Kürt erkekleri Türkçe sosyal yaşama katılmaya başlarken Kürt kadınları Kürtçe’yi nesilden nesile aktarmakla kalmayıp gelişmesini de sağlıyordu. Kürtçe’yi asimile etmek için Kürt kadınları asimile etmek gerekiyordu…
Dil, insanı insan yapan bir toplumun başlıca temel taşıdır. Bir halkın varlığının en büyük kanıtıdır. Kültürün en önemli unsurudur, hatta kendisidir. Kadın ise kendi dilinin en büyük savunucusu olagelmiştir. Egemen cinsiyetin boyunduruğu altında olan kadınlar, ev dışındaki dünyadan, eğitim ve yazından mahrum kalmıştır. Bu yüzden çoğunlukla kendi dilleri dışında farklı bir dil bilmez ve kendi dillerinin aktarıcısı olmuşlardır. Bu sebepten bütün halkların öz diline anadili denilmektedir. Yani kişinin annesinden duyduğu ilk kelimelerin dili. Her toplumda kadınların kendi dilleriyle ilişkileri yoğundur. Çocukla ilk ilişkiyi kuran, ona kendi diliyle konuşmayı öğreten anne, anadilinin koruyucusu ve sürdürücüsü olmuştur. Bu yüzden tüm toplumlarda kadınlar kültürel kodların nesilden nesile aktarımında büyük roller oynamıştır. Kürt kadınlar da kendi dilleri üzerinde etkili olmuş ve bu dilin gelişmesinde büyük bir rol oynamışlardır.
Kürt kadınların Kürt dili üzerindeki etkisinin fazla olmasının sebeplerinden en önemlisi Kürt kültürünün yazılı değil, sözlü kültür olmasından kaynaklıdır. Kürtçe yıllardır resmi dil olarak tanınmıyor ve halen de eğitim dili değil. Kürtçe’nin eğitim dili olmaması, resmi dil olarak tanınmaması, hatta yasaklanması Kürt edebiyatının yazılı değil sözlü kültür olarak gelişmesine neden oldu. Dış dünya ile ilişkili olan Kürt erkeği, egemen ulusun dilini öğrenip o dili kullanmış, egemen cinsiyetin boyunduruğu altında olan Kürt kadını ise sadece kendi dilini kullanmıştır. Kürt kadını kendi diliyle toplumsallaşmış ve toplumda yarattıklarını kavramsallaştırmıştır. Kavramsallaştırdığı her şeyde dilini geliştirmiştir. Kürt kadınları dilini ve kültürünü çocuklarına aktarmış ve dilinin yaşamasını sağlamışlardır. Sözlü kültür efsane, bilmece, tekerleme, masallardan, beddua, atasözleri ve stranlardan oluşur. Kürt kadınları da çocuklarını ninnilerle, bilmecelerle büyütür, tarlada evde çalışırken stranlar söyler ve acılarını, dertlerini ağıtlarla dile getirir. Kürt sözlü kültüründe önemli bir yere sahip olan dengbêjler de ilk zamanlarda kadınlardır. Bazı seyyah ve doğubilimci kaynaklarında Kürt kadının dengbêjliği üzerine şu söylenir: “Kürt anneleri kundaktaki çocuğuna yurtseverlik, savaşçılık ve vefakârlık türküleri söyler ve bu şekilde çocuklarını eğitir.”
Kürt kadınları dengbêjlik kültürüyle duygularını dile getirmiş ve Kürtçe’nin gelişmesine büyük oranda katkı sağlayıp, dile yeni kelimeler, kelimelere yeni anlamlar kazandırmışlardır. Bir dili geliştiren edebiyatı Kürt kadınları sözlü olarak geliştirmiştir. Bu yüzden Kürt kadınlarının diğer halkların kadınlarına oranla kendi dilleri üzerindeki etkileri çok daha fazladır. Çünkü diğer diller gibi egemen cinsiyetin yazılarıyla değil; kadınların sözü, duyguları ve kavramlarıyla gelişmiştir.
Bir coğrafyaya, bir topluma hâkim olmak isteyen egemenler, ilk olarak dile saldırırlar ve o dili asimilasyon kıskacına alırlar. Dili kontrol etmek demek, düşünceleri ve toplumu kontrol etmek demektir. Kürt kadınlarının geliştirdiği Kürtçe de yıllardır asimilasyon politikalarıyla yok edilmeye çalışılıyor. Kürtçe’nin eğitim dili olmaması ve tüm asimilasyon politikalarına rağmen bu kadar köklü ve gelişmiş bir dil olmasında kadının rolünün bilincinde olan devlet, bir halkın en temel varlık göstergesi olan anadili ortadan kaldırmak için Kürt kadınlarını asimile etmeye çalışmıştır. Kürt erkekleri Türkçe sosyal yaşama katılmaya başlarken Kürt kadınları Kürtçe’yi nesilden nesile aktarmakla kalmayıp gelişmesini de sağlıyordu. Kürtçe’yi asimile etmek için Kürt kadınları asimile etmek gerekiyordu. Kürt kadınlarına da Türkçe öğretip kendi dilinden, kültüründen ve özünden uzaklaştırmanın bir yolu olarak Kürdistan’da YİBO’lar kuruldu. Yatılı bölge okulları olarak kurulan bu okullar bir asimilasyon merkezi haline geldi. Kürt çocuklarını kendi dili ve kültüründen uzaklaştırıp egemen ulusun kültürünü aşılıyordu. Topluma yön veren kadın, toplumun asimile edilmesi için özel savaş politikalarıyla özünden koparılmaya çalışılıyordu. Yakın tarihlere kadar eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması adıyla Kürdistan’da kız çocuklarının bu okullara gönderilmesi için çeşitli kampanyalar yapılıyordu. ( Kardelenler, haydi kızlar okula, baba beni okula gönder.) Özel savaşın en önemli halkası haline gelen eğitim sistemi ile Kürt kadınları dillerinden ve kültüründen uzaklaştırılıp asimile edilmeye çalışılıyor. Kürt kadınının emeği ve zihniyle gelişen bir dil ve toplum yine Kürt kadınının eliyle yok edilmeye çalışılıyor.
Türkçe bilmediği ve tercüman olmadığı için emniyete şikayet dilekçesi veremeyip ölüme mahkum edilen Fatma Altınmakas, anadili Kürtçe olduğu için özel savaş politikasıyla tecavüze uğrayan, ölüme sürüklenen İpek Er ve kaybettirilen Gülistan Doku Kürt kadınının yüz yüze kaldığı politikaları en sade haliyle gözler önüne seriyor. Yozlaştırılmış ve asimile edilmiş kadın ile bir dili, toplumu asimile etmenin çabası tüm çıplaklığıyla tarihte yerini alırken Kürt kadınlarının dillerini, toplumlarını ve egemen cinsiyet tarafından ilk sömürü, ilk asimile edilen kadını özgür kılmak için verdiği mücadele de gün geçtikçe büyüyor.
İlk sömürülen olan kadın, sömürü düzenini yıkacak olandır. Dilini ve kültürünü geliştiren ve yaşatan Kürt kadını aynı zamanda kültürünü özgür kılacak olandır. Bu yüzden dilimiz özgür olana kadar, toplumumuz özgür olana kadar, kadınlar özgür olana kadar, özgürlüğü sağlayana kadar…
*HDP Diyarbakır Milletvekili