Yine açlık sınırında bir asgari ücret pazarlığının yapıldığı şu günlerde, ev dışında çalışan kadınların çoğu asgari ücrete dahi ulaşamıyor
İğneden ipliğe neredeyse her gün yapılan zamlarla yüz yüzeyiz. Gıda başta olmak üzere deli gibi artan fiyatların mutlu azınlık dışındaki her kesimi daha da yoksullaştırdığı aşikar. Asgari ücrete tabi olan, 5 bin 500 lirayla yaşam savaşı veren milyonlarca işçi için ise bir kabustan söz edebiliriz. Kısacası 20 yıldır iktidarda olan AKP'nin yoksul kesim için, işçi ve emekçiler için adım adım yarattığı tabloyu ancak derin bir kabus olarak ele alabiliriz.
Türk-İş'in Kasım 2022 verilerine göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 7 bin 786 lira. Yoksulluk sınırı ise 25 bin 364 lira. Enflasyonun son 24 yılın en yüksek seviyesinde olduğu Türkiye'de, asgari ücret toplamda çalışanların yüzde 49'unu, özel sektörde çalışanların da yüzde 70'ini ilgilendiriyor.
Açlık sınırı dayatılıyor
Bu yılın başında dalga geçer gibi 4 bin 253 lira olarak belirlenen asgari ücret, temmuz ayında patlayan enflasyon farkı nedeniyle yine dalga geçer gibi 5 bin 500 TL'ye yükseltilmişti. Sonuç olarak sadece bu yıl değil geçmiş yıllarda da asgari ücretin bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırının üzerine de çıktığını hiç görmedik.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), asgari ücretin "en az net 13 bin 200 TL olması gerektiğini" açıklarken, işçi ve emekçilere dayatılan asgari ücret zammını gerçek enflasyon rakamlarına çekmesi gereken TÜRK-İŞ ise bu yıl da hükümetle açlık sınırında bir artışın pazarlığını yapıyor…
Aile dışında kadına hayat yok
Şimdi gelin, bu tabloya bir de yoksulun da en yoksulu olan kadınları alalım… Yok sayılan, görmezden gelinen, eşit ücret verilmeyen, ev içi emeği görünmezleştirilen, kayıt dışı işlere sürülen kadınları.
Bildiğiniz gibi asgari ücret 4 kişilik bir aileye göre hesaplanıyor. Mesela boşanmış 3 çocuklu, iki çocuklu ya da bir çocuklu kadınlara göre değil. Yalnız yaşayan bekar kadınlara göre de değil… Oysa asgari ücret bekar ya da evli, çocuklu ya da çocuksuz en çok kadınları ilgilendiren bir mesele.
Hem en ucuz hem en sağlıklı yemek!
İlk önce kadınların yükünün çok ağır olduğu ailelerin/evlerin içine bir göz atalım. Eşin, çocukların, yaşlıların bakımından evin temizliğine, alışverişten yemek pişirmeye, çamaşırdan bulaşığa her işe koşturulan kadınların en önemli işlerinden biri de evin ekonomisi biliyorsunuz. Daha doğrusu eve giren parayı öyle ya da böyle yettirmesi. Hem en ucuz gıdayı bulup alacak hem de sofraya güzel ve sağlıklı yemekler yapıp koyacak.
Özellikle yandaş televizyon programları bu saçma ama bilinçli pompalamalarla dolu. Gıda dışındaki diğer ihtiyaçlar ise tamamen bir hayalden ibaret. Tabii yine aynı programların yırtılan, eskiyen giysilerin yamanmasıyla ilgili süslü tariflerini de unutmayalım…
Sözün kısası birçok kadın onlarca işinin yanı sıra evde el işi, dikiş, nakış, çocuk bakımı vb. gibi kayıt dışı işlerle ev ekonomisine omuz veriyor, vermek zorunda kalıyor.
Güvencesiz ve kayıt dışı işler
Gittikçe derinleşen kriz koşulları işçi ve emekçiler için koronavirüs pandemisinin sonrasında da iyi koşullara imkan vermezken, sermaye kârına kâr katmayı sürdürüyor. Böyle bir düzende de kadınların payına kayıt dışı, düşük ücretli, esnek, güvencesiz, yarı zamanlı, niteliksiz ve eviçi çalışma biçimleri düşüyor. AKP iktidarının özellikle 2010 yılından itibaren aile içine hapseden, esnek ve güvencesiz işlere mecbur bırakan politikaları, kadınların bağımsızlaşmasının önüne de set çekmiş durumda.
Yoksulluk değil açlık sınırı
DİSK, ilk asgari ücret zammından önce yayımladığı bir raporda kadınlara dair bazı veriler paylaşmıştı. Bu rapora göre; Türkiye’de istihdamda olan 5.7 milyon kadının yüzde 60’ı asgari ücret civarında ücret alıyor. Asgari ücret düzeyinde ve daha düşük ücret alanların oranı ise genelde yüzde 34 iken bu oran kadınlarda yüzde 43’e yükseliyor. Yani her 4 kadından biri, asgari ücrete dahi erişemiyor.
Yalnız yaşamaya onlarca engel
Kadınları sadece aile içinde tanımlayan, "ilk önce anne olmalarını" bekleyen, "kadın erkek eşitliğine inanmıyorum" diyen AKP iktidarı, attığı onlarca adımla kadınların yalnız ve bağımsız yaşama haklarını da yok etmeye çalışıyor. Eğitim sistemini başta kız çocuklarının aleyhine değiştiren, çocuk evliliklerini yaygınlaştıran iktidar, boşanan kadınların nafaka haklarını da fiiliyatta engelliyor. Yanı sıra ücretsiz ve yaygın olarak kreşlerin açılmamasıyla kadınlar evlere, erkeklere mahkum ediliyor. Bütün bu girişimlerle kadınların erkeklerden, şiddetten, çocuklu ya da çocuksuz, bağımsız bir hayat kurmalarının önüne set çekmek isteniyor.
İstihdam daralıyor işsizlik yükseliyor
DİSK'in araştırma merkezi DİSK-AR'ın Kasım 2022 2. Çeyrek İşsizlik ve İstihdam Görünümü Raporu’na göre; çalışma çağındaki 32.6 milyon kadının sadece 5.9 milyonu kayıtlı ve tam zamanlı istidamda. Geniş tanımlı işsiz sayısı ise kadınlarda 3 milyon 827 bin, erkeklerde ise 4 milyon 128 bin olarak gerçekleşti.
Genç kadınlarda geniş tanımlı işsizlik ise çok daha yüksek oranda. 15- 24 yaş arası erkeklerde dar tanımlı işsizlik yüzde 17.1 ve geniş tanımlı işsizlik yüzde 26.5 olarak hesaplanırken, 15-24 yaş arası genç kadınlarda dar tanımlı işsizlik yüzde 26.3, geniş tanımlı işsizlik ise yüzde 42.4 olarak hesaplandı.
Dünya kadın grevi hayal değil
"Asgari ücret" denilerek sınırlandırılan, ağır emek sömürüsü içeren bu neoliberal politikalar, erkek egemen sistemleri, sermayeyi, patronları beslerken, başta kadınlar olmak üzere tüm işçi ve emekçileri insanca yaşam koşullarının dışına atıyor. Buna engel olacak güç ise parçalı değil bütünlüklü bir mücadeleyi gerektiriyor. Patriyarkaya, erkek egemen iktidarlara, erkek patronlara karşı mücadelelerini bu bilinçle veren kadınlar, evlerden iş yerlerine, üniversitelerden yaşamın her alanına kadar tüm dünyada bir kadın grevi örgütleme çalışması yürütüyor…