'Benim bize inancım sonsuz. İnanıyorum her şey istediğimiz gibi olacak. Fazlasında gözümüz yoktu ki hiç. Hakkımızı istedik sadece. İnanıyorum hep birlikte biz kazanacağız…'
1987'den 2021'e çalıştıkları iş yerlerinde değişmeyen koşullara karşı direnişe öncülük eden kadınlar yine yeniden Migros direnişinde ön planda. Geçtiğimiz aylarda mesai saatleri için grev başlatan Migros Depo işçileri 3 Şubat'ta kendilerini depoya kilitleyerek direnişe geçti. Direnişin 400 işçi ile büyümesi üzerine işçilere polis saldırdı, gözaltına aldı. İşveren ise direnişi kırmak için en az 250 işçiyi işten çıkardı. Bütün bunlara rağmen depo işçileri yılmadan, yorulmadan inatla her gün depo önüne gelerek eylemlerine devam ediyor.
Son süreçte yayılan birçok direniş gibi Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası’na (DGD-SEN) bağlı Migros Esenyurt depo direnişlerinde ilk günden beri hep kadınlar en önde oldu. Tarihin tekerrürü olsa gerek; 1987'de yine Migros'ta koşulların düzeltilmesine karşı kadınların öncülük ettiği 4 aylık bir direniş yaşandı. Sorularımızı yanıtlayan ve inatla her gün depo önüne giden işçilerden Aleyna Kırım "Biz o direnişin devamıyız" sözleri ile yorumluyor 1987 direnişini.
*Kaç yıldır Migros Depo'da çalışıyorsun?
9 aydır orada çalıyorum, daha doğrusu çalışıyordum. Hakkımı aramadan önce. Çünkü bu eylemden sonra işten atılan ilk 85 kişi arasında yer aldım.
*Bu süreç nasıl başladı peki?
İlk olarak mesai saatlerinin zorunluluğundan başladı aslında. Bununla birlikte Pazar günü de bize çalışma saati koyuyorlardı. Sonrasında geliyorum deyip gelmezseniz tutanak tutuyorlardı, primimizi kesiyorlardı. Biz de sürekli 'ya vardiya değiştirelim ya da haftada iki gün çıkartın bizi' şeklinde ilk başlarda çok konuştuk. Yani 'lütfen' durumuna geliyorduk artık. Sonra dedik ki biz niye kendimizden kısıyoruz ki. Adil bir şekilde davranın ve mesai zorunlu olmasın diye konuşma yapalım dedik. Aslında böyle başladı diyebiliriz, bir buçuk ay önceki grevimiz.
Başka bir yol bırakmadılar
Bugün ise asgari ücretten dolayı, yetersiz olması, bir fatura bile ödeyemez hale gelmemiz yüzünden başladı diyebiliriz. Asgari ücrette bir iyileştirilme yapılmasını istedik. Ama bize karşı çıktılar, kesinlikle kabul etmediler. Bir çözüm bulmadılar, bir konuşma bile yapmadılar. Herkesi tek tek çağırdılar. Mesai saatinin brütünü verdiler bize. Yani mesai saatinin brütünün verildiği ilk yer burası. Altına netini de yazmadılar. Sonra toplandık ve hakkımızın verilmesini istedik. Ve böyle bir yola başvurduk. Çünkü başka türlü bizi dinlemiyorlardı.
*Çalışma koşulları nasıldı, sen hangi bölümde çalışıyordun?
Adetli bölümündeydim. 30 kilo taşınan bölümdeydim yani.
*Çok ağır değil miydi?
Çok ağır gerçekten. Ve onu belki de 10 yıllık bir trans paletle çekiyorsunuz düşünün. O bile başlı başına ağır bakmayın. Sokaklarımızda sürekli pürüzler, çukurlar var, geçemiyoruz, devriliyor paletimiz ve bir daha uğraşıyoruz. Bir de bizden kota istiyorlar.
*Yani o ağır paletlere bir de sizden kota mı isteniyor?
Şöyle anlatayım; Mesela bize mağazalar geliyor. 10/10 ya da 10/20 gibi ama genelde hep kafa kafaya geliyor. 400 /400 o şeklinde paletin üzerine diziliyor, onu taşıyoruz. Mesela nerdeyse 200 kiloluk şeyleri de taşıyoruz. O kadar ağır düşün. Ev dönüşü kesin bir yerimiz ağrıyor. Zaten çoğu insan burada meslek hastalığı yüzünden işten çıktı. Kimse bir şey demiyor ama…
*Bu direnişe nasıl karar verdiniz?
