Mücadelesini kadından, emekten, özgürlükten, doğadan yana sürdürenlerin de erkek egemenliğine karşı mücadelesi devam ediyor. Çünkü erkek egemen siyaset kadınları dışlıyor ve sorunlarına çare bulmuyor, oysa kadınların yerel siyaseti değiştirip, dönüştürecek gücü var
Uzunca bir zamandır kadınlar yerelde eşitlik istiyorlar. Fakat bunu duyan var mı diye sormak lazım. Sistem partileri bu güne kadar her yerde olduğu gibi yerelde de kadının siyaset yapmaması için her yolu deniyor. Bugüne kadar seçilen belediye meclis üyeleri, belediye başkanı, muhtarların kaçı kadın kaçı erkek buna bakılsa bile anlaşılır. Sadece Kürt kadın hareketinin kadın kotasıyla başladığı, uzunca mücadele ettiği kadın belediye başkanlarıyla üç yerde başlattığı mücadelenin bugün geldiği nokta eşbaşkanlık ve fermuar sistemi. Tabii bu o kadar da kolay olmadı, gelinen noktada henüz eksiklerin olduğunu, çok çalışmak gerektiğini de biliyoruz. Fakat bu önemli bir aşama mesela eşbaşkanlık sistemi dünyada ilk ve tek. Burjuva demokrasisi ile yönetilen ülkelerde bile eşbaşkanlık sistemi hala yok.
Zaten kadınların sorunu evrensel olduğu için benzer durumları yaşıyoruz. Diyelim bir kadın nerde şiddete uğruyorsa, nerede katliama uğruyorsa, nerede yokluk yaşıyorsa orada çare aramak gerekiyor. Bir kadın erkek şiddetinden kaçıp kendi yerelinden parlamentoya ulaşamaz sesini bile ulaştırması imkansızken kendine en yakın bir kadın sığınmaevine ulaşması daha kolay, yereldeki bir kadın örgütüne, ya da insan hakları örgütlerine ulaşması daha mümkün. Peki bunlar nasıl olacak şehrin, kasabanın, köyün yarı nüfusu kadın fakat ulaşabileceği, onu koruyabilecek bir mekanizma oluşturulmuyor. Bu durum kadınları şiddete daha açık hale getiriyor. Bu cinsiyetçilik ve kadın düşmanlığı; merkezi hükümet politikalarıyla, erkekleri koruyan yasalarla da besleniyor. Dincilik, cinsiyetçilik, milliyetçilik ile beslenen toplum kadına düşmanlıkta sınır tanımaz oluyor.
Bir yerde somut olarak eşitlik ya vardır ya da yoktur, eşitlik yoksa varmış gibi davranmak kendini kandırmak olur fakat kadınlar artık bunlara kanmıyorlar. Biz kadınların, kendi gerçeğimizin farkında olarak mücadelemizi hayatın her yerine yaymamız gerekiyor. İşte bunun ilk adımı muhtarlıklara, belediye meclis üyeliklerine eşbaşkanlığa aday adayı olmaktan geçiyor.
Yerel seçimlere gidilirken zaten merkezi hükümetin baskısı altındaki yereller birde alternatif, halkçı, kadın özgürlükçü, doğanın talanına karşı çıkan, demokratik olan modele durmadan saldırıyorlar. Neo-liberal politikalarla piyasalaştırılan belediyeler sadece belli bir kesimin hizmetini sürdürmekte. Mücadelesini kadından, emekten, özgürlükten, doğadan yana sürdürenlerin de erkek egemenliğine karşı mücadelesi devam ediyor. Çünkü erkek egemen siyaset kadınları dışlıyor ve sorunlarına çare bulmuyor, oysa kadınların yerel siyaseti değiştirip, dönüştürecek gücü var. Çünkü kadınların temel haklarını hayata geçirebilecekleri alanlar yaşadıkları yerler eğer bu yerlerde eşitlik yoksa kadınlar görülmüyorsa önemli bir sorun var demektir. Eşitlik ve özgürlük soyut bir şey değil somut olarak ya yaşanır ya da yaşanmaz, eşitsiz ilişkilere asırlar boyu tanıklık eden kadınlar artık bunlardan kurtulmanın ilk durağı olarak yerellerde cinsiyete, etnik kökenine, inancına dair birçok sorun yaşıyorlar. Erkek siyasetçilerin genelde” biz herkese eşit mesafedeyiz, ayrım yapmayız” kadınlar aleyhine işlediğini biliyor, yaşıyoruz.
Bu yüzden dünyada kanserleşmiş mutsuzluk hali, erkek egemenliği, tekçilik topluma kadına erkeğe ne getirdi? kocaman bir hiçlik.
Bu yüzden yerel yönetimlerde eşbaşkanlık sistemi kadını gören onu güçlendiren, koruyan, kamusal alana çıkaran bir çabadır kıymetlidir ve kadınların bu sisteme sahip çıkması gerekiyor korkmadan, yılmadan.
Çünkü değişim yerelden, mahalleden, haneden başlar ve kartopu gibi büyüyebilir. Cinsler arası eşitsizlik hafifler, kadınların, çocukların baskıdan kurtulması daha güçlü ve onurlu bir yere sahip olmaları mümkün. Yerel düzeyde kadınların yaşadıkları sorunların, yoksulluğun, güçlüklerin, imkansızlıkların yerel yönetim politikalarıyla ilgisi vardır.
Siyaset kentlerde doğmuştur, kentlerde kadınlar varmış gibiyse bize düşen bunun önlemini alacak politika, duruş, mücadele oluşturmaktır.
“Kadınlar işlerin nasıl yürüdüğüne daha çok dikkat ediyorlar. Kaldırımlar yeniden düzenlenirken sıklıkla kendim gider ve kontrol ederim. Çünkü çoğu zaman mühendisler erkektir ve “bir erkeğin ayakkabılarında “düşünürler. Eğer bir yerleşim yeri herkes için kullanılabilir ve memnuniyet verici olacaksa, neden kadınların her zaman alçak topuklu pabuç giymediği anımsanmaz mesela! Eğer kaldırımlar üzerine yeterince düşünebilseydik, bedensel engellilerinde düzensiz yüzeyler ve öteki tehlikeler olmaksızın daha rahat hareket edeceklerini kavrardık. Politik düzeyde başarmaya çalıştığım şey, kadınların ilgili olabilecekleri bütün meseleleri içeri davet etmek !..Parite (temsil organlarında %50-%50)ya da eşitliği istemek yeterli değil. Dışarı çıkmalı ve bunu elde etmeliyiz. Ve kadınlar bunu başarabilir. Bu önemli, çünkü kadınların siyaset yapma tarzlarında, iktidar için savaşmak yerine hep alternatif çözüm aradıklarına inanıyorum.” (Catherine Trautmann, Strassbourg eski belediye başkanı,1994’deki röportajı)
Belediye kadınlara da hizmet etmeli, onun için eşitliğin ilk adımları olan yerel siyaset demokrasinin oluşturulması gereken ilk adımdır.