Bu yıl 24'üncüsü düzenlenen Türkiye'nin ilk kadın filmleri festivali Uçan Süpürge'nin direktörü Azize Tan ile bu yılki temalarını, sinemada kadın olmayı ve Uçan Süpürge'yi konuştuk: Kadınlar olarak omuz omuza yürüyerek araftan çıkabiliriz
Sinemada ve hayatta kadın emeğini görünür kılmaya çalışan ilk kadın festivali olan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali'nin 24'üncüsü gerçekleşiyor. Geçen sene salgınla birlikte "Evde Kaldık" teması işlenirken, bu yıl tema "Araftan Çıkmak" olarak belirlendi. Festival direktörü Azize Tan ile bu yılki temalarını, sinemada kadın olmayı ve Uçan Süpürge'yi konuştuk.
*24. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri festivali başladı. Festivalin bu yılki 'Araftan Çıkmak' teması neyi ifade ediyor?
Geçen yıl temamız “Evde Kaldık” idi. Bu yıl ise “Araftan Çıkmak”. Bir nevi geçen yılın devamı ama çok daha fazlası. Kadınlar pandemiden en çok etkilenenler oldu. Hem raporlarla da sabit olduğu üzere kadın yoksulluğu gözle görülür oranda arttı, hem de ev içi emek ve bakım emeği yükü seyrek istisnalar hariç tamamen kadınların üzerine yığıldı. Pek çok kadın için ev içi iki kere işyeri oldu. Kadına şiddet de bu süreçte çok arttı. "Araftan Çıkarak" artık toplumsal cinsiyet eşitsizliğine bir son demek istiyoruz. Belki kadın mücadelesinin çok daha görünür olduğu bir dönemdeyiz ama hâlâ mücadele etmek zorunda olduğumuz çok konu var, bir yandan da kazandığımız haklarımızı korumaya çalışmak zorundayız. Bir gecede aniden değişen yasalarla ya da alınan kararlarla güvence altında olduğunu sandığımız hakların bile aslında ne kadar kaygan bir zeminde olduğunu görüyoruz. Bu nedenle, kadınlar olarak ancak birlikte dayanışarak, omuz omuza yürüyerek bu araftan çıkabiliriz ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı ve kazanılmış haklarımız için endişe etmek zorunda kalmadığımız zamanlara ulaşabiliriz. O nedenle de, bu amaç uğruna mücadele eden üç kadın örgütüne tema ödülümüzü vermek istedik, belki ödül verdiğimiz bu platformlar da bizim "Araftan Çıkmak" temasıyla ne demek istediğimizi daha iyi vurgulayacaktır. Bunlardan bir tanesi Türkiye’den EŞİK. (Eşitlik İçin Kadın Platformu)
Türkiye’deki neredeyse bütün kadın örgütlerinin bir araya gelerek oluşturdukları bir mücadele alanı. Diğer kurumlar ise Arjantin’de başlayan ve kadın cinayetlerine karşı mücadeleleri tüm Latin Amerika'ya yayılan, tüm dünyada hissedilen "Ni Una Menos" yani “Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz” ve Polonyalı kadınların kürtaj hakkı mücadelesinden doğan ve kadın grevi pratiği ile kadınların temel haklarını savunan Strajk Kobiet (Kadın Grevi). 9 Haziran’da Araftan Çıkmak temasıyla düzenleyeceğimiz bir de panelimiz olacak.
*Festival içeriği yine çok zengin. Siz de biraz bahsedebilir misiniz? Bu yıl neleri izleyeceğiz?