Burası benim en uzun işimdi aslında. Mesainin zorunlu olduğuna inanmamıştım ilk başta. Sonradan baktım gerçekten mesainin zorunlu olmamasını geçtim artık. Bizim yöneticimiz var misal Ersin Muş diye. Biz işimiz var dediğimiz halde; 'Ne işin var?' deyip cevabını da beğenmeyip izin vermeyen bir yöneticiydi. O yönden bile çok mobbinge maruz kalıyorduk. Sonra adil olan yola başvuralım, neden onlar mesai zorunluluğu bırakıyor da biz kendimizden bir şeyler feda ediyoruz ki dedik. Günde 13 saat çalışıyoruz düşün. Düşün haftanın 6 günü net çalışma vardı bir de Pazar günü zorunlu hale getiriliyordu. Eğer cumartesi günü 5’te çıkarsan Pazar günü gelmek zorundasın. Yani bu şeylere maruz kaldık aylarca ve böyle başladı direniş.
*Direnişe kadınlar öncülük ediyor bu nasıl bir duygu?
Aslında bazı işlerin cinsiyeti olmaz, tabi erkekler de var ve aynı zorluklar onlar için de geçerli. Onlardan da mesela deterjan grubu var ve onlar da çok ağır şeyler kaldırıyor. Ama kadınların öncü olması çok güzel diyeyim sadece.
*Bunca baskıya rağmen bu cesaret nerden geldi peki?
İş yerindeki herkes bu mobbinge maruz kaldığı için kimse 'Aman hayır bulaşmayalım' demedi aslında. 'Ay korkuyorum' modunda değildi. Tam tersi birlik halinde devam edelim, birlik halinde ne olacaksa olsun dendi. Bu yüzden de biz şimdiden kazandık bir bakıma.
*Sen de depoda 'içerde' direnenlerden miydin?
Evet, hem de ilk günden beri. Kadınlar olarak biz çok fazla inanıyorduk. Çünkü hep bizden bir şeyler eksiliyordu. Ailemizle vakit geçiremiyorduk. Eve döndüğümüzde herkes uyuyor oluyordu. Sabah 6 buçuktan akşam 10’a kadar. Servis saatini de eklersek koca bir gün, koca bir zaman demekti. Çok uzundu her şey. Benim için 9 ay belki de 3 yıl gibi geldi. Çünkü çok yoruldu vücudum. Biz o kadar isyan edince mesai saatlerinde bir iyileştirme yapıldı. Artık zorunlu değildi ama bunu ancak direnişle çözdük.
Demek ki yöneticiler bu şekilde anlayabiliyor dedik. Çünkü biz çok yalvardık hatta dedik ki bize vardiya verin. Biz vardiya dönelim dedik. Onu kabul etmediler. Haftada iki gün çıkalım dedik onu da kabul etmediler. İyi ki de başvurmuşuz diyorum şimdi.
*Dalga dalga yayılan bir direniş de var sizinkiyle birlikte?
Baktığımızda kendimizle gurur duyuyorum. Yani hakkımızı aramanın çok güzel bir duygu olduğunu biliyordum. Ama onları (diğer eylemleri) da öyle görünce keşke daha fazla desteğimiz olsa diye düşünüyoruz. Aslında hep birlikte olmak hep birlikte kazanmak istiyoruz. Sokaklara dökülmek istiyoruz. Ama elinizden bu geliyor şimdilik…
*Çok sayıda destek de var size, boykot çağrınız var?
Destekler çok güzel, ne desem eksik kalır. Aslında haklıyız ve bu haklılığın görüleceğini, bizi destekleyeceklerini biliyorduk. Sağ olsunlar, birlikten güç doğar bu hep böyle oldu. Böyle de oluyor şimdi…
*1987'de benzer bir direniş oldu ve kadınlar öncülük etti?
Biz o eylemin devamını getiriyoruz. O günden bugüne değişmeyen Migros’u bu şekilde cezalandırıyoruz tabiri caizse.
*Ne olur peki bundan sonra?
Benim bize inancım sonsuz. İnanıyorum her şey istediğimiz gibi olacak. Bizim fazlasında gözümüz yoktu ki hiç. Hiç verilmeyen hakkımızı istedik sadece. İnanıyorum hep birlikte biz kazanacağız ve hep birlikte yeniden içeri gireceğiz.
*Bir mesajın var mı?
Herkese desteği için çok teşekkür ediyoruz. Daha fazla destek daha fazla ilgi istiyoruz. Daha çok sesimiz çıksın istiyoruz. Ama onlar da bilsin ki; sonuna kadar biz buradayız, burada olacağız kazanana kadar…