Kadınları yaşamdan alıkoymak için erkek akıl kesintisiz örgütlenir, bütün resmi, gayriresmi kurumları kadın aklını, enerjisini, hakikatini eve kapatmak üzerine kurar. Siyaset bunların başında gelir. Siyaset hep erkek işi olagelmiştir, kadınların siyaset arenasında ki varlığı çok sayılıdır, olabilenlerde erkek zihin yapısıyla olabilmiştir
Kadın özgürlük mücadelesi başladığı tarihten bu güne, dilini örgütledi,örgütlüyor.
Bazı sloganların mücadele rotasını belirleme gücü vardır, manifesto özelliği taşır, sınırları aşan ruhuyla dünya kadın hareketinin ortak dili olur.
İşte ‘Jin, jîyan, azadî’ sloganı da kadın özgürlük mücadelesinin sözlüğüne, Jina Mahsa Amini’nin özgürlüğe savrulan saç telleriyle işlenmiş oldu.
Mezopotamya yaşamın rahmi, yaşamı bütün renkleriyle mayalayandır. Ana soylu yaşam formundan çıkarılıp, ikili yaşam formu dayatıldığından beri, kadınlar yaşam hakkı için kesintisiz bir mücadele yürütüyor. Her gün ve her yerde farklı şekillerde, erkek egemen zihin yapısının yarattığı köhne, tahakkümcü, cinsiyetçi bir toplumsal yapılanmanın çarkları arasında eşit ve özgür bir yaşam kurma iradesiyle örgütleniyor. 25 Kasım ve 8 Mart'ta sözü, talebi yasaklanan, yok sayılan kadınlar alanlarda haykırmak üzere beyanlarını dövizlere yazarak günlerce emek veriyor.Kolektif bir mirasın yaratımlarını, kolektif bir bilinçle yeniden örgütleyip, özgür yaşamın kapıları zorlanıyor.
Binlerce yıllık emeği, hileyle çalınan kadınlar, kendisinden çalınanla onun aleyhine nasıl kumpaslar kurulduğunun farkındadır ve bunun için her şeyi göze alarak kapatıldığı ölüm evlerinden, özgür olacağı sokağa koşup, kız kardeşlik destanını büyütüyor.
Erkek aklın korktuğu tam da bu bilinçtir. Onun içindir ki; kadınlar arasına nifak tohumları ekip ,kendi bakış açılarıyla ilişki ağları geliştirmeye çalışıyorlar. Erkek egemen, kapitalist, dinci eğitim sisteminin, kadınları uğrattığı bilinç bozumu üzerine iktidar kuruyorlar. Kadınların enerjisini kadınlara karşı örgütlemeye dönük türlü politikalar üretiyorlar. İstanbul Sözleşmesi’nin dahi kadınlar (aile) aleyhine olduğunu söyleyecek kadar arsızlar. Çünkü kadın onlar için, sistemlerinin yeniden üretimi için gerekli bir nesne. Kadın 'aile' kurmalı, en az dört çocuk doğurmalı, 'kocasını' işe hazırlamalı gibi uzayan bir iş listesi arasında kaybolmalı, özne olduğuna dair kötü fikirlere kapılacak fırsat tanınmamalı. Özgürlük mücadelesi yürüten kadınlarla teması önlenmeli, kendisi hakkında karar veren, irade beyan eden kadınlar; tıpkı Orta Çağ’da olduğu gibi 'cadı' ilan edilerek gözden düşürülmeli, yetmezse yakılmalı, yok edilmeli.
Kadınları yaşamdan alıkoymak için erkek akıl kesintisiz örgütlenir, bütün resmi, gayriresmi kurumları kadın aklını, enerjisini, hakikatini eve kapatmak üzerine kurar. Siyaset bunların başında gelir. Siyaset hep erkek işi olagelmiştir, kadınların siyaset arenasında ki varlığı çok sayılıdır, olabilenlerde erkek zihin yapısıyla olabilmiştir, hatta erkekten daha çok erkek olması gerekmiştir (Tansu Çiller,Meral Akşener en bilinen örneklerdir).
Ta ki Kürt Özgürlük Hareketinin, kadın cephesinin mücadelesiyle, Türkiye siyasetine yaptığı devrimci hamleye kadar. Eşbaşkanlık, eşit sayıda(tam olarak sağlanamasa da, yaklaşık) temsiliyet, Türkiye siyasetini zorlayan bir durumdur. Göstermelik de olsa kendileri açısından bunu dikkate almak zorunda kalmaları önemli bir sonuçtur! Bu hamle darbelerle bertaraf edilmeye çalışılsa da, her geçen yıl daha fazla eşitlikçi paradigmayla siyasi hamleler devam etti. Çünkü ‘Jin, jîyan, azadî’ felsefesi bu mücadelenin temel taşı olageldi.
Siyasi parti kapatacak , halkın iradesine kayyum atayacak, siyasetçileri rehin alacak kadar kadın, Kürt özgürlük mücadelesinden korkuyorlar. Kadınların eşit siyasi temsilinden, kısaca o kadınlara karşı donattıkları kurumların, kadınların mücadelesiyle dağıtılacağından korkuyorlar. Bu genel hatlar bile kadınların siyasete müda(hil)hale etmesinin bir bütün yaşama etkisinin anlamına işaret ediyor.
Son kertede Türkiye'nin içinde bulunduğu ağır koşullarda, her türlü antidemokratik, ırkçı, cinsiyetçi, dinci politikalar eşliğinde deyim yerindeyse halkın her kesimine kan kusturuluyorken kendilerini tehditle dayatmak istedikleri kritik seçime günler kaldı! Yaratılan yıkımın, kıyımın ortasında.
Tamda sözümüzün, eylemimizin, önümüzdeki yüzyılın rotasını belirleme gücünü ‘Jin, jîyan, azadî’ sloganının yaşamsal gücüyle buluşturup dünya kadınlarına armağan edeceğimiz, diktatörsüz bir ülkenin kapılarını aralama zamanıdır.
‘Jîn, jîyan, azadî’
*HDP Kadın Meclisi Üyesi