Dünyanın çok farklı köşelerinden, Etiyopya’dan Kanada’ya, Amerika’dan Avustralya’ya, Tunus’a, Avrupa’nın çeşitli ülkelerine kadar farklı ülkelerden filmler göstermeye çalışıyoruz. Farklı bölümlerimizde son dönemin konuşulan filmlerinden oluşan seçkiler hazırladık. Amerikalı kadın yönetmenler için özel bir bölüm düzenledik. Başta yılın en çok konuşan filmi Nomadland olmak üzere; endüstri içindeki kadınların nasıl çalışma ortamlarında var olmaya çalıştıklarını anlatan Asistan/The Assistant, Elisabeth Moss’un oynadığı ünlü korku romanı yazarı Shirley Jackson’ın hayatından bir bölüm anlatan Shirley de yine bu bölümün filmlerinden.
FIPRESCI’nin değerlendireceği Her Biri Ayrı Renk adlı bölümümüzde de birbirinden ilginç filmler var. Anne Zohra Berrached’in 11 Eylül saldırısının faillerinden Ziad Jarrah ve sevgilisi Aysel Şengün’ün gerçek hikâyesine dayandırdığı Yardımcı Pilot/Copilot, Malgorzata Szumowska ve Michal Englert’in sınırı yürüyerek geçerek Ukrayna’dan Polonya’ya gelen göçmen masör Zhenia’nın hikâyesini hem karanlık hem de mizahi bir üslupla anlattıkları Bir Daha Asla Kar Yağmayacak/Never Gonna Snow Again; Ankara’da konuğumuz da olacak Chloé Mazlo’nun 1975’te Lübnan’da iç savaşın patlamasıyla altüst olan bir aileyi büyükannesinin hayatından aldığı ilhamla anlattığı filmi Lübnan Semaları/Skies of Lebanon ilk aklıma gelenler.
Kadınların Hafızası bölümümüzde Hatıra Kutusu/Memory Box var. Bu yıl Berlin Film Festivali’nde yarışmadaydı. Küçük Anne/Petit Maman yine Céline Sciamma’nın özellikle Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi filminden sonra çok büyük merakla beklenen yeni filmi olarak bu bölümde yer alıyor. Yine Berlin Film Festivali ana yarışmasında yer alan Maria Schrader’in Tam Sana Göreyim/I’m Your Man de Kadınların Hafızası bölümünde göstereceğimiz filmlerimiz arasında.
Kadınların Tarihi bölümümüzde ise belgesellerimiz yer alıyor. Geçtiğimiz günlerde Visions du Reel Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’nü kazanan Zordur Gitmek/Faya Dayi, Shengze Zhu’nun Covid felaketinin ilk vurduğu kent Wuhan’ın kayıplarını birbirlerine yolladıkları mektuplara yer vererek andığı filmi Nehir Akar, Kıvrılır, Siler, Yerine Koyar/A River Runs, Turns, Erases, Replaces, Ayça Damgacı’nın, Tümay Göktepe ile birlikte çektiği, 87 yaşındaki Batı Trakya göçmeni babası İsmet Damgacı’nın doğduğu ve zorunlu göç nedeniyle ayrıldığı toprakları tekrar ziyaret edişini odağına alan Patrida bu bölümde yer alan filmlerden.
Çocukları da unutmadık. Rocca Dünyayı Değiştiriyor/Rocca Changes The World adlı filmimizi göstereceğiz 9 Haziran saat 17:00’de Gençlik Parkı’nda açık havada. Çocukluğumuzun bildiğimiz romanı Pipi Uzun Çorap’ın bir nevi uyarlaması olan bu film kız çocuklarının isterlerse her şeyi başarabileceklerini gösteriyor.
*Kadın yönetmenler açısından bereketli bir yıl geçirdik. Filmleri seçerken nasıl bir süreç izlediniz?
