarattı bu temelde kadınların alanlara akma, eylemlere katılma durumu yoğun bir şekilde gelişiyor.
En çok dikkat çeken çalışmalardan biri Jineoloji çalışması ve burada akademik düzeyde ele alınıyor. Ne aşamada, geldiği düzey nedir Jineoloji çalışmalarının?
Jineolojinin fikriyat olarak kurumsallaşması için Kuzey ve Doğu Suriye’ de imkân vardı. Neolitik devriminde tapınaklar bilimin ve doğanın öğretilme yeriydi. Topluma kadınlar öğretiyordu. Yeni nesilleri bu tapınaklarda yetiştiriyordu. Bugün jineoloji akademileri ve merkezleri aynı rolü oynuyorlar. Özellikle gençlik kesimini doğru bir zemin ile eğitiyor, zihinlerini açıyor jineoloji bilimi çerçevesinde kadınları hazırlıyor. Jineoloji kendisini topluma, toplumsal bilince dayandıran bir bilimdir. Tarih ile bugünün bağını çok güçlü kuruyor, kadının yazılmamış gizli tarihini araştırıyor ve ortaya çıkartıyor. Birçok yerde jineoloji merkezleri açıldı, araştırmalar yapılıyor, hakkında yeni tezler ortaya çıkıyor. Diyalog yoluyla toplumdaki kadınlarla, araştırmacılarla, yazarlarla bu çerçevede yeni bir pencere aralıyor ve jineolojiye önem veren kadınlar ağı açığa çıkıyor. Kendilerini eğitiyorlar ve bu şekilde yeni bir düzey açığa çıkıyor.
Bu 8 Mart’ı kadınlar nasıl karşılıyor?
Kuzey ve Doğu Suriye de bütün kadınların yer aldığı ortak bir eylem platformu var. Türkmen, Arap, Süryani ve Kürt kadınlarından oluşan ortak bir masa oluşturuldu. Bunlar ortak bir şekilde 8 Mart eylem programını hazırladı. Her örgüt kendi içinde bu program çerçevesinde 8 Mart üzerine seminerler verecek, yürüyüşler, kutlamalar ve eylemler yapacak. Bu çerçevede kadınların bilinçlendirilmesi ve toplumun bilgilendirilmesi için çok geniş bir program hazırlandı. 8 Mart’tan 21 Mart’a kadar bu eylemler devam edecek.
Nasıl bir mesaj verirsiniz buradan Kürdistan’ın tüm parçalarındaki kadınlara ve dünyadaki kadınlara?
8 Mart Dünya Kadınlar gününü tüm kadınlar için kutluyorum biz umutluyuz ki kadınlar arasında birlik olma mücadelesi verilir. Dört parça Kürdistan’daki kadınların birbirlerine destek olmaları gerekiyor. Şimdiye kadar farklı düzeylerde partiler konusu kadınların arasındaki birliğe engel oldu. Eğer insan kadın sorununun temeline inerse özelde Kürt kadınları için bu durum, tek ulus ve birlik olma sorunudur. Hepsi Kürt’tür farklı lehçelerde ama tek bir ulustur. Sadece Kürdistan ya da Kürt kadınları değil bütün kadınlar bir ulus olarak tanımlanabilir. Kürt kadınları açısından kadın davası, mücadelesi ve hakları ulus çerçevesinde ele alsak doğru olur. Erkek iktidar sistemi her yerde birdir, sermayedar sistem, bireysel özgürlüğe sonuna kadar mutlak bir şekilde inanıp bu temel de kadınları değiştirip ticari bir araç gibi kullanan ve köleleştiren zihniyet bir tarafta varken diğer bir tarafta buna karşı olarak da Ortadoğu’daki kadınları toplumsal baskılar adı altında irade bırakmayıp ezen, sindiren, parçalayan ve köleleştirilen bir sistem var. Her iki taraf ta aynıdır sonuçta.
Ulusal dava
Bu anlamda Kürt kadınları davalarını mücadelelerini ulusal bir dava olarak ele almalıdır. Genel ele almalıdır. Kürt kadınları birliklerini partilerin üzerinde kurmaları gerekiyor. Bu dönemde çok önemlidir, tarihidir. Kürt kadınlarının ittifakı, ortaklaşması Ortadoğu ve Dünya kadınlarının ortaklaşması için önemli bir zemin olacaktır. Bugün çok fazla ihtiyaç var. Özellikle 3’üncü dünya savaşının yürütüldüğü şu çağda ki bu savaş çok uzun sürecek ve birçok tahribat getirecek, kadınların yaşamı tehlikeye girecek, kadınların üzerinde ağır sonuçları olacak, kadınların yaşamı tehlikeye girecek; kendisinin ve yaşamın korunması için kadınların dayanışması ve birlik olması gerekiyor. Kadınların oluşturacağı geniş bir ağ ve çerçeve ile her kadın ve her örgüt bu birliğin içerisinde yer alabilmeli. Kadınlar ortaklaşarak kendi siyasetini belirleyerek iktidarcı erkek sistemine ve zihniyetine karşı mücadelesini yürütüp kendi yaratımlarını korumalı hem de sistemini oluşturmalıdır.