Bireyler, cinsiyetlerinden dolayı ayrıma uğramadan eşit hak ve özgürlüğe sahip olmalı, kamusal ve özel yaşamın her alanında yer alabilmelidir. Kadınlar ve erkeklerin farklı ihtiyaçları ve özellikleri olması eşit olamayacakları anlamına gelmez
Çok kısa bir süre önce genç bir kadınla tanıştım. Yaşamı zorluklarla geçmiş. Babasının politik soruşturma dosyaları nedeniyle sürekli taşınmak zorunda kaldıklarından okula gidememiş. Ama hayata hep umutla bakmış. İlk önce okuma yazma öğrenmiş kendi kendine. Durmamış ve ilk öğretimi dışardan sınavlara girerek bitirmiş arkasından lise diplomasını da açık liseden almış. İnanılmaz bir zekâ ve çalışma azmi var. Bütün bunları yapabilmek gerçekten etkileyici. Ben çok etkilendim. Heyecanlandım. Şu anda yabancı bir dil öğreniyor ve daha da ileri gitmek istiyor. Üniversite okumak istiyor. Meslek eğitimi almak istiyor. Bu arada iki tane de çok güzel genç kadın annesi olmayı başarmış. Aynı zamanda bekar bir anne, şiddet mağduru. Bu hayatta çok sıkıntılar görmüş ama üstesinden gelmeyi hep başarmış. Gülerek ve neşeyle bakıyor bu hayata. Gülen gözleri beni çok etkiledi. Neşesi, umudu bana ışık oldu.
Benim annem de okula gidememiş. Okuma yazması yoktu, ama çok meraklıydı. Okuduğum romanları sesli okurdum annem dinlerdi. Üzerine yorumlar yapar yeni hikayeler anlatırdı. Ben de okula gönderilmek istenmeyen bir çocuktum. Annemin mücadelesi sonucu ilkokuldan sonra ortaokula ve liseye gittim. Bütün bu kadın hikayelerini düşünürken, kadınların eğitime erişimleri neden bu kadar zor olmalı dedim düşünmeye başladım üstünde hatta biraz raporlar okudum. Hakikaten çok kötü raporlarla karşılaştım ve yıllardır neden toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmalıdır diye mücadele ettiğimizi anlatmak istedim.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinden ne anlamalıyız ve nasıl tanımlamalıyız.
Cinsiyet, doğuştan gelen biyolojik özellikleri içeren bir terim olarak tanımlanır. Toplumsal cinsiyet ise sonradan öğrenilen ve cinsiyete toplum tarafından biçilen rol, sorumluluk ve davranış beklentilerini kapsayan bir terim olarak kabul edilir.
Kadınların ve erkeklerin toplumsal yaşamın her alanına eşit katılımları olarak ne anlatıyoruz ve tabi ki kadınların toplumsal yaşamın her alanına katılımı neden bu kadar önemli.
Bireyler, cinsiyetlerinden dolayı ayrıma uğramadan eşit hak ve özgürlüğe sahip olmalı, kamusal ve özel yaşamın her alanında yer alabilmelidir. Kadınlar ve erkeklerin farklı ihtiyaçları ve özellikleri olması eşit olamayacakları anlamına gelmez. Doğurganlığın dışındaki biyolojik farklılıkların, toplumsal cinsiyet farklılıkları için çok önemli bir temel oluşturmadığı açıktır. Kadın ve erkek arasında, zekâ, mutluluk, kendine güven konusunda büyük farklılıklar bulunmamaktadır. Bu etmenler eşitlik için engel teşkil etmezler.
2000 yılında Birleşmiş Milletler Binyıl Zirvesi'nde tüm üye ülkeler tarafından kabul edilen Binyıl Kalkınma Hedefleri arasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi ve kadının güçlenmesi yer aldı.
Bu alanda gelişimin ölçülmesi için de üç kıstas belirlendi: İlk, orta ve yükseköğretimde kız çocukların erkeklere oranı, tarım dışı ücretli işlerde çalışan kadınların oranı ve mecliste kadın üye oranı yani toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için en önemli faktörlerden biri kadınların eğitime erişim hakkı.
Fakat eğitime erişim hakkı için yapılan istatistikler hiç de normal değil. AB üyesi ülkelerin yanı sıra Türkiye, Karadağ, Makedonya, Norveç, İzlanda ve İsviçre'de 18-24 yaş arası gençlerin 2017 yılında istihdam ya da eğitime katılım oranları incelenmiş ve sonuçlar utanç verici.
Türkiye, çalışmayan ve eğitim görmeyen 18-24 yaş arası kadın nüfusun en yüksek olduğu ülke. Türkiye'de bu yaş aralığındaki kadınların yüzde 43,6'sı ne çalışıyor ne de eğitim görüyor. Buradan şu sonucu çıkarmakta mümkün elbette, her iki kadından biri çalışmaya ve eğitime katılamıyor. Eğitim alamıyor ve istihdam oranlarına katılmıyorlar. Bütün bu rakamlar ne kadar korkutucu ve üzücü. İçimi acıttı. Arkadaşım, ben, annem mücadele etmek zorunda kaldık. Üç kuşak kadından hikayeler anlattım. Gerçek hikayeler. Eğitim hakkı için verilmiş zorlu hikâyeler.
Bütün bunların yanında Türkiye'de muhafazakârlar, toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleyecek projelerin kadınların geleneksel rollerini ve bunun bir sonucu olarak da aile yapısını ortadan kaldıracağını savunuyor. İktidar yanlısı ve iktidar tarafından desteklenen bazı kadın kurumları da toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerini destekleyen projelerin aile yapısını bozacağını savunarak kadınlar için zor olan eğitime ve istihdama katılımın daha da zorlaştırılmasını sağlamaya çalışıyorlar. Hatta MEB ve YÖK'ün bazı kesimlerden gelen bu tepkilerden sonra toplumsal cinsiyet eşitliğini temel alan projelerden vazgeçtiklerini açıkladılar. İnanın aklım almıyor bütün bunları. Şu durumda bile her iki kadından birinin eğitime erişimi yokken, bütün bu açıklamalardan sonra neler oldu ve neler olacak, yeni raporlarda bunların sonuçlarını hep beraber göreceğiz.
Üç kuşaktan kadın hikayeleri paylaştım. Ne kadar engellemeye çalışsalar da başaramadılar. Benim annem okuma yazma bile bilmeden mücadele etti ve bütün kızlarını okula gönderdi meslek sahibi olmalarını sağladı. Yeni güzel arkadaşım mücadelesini kazandı. Kadınları engellemeye ne kadar çalışsalar da başaramadıklarının en güzel örnekleri bunlar. Toplumun her alanında var olmaya devam edeceğiz. Engelleyemeyeceksiniz.