Bu yıl pandemi koşullarına rağmen kadın yönetmenlerin gerçekten çok iyi filmler çektikleri bir dönem oldu. Belki bunda dünyaya yayılan #metoo hareketinin de etkisi vardır. Oscar’larda ilk kez bu kadar çok kadın yönetmenin ismini duyduk belki de. Tarihte ikinci kez En İyi Film Oscar’ını alan kadın yönetmen Chloe Zhao imzalı Nomadland söylediğim gibi festivalde yer alıyor. En İyi Uluslararası Film dalında Oscar’a aday olan Qua Vadis Aida ve Derisini Satan Adam da izleyicilerle buluşacak filmlerimizden. Seçkiyi oluştururken tabii ki kadın yönetmen olmasına dikkat ediyoruz ama bu hassasiyetimiz nedeniyle de sanatsal kaygımızdan ve konu açısından çeşitlilik gözetmekten vazgeçmiyoruz. Dünyanın 33 ülkesinden filmlerimiz var. Dünyanın belli başlı festivallerinde gösterilmiş filmleri takip ettik. Şubat ayında çevrimiçi yapılan Berlin Film Festivali’nden filmlerimiz de var. Dünyanın en önemli belgesel film festivallerinden seçtiğimiz, kadınların dertlerinin ne kadar evrensel olduğunun altını çizen filmlerimiz de var.
*Geçen sene festival tamamen sanal ortamda gerçekleşmişti. Bu yıl hem online hem fiziki ortamda gerçekleşecek. Hem de salgın nedeniyle insanların en çok hasret kaldığı şeylerden biriydi bu. Sizin için de heyecan verici olmuştur eminim.
Geçen sene pandeminin başlarında hızla refleks göstererek festivali çevrimiçi yapan ilk kurumlardan biriydi Uçan Süpürge. Çok başarıyla da gerçekleşti festival. Biz bu yıl en başından itibaren festivali fiziki olarak yapmak istedik. Çünkü bu kadar evlere kapandıktan sonra herkesin beyazperdede film izlemeyi özlediğini en başta kendimizden biliyoruz. Tarihlerimizi de açık hava imkânlarından yararlanabilmek adına Mayıs sonuna çekip, 27 Mayıs – 3 Haziran olarak açıkladık. Ancak pandemi koşullarını da takip etmeye devam ettik. Bir noktada tarihlerimizi uzatmaya ve festivali hibrit bir hale getirmeye karar verdik. 27 Mayıs’ta Festivalscope üzerinden çevrimiçi gösterimlerimiz başladı. 3 Haziran’da sona erecek. 4 Haziran akşamı gerçekleştireceğimiz ödül törenimizin ardından da 11 Haziran’a kadar CerModern’deki sinema salonunda fiziki gösterimlerimiz olacak. Festivaller hep söylediğim gibi bir şenlik aslında. Sadece güzel ve iyi film izlemek değil amaç, filmi yapanlarla izleyicilerin buluşması, sektördeki insanların bir araya gelmesi, bir tartışma ve dayanışma ortamı yaratılması demek aynı zamanda. Biz bu sene bu ortamı uzun sürenin ardından tekrar yaşatacağımıza inanıyorum. Tabii planladığımız gibi yurtdışından çok fazla konuğumuz bizlerle olamayacak ama Türkiye’den bizimle birlikte olacak yönetmenlerimiz var. Chloe Mazlo yurtdışından gelecek konuklarımız arasında, bunun dışında Nisan Dağ Bir Nefes Daha filmin yönetmeni, Azra Akın Okyay Hayaletler filminin yönetmeni, Ayça Damgacı Patrida’nın yönetmenlerinden, Zeynep Dadak, Nebiye Arı gibi yönetmenlerimiz de Ankara’da bizimle birlikte olacaklar ve seyircilerle buluşacaklar. Umuyorum bu kadar özlemin ardından gerekli tedbirleri alarak aynı atmosferde film izleyebileceğiz, biz de çok heyecanlıyız.
*Biraz da tarihsel sürecine gidelim. Festival fikri ilk olarak ne zaman ve nasıl başladı peki?
Uçan Süpürge Vakfı 25 yılını kutluyor bu sene. Festival de Uçan Süpürge’nin kurulmasından yaklaşık bir buçuk yıl sonra başlatılmış. Sanatın iyileştirici gücüne olan inançla yola çıkılmış. Tabii ki bunda sinemanın geniş kitlelere ulaşabilirliği de söz konusu. Ama en önemli olan da sinema alanında kadın emeğini görünür kılmak. Bugün bile festivallerde kadın filmlerinin sayısını tartışıyorsak bunu çok önceden görüp bu anlamda adım atıp bir festival yapılmaya başlanmış. Tarihsel sürece baktığımızda çok önemli bir yerde festival. Bir kere Türkiye’nin ilk kadın filmleri festivali, 24. yılında ve hiç kesintiye uğramamış. Bunlar çok zor elde edilebilecek başarılar. Dünyadaki diğer kadın film festivalleri ile işbirliği halinde ve Uluslararası Film Eleştirmenleri Derneği FIPRESCI’nin ödül verdiği tek kadın filmleri festivali olarak hayatına devam ediyor. Yıllar içinde de bugün heyecanla filmlerini beklediğimiz pek çok kadın sinemacıya alan açmış, keşfedilmesine sebebiyet vermiş bir festival. Aynı zamanda bir iletişim ve dayanışma ağı da kurulmasını sağlamış durumda.
*Türkiye'de kadın emeğini görünür kılmaya çalışan ilk festival oldu Uçan Süpürge. Neden kadın film festivaline ihtiyaç duyuldu?
Yukarıda da bahsettiğim gibi, her alanda olduğu gibi sinema alanında da kadınlar kendilerine alan açmakta zorluklar yaşıyorlar. Bugün hala Cannes Film Festivali gibi dünyanın en önemli festivalinde ya da Oscar dediğimiz Amerikan Film Akademisi Ödülleri’nde kadın yönetmenlerin yeterince temsil edilmediği ve kadın yönetmenlere bir kota ayrılması gerektiği konuşuluyor. Uçan Süpürge ve dünyadaki benzer kadın film festivalleri, kadın sinemacıların filmlerini gösterebilecekleri bir alan açmak, sinema aracılığıyla kadın sorunlarını konuşup tartışmak ve sinema endüstrisinde çalışan yerli ve yabancı kadınlar arasında bir ağ oluşturmak işlevini görüyor.
*Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kadın sinemacılar erkekler sinemacıların hep bir adım gerisinde kalıyor. Ancak bu tarz festivaller ve kadın yönetmenlerin hızlı yükselişi bu durumu tepe taklak etmek üzere. Siz ne düşünüyorsunuz?
Hep savunduğumuz gibi toplumsal cinsiyet eşitliği ve fırsat eşitliği sağlandığında sinemacıların kadın ya da erkek olduğunu tartışmaya bile gerek olmayacaktır. Sanatçılar cinsiyetlerinin ötesinde değerlendirilmelidir. Kadın sinemacıların son dönemde kazandığı hem sanatsal hem de ticari başarılar, “kadınların çektiği filmler izlenmez” ya da “kadın kahramanı olan filmin izleyicisi az olur” önyargısını da yok ediyor.
Olcay ve Sürer'e Onur Ödülü
Festival kapsamında 4 Haziran akşamı açılış töreni gerçekleşecek. Törende Zuhal Olcay ve Nur Sürer'e da Onur Ödülü verilecek. Bilge Olgaç başarı ödülü ise Demet Evgar ve Ayta Sözeri'ye, müzisyen Ekin Film'e ve yapımcı Gülin Üstün'e takdim edilecek. Genç kadın oyuncuların kariyerlerinin başında cesaretlendirmek için verilen Genç Cadı ödülünün sahibi ise Ahsen Eroğlu olacak.
*24. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri festivalinin çevrimiçi gösterimleri sürüyor. http://<https://www.festivalscope.com/page/ucan-supurge-uluslararasi-kadin-filmleri-festivali/> adresinden filmlere ulaşılabilir.