"La Familia Grande" kitabı ile ensest yeniden Fransa'nın gündeminde. #MeetooInceste hastagı ile on binlerce kişi sosyal medya üzerinden paylaşım yaparak yaşadıkları aile içi tecavüzleri anlattı. İfşa edilenler buz dağının görünen yüzü…
"Yüzü açık konuşmak istedim çünkü bu utanç sarmalından çıkmak istiyorum artık, bunu yaşamış olan kadınlara utanmamak gerektiğini söylemek istiyorum, ben artık yaşadıklarımı anlatmaktan utanmıyorum. Tabii ki bu noktaya gelmek kolay olmadı, bu kitabı yazdım ve bu kitap sayesinde bu akşam burada yaşadıklarımı, hikâyemi anlatabiliyorum…"
Bu sözler "Ben 15 yaşımda babamın tecavüzüne uğradım" başlıklı otobiyografik kitabın yazarı Eva Thomas'a ait. 1986 yılında yayımlanan bu kitap ensesti Fransa'nın gündemine oturtmuştu. 35 yıl sonra Camille Kouchner'in üvey babası politolog Olivier Duhamel'in ikiz erkek kardeşine tecavüz ettiğini anlattığı "La Familia Grande" kitabı ile ensest yeniden Fransa'nın gündeminde.
Diller çözülüyor…
Camille Kouchner'in yok satan kitabının yayımlanmasından birkaç gün sonra ülkenin en tanınmış ekran yüzlerinden Gérard Louvin'in yeğeni, yönetmen hakkında ensest ve tecavüze ortak olmaktan suç duyurusunda bulundu. "La Familia Grande" kitabı ile birlikte aslında ülkedeki ensest gerçeği de gün yüzüne çıkmaya başladı, #MeetooInceste hastagı ile on binlerce kişi sosyal medya üzerinden paylaşım yaparak yaşadıkları aile içi tecavüzleri anlattı. Birçok kesim tarafından sosyal medyadaki paylaşımlar "diller çözülüyor" şeklinde yorumlansa da ifşa edilenler buz dağının görünen yüzü olmaktan öteye gitmiyor.
Kaynaklarda ensestin tek ve kesin bir tanımını bulmak mümkün değildir. Amerikan Sağlık, Eğitim ve Koruma Bölümü'nün 1980'deki tanımına göre ensest; aile içinde ana-baba figürüne, gücüne ve otoritesine sahip kişilerin çocuğu cinsel anlamda istismar etmesi olarak kabul ediliyor. Son dönemde bu tanım daha da genişletildi. Üzerinde ortaklaşılan ensestin en geniş tanımı; aralarında evlilik bağı olmayan aile üyeleri arasındaki cinsel içerikli her türlü davranış ve eylemdir. Aralarında hiçbir kan bağı bulunmayan eniştenin baldıza yönelik cinsel istismarı da ensesttir.
Ensest konusunda WHO'nun verileri
Tüm dünyada olduğu gibi tecavüz ve özellikle de ensest Batı ülkelerinde de büyük bir tabu. Ensest hakkındaki verilere erişmek de oldukça zor. Cinsel istismarların büyük bir çoğunluğu bildirilmeyip gizli kaldığı için kesin bir oran vermek mümkün değil. Ancak Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization-WHO) tahminlerine göre, dünya genelinde kız çocuklarının yüzde 20'si, erkek çocuklarının ise yüzde 10'u cinsel ilişkiye zorlanmakta ya da diğer cinsel şiddet türlerine maruz kalmaktadır. Son dönemde ensestin toplumsal, hukuki ve medyada ele alınış biçimi ile en çok konuşulan Fransa'da da böyle. Yetersiz de olsa bazı verilere erişmek yine de mümkün.
Fransa'da yılda 165 bin çocuğa tecavüze edildiği belirtiliyor. Bu cinsel saldırıların failleri, çocuğun birinci veya ikinci derecede kan bağının bulunduğu, yani anne, baba, kardeş, amca, dayı, hala, teyze veya yeğen ya da bu akrabaların eşleri. Birçok ülkede olduğu gibi Fransız Ceza Kanunu da tecavüzde ensest ayrımı yapmıyor. Tecavüz zanlıları, mağdur çocuğun 15 yaş altı olması durumunda 20 yıl, 15 yaş üstü olması durumunda ise 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılıyor. Ayrıca suçun zaman aşımı süresi 30 yıl.
Fransa'da 4 milyon çocuk ensest mağduru
Camille Kouchner'in kitabının yeniden gündeme getirdiği ensest davalarındaki zaman aşımının ortadan kaldırılmasını tartışırken, ülkedeki ensest verileri korkunç gerçeği gözler önüne seriyor. Harris İnteractive tarafından 2015 yılında Uluslararası Ensest Mağdurları Derneği için yapılan kamuoyu yoklamalarına göre Fransa'da 4 milyon ensest mağduru çocuk bulunuyor, ancak mağdurlardan sadece yüzde 10'u suç duyurusunda bulunuyor ve açılan davalardan sadece yüzde 2'si cezai yaptırım ile sonuçlanıyor.
Ensest mağdurlarının çoğunun kadın olması ise dikkat çeken diğer bir nokta. Dünya Sağlık Örgütü'nün 2014 yılında yayınladığı verilere göre, her beş kadından biri ve her on üç erkekten biri çocuk yaşta cinsel saldırıya uğruyor ve mağdurların yarısı saldırıya uğradıklarında 11 yaşından küçük. Tecavüzün mağdurların fiziksel ve ruhsal sağlığı üzerinde de kuşkusuz korkunç etkileri var. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre tecavüz mağdurları diğer yaşıtlarına göre 20 yıl daha az yaşıyor, yüzde 36'sı 15 yıl boyunca hafıza kaybı yaşıyor.
Cinsel suçlar ve aile gerçekliği
2019 yılı verilerine göre ise çocuklara yönelik cinsel suçların yüzde 50'si aile içinde yaşanıyor, yani ensest vakaları olarak kayda geçiyor. İpsos'un 2020 araştırmasına göre ise Fransa'da çocuk tecavüzlerinin yüzde 80'i aile içinde yaşanıyor ve mağdurların yüzde 77'si kız çocukları. Tecavüzler ortalama 3 yıl sürüyor ve bu kız çocuklarının yarısının 4 yaş altı olduğu da diğer bir acı ayrıntı. Ensest ile Mücadele Vakfı'nın Başkanı İsabelle Aubry'ye göre her 3 Fransız'ın çevresinde bir ensest mağduru bulunuyor. Bu da çocuklara yönelik cinsel saldırının gerçek boyutunu ortaya koyuyor. Yani çocuklara yönelik cinsel saldırıların büyük bölümünü ensestler oluşturuyor. Bu saldırıların faillerinin yüzde 96'sı ise erkek.
Son yıllarda kadın mücadelesinin daha görünür olduğu ve siyasi arenaya da yansıdığı ülkeler arasında olan ABD'de de durum çok farklı değil. Bu ülkede her dokuz kız çocuğundan biri tecavüz mağduru, yüzde 93'ü saldırganı tanıyor ve bunların yüzde 34'ü aile bireyi.
Ya Türkiye?
Türkiye'nin artık çocuk tecavüzlerinin en çok yaşandığı ülkeler arasında yer aldığı gizlenemez bir gerçek. İktidarın, kız çocuklarını tecavüz failleri ile evlendirmesi, kadın katilleri ve pedofillere cezasızlık politikası çocuklara yönelik cinsel suçların artmasına yol açıyor. Türