Türkiye ve ona bağlı grupların saldırıları altında olan Serêkaniyê'de kadınlar 4 yıldır işkence altında. Birçok kadın tutuklanırken, cezaevlerinde işkence ile ifadeler alınıyor, ajanlık dayatılıyor
Kuzey ve Doğu Suriye'de Türkiye ve bağlı grupların saldırıları altındaki Serêkaniyê kentinde esir alınan kadınlar yaklaşık 4 yıldır cezaevlerinde her türlü şiddete ve insanlık dışı uygulamalara maruz bırakılıyor.
Saldırılar öncesi kadınlar Serêkaniyê kentinde halklar Demokratik Ulus etrafında toplanırken, özgür ve eşit bir yaşam sürdürüyorlardı. Saldırılarla birlikte ise halkın tüm yaşam hakları gasp edildi. Kentte işgalciler tarafından oluşturulan cezaevlerinde başta kadınlar olmak üzere şehrin yaşayan halka yönelik birçok hak ihlali, saldırı ve işkence gerçekleştiriliyor.
Kentte iki cezaevi bulunuyor
Serêkaniyê’de biri sivil diğeri ise askeri olmak üzere iki kadın cezavi bulunuyor. Adları 'Sivil Disiplin' ve 'Askeri Disiplin' olan cezaevlerinden 'Sivil Disiplin' Mehmûd El-Salih ismi ile anılırken, 'Askeri Disiplin' ise Ebû Omer adlı kişi tarafından yönetiliyor.
Birçok saldırıda yer aldılar
Ebû Omer ve Mehmûd El-Salih adlı şahıslar MİT’e bağlı çalışırken, her ikisi de Türkiye'nin Cerablus'a saldırdığı 2016'dan beri görevdeler. MİT, bu şahısların rütbesini yükseltirken, her ikisi de Cerablus'tan Efrîn'e, Gire Spî'ye ve Serêkaniyê’ye yönelik saldırılarda yer aldı ve bölge halkına karşı birçok suç işledi.
Her iki cezaevinde yaklaşık 40 kadın tutuklu bulunurken, Tutuklu kadınların cezası 3 yıldan 20 yıla kadar değişiyor. Bu zindanda müebbet hapis cezasına çarptırılan kadınlarda var. Kadınlardan 11’i saldırılar sırasında köyünü ve kasabasını terk etmemekte direnen Serêkaniyêli kadınlar olurken, 4 kadın da saldırılar sırasında şehirden kaçmaya çalışırken yakalanan kadınlardan. Yine diğer cezaevi olan 'Sivil Disiplin'de ise 25 kadın bulunuyor. Bu kadınların çoğu Türkiye'ye geçmek ve Avrupa'ya gitmek istedikleri sırada tutuklanmış kadınlar.
37 kadın Türkiye’ye teslim edildi
40 kadının yanı sıra cezaevlerinde 37 kadın daha bulunurken, ancak bu kadınlar Türkiye vatandaşı olmamalarına rağmen Türkiye'ye teslim edildi. Türkiye'ye gönderilen kadınların nasıl yargılandığı ve kaç yıl ceza aldığı, hangi cezaevinde kaldıklarına dair ise hiçbir bilgi yok.
MİT kendilerine çalıştırıyor
Kadınlar kadar aileleri de baskı altına alınırken, ailelere baskı yapan gruplar, özelikle özyönetim bölgelerinde kendilerine bilgi akışını sağlanmasını istiyor. Bazı kadınlar fidye sonucu serbest bırakılsa da MİT ve bağlı grupların baskısından kurtulamıyor. Serbest bırakılan kadınlar, özerk yönetim bölgelerinde ajan olmaları için zorlanıyor. Ajanlığı kabul edenler de bu bölgenin gücü ve yönetimi ile ilgili koordinatları, fotoğrafları ve belgeleri Türkiye'ye gönderiyor. Bunun sonucunda ise bu ailelerin yakını olan kadın tutuklular serbest bırakılıyor. Ancak bu serbest bırakılma durumu hemen gerçekleşmiyor. MİT üyeleri iki ay boyunca çalıştırdıkları ajandan emin olmak istiyor.
Katledip cenazeleri sınıra bırakıyorlar
Öte yandan MİT ve bağlı gruplar ajanlık dayatmasını kabul etmeyenleri ise katledip Türkiye-Suriye sınırına atılıyor. Yapılan katlima ise "Sınırı geçmeye çalışırken Türk askerleri tarafından öldürüldü" denilerek örtbas ediliyor. Görgü tanıkları söz konusu kadınların yüzlerinde ve vücutlarında ağır işkence izlerinin olduğunu belirtti. Yapılan işkenceye karşı doktorların tutukluları ziyaret etmesine ve yaralarını tedavi etmesine engel olunuyor.
20 gün boyunca işkence yaptılar
6 Şubat 2020 tarihinde tutuklanarak 1 yıl 6 ay 18 gün cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılan Serêkaniyêli kadın, maruz bırakıldığı insanlık dışı uygulamaları anlattı. Türkiye'nin saldırıları olunca şehri terk etmek zorunda kaldıklarını ancak ortalık sakinleşince evindeki eşyaları almak için şehre döndüğünü aktaran kadın, "O sırada Türk MİT ve çeteleri evimize gelip YPG istihbaratına mensup olduğum bahanesiyle beni tutuklayıp sorgulamaya başladılar. Sorguda bana işkence ettiler. Sorguda yer alanlar Türk MİT ve çete görevlileriydi. 13 saat boyunca sorguya çekildim. Kafamı suya sokup çıkarıyorlardı. Sonra çete görevlileri işkence yapıyordu. 20 gün işkence gördüm. İstedikleri şekilde ifade vermem isteniyordu" diyerek yaşadıklarını anlattı.
'2 ay ışıksız hücrede kaldım'
İşkenceye rağmen kendisinden bir bilgi alamadıklarını ifade eden kadın, "2 ay ışıksız bir hücrede kaldım ve her yer karanlıktı. Bana ‘terörist’ deyip istihbarata yönlendirdiler. 9 ay bu durumda kaldım. Sonra bana tekrar ‘YPG’li olduğunu söyle’ diyorlardı. Bu şartı koştular bana. Benden bazı isimleri vermemi istediler ve vermem durumunda serbest bırakılacağımı dile getirdiler" diye konuştu.
Her yöntemi denediler
İddia ettikleri suçlamalara ilişkin kanıt istediğini aktaran kadın, şöyle devam etti: "’Kanıtlarınızı getirin böyle bir şey varsa cezaya hazırım’ dedim. Bütün yöntemleri denediler ama başaramadılar. ‘Böyle kalacaksınız sizi rahat bırakmayacağız’ dediler. Sonra aniden gelip ‘sizin hakkınızda belge topladık’ diyorlardı. Bana kimliğimin fotoğrafını gösterdiler ancak ben bunun bir belge olamayacağını söyleyerek suçlamalarını reddettim. Sonrasında işkenceye yine devam ettiler."
İşkence ile ifade alıyorlar
Yaşananların dünyaya anlatılması gerektiğini vurgulayan kadın, "İşkence sırasında bir erkeğin sesini duydum. Serêkaniyê’de bir olay olmuş ve bu erkekte o sırada olay yerindeymiş. Bu erkeği de getirip işten ettiler. Video çekip onu yalan beyanda bulunmaya zorladılar. Sonra o erkeği suçsuz yere öldürdüler. Ölüm tehdidi altındaki birçok kişi bu tür videolara konuşmak zorunda kaldı ve hepsi yalana zorlanan beyanlardı" dedi.
DAİŞ'li kadınlar Türkiye'ye götürüldü
DAİŞ ile Türkiye arasında önemli bir bağlantı noktasına dikkat çeken kadın, şunları aktardı: "Bir buçuk yıl sonra bu cezaevine kadınlar getirildi. Hol Kampı’ndan kadınlar getirilip hapse atıldı. Kadınlar DAİŞ’liydi ve yanımıza bile yaklaştırmadılar. Bizi birbirimizden ayırdılar. Dört gün sonra Türkiye'ye götürüldüler. Türkçeleri çok iyi kadınlardı. İstediklerini aldılar, işkence ve sorgulama olmadı. Türk MİT’i beni Ankara’ya götürmeyeceklerini söyledi. Cezamın 30 yıl olacağını, bu cezaevinde kalacağımı belirttiler. Sadece hakkımda tutanak düzenlendi ama fotoğraf, video ve diğer bilgiler olmadığı için beni Türkiye'ye götürmediler. MİT, ‘size yaptıklarımızı kimseye söylemeyin ve işkenceden bahsetmeyin’ diyordu."
Para karşılığı serbest bırakıldı
Cezaevinden çıktıktan sonra hala kontrol altında tutulduğunu anlatan kadın, "Ailemden biri 5 bin dolar ödedikten sonra cezaevinden çıktım. Hala beni takip ediyorlar ve nereye gidersem gölge gibi peşimdeler. Hala dışarıda olduğuma inanamıyorum. Özgür olmak ve özgürce nefes almak şu an benim için bir mucize” dedi.
Uluslararası kurumlara çağrı
İnsan hakları örgütlerine ve Birleşmiş Milletler’e (BM) başvuruda bulunduğunu söyleyen kadın, "Serêkaniyê cezaevlerinde çok sayıda masum insan var. Baskı altındalar ve videoları çekilerek yalan beyanda bulunmaları için zorlanıyorlar. İnsan hakları örgütleri ve uluslararası kuruluşlar artık ellerini vicdanlarına koymalı ve gerekeni yapmalıdır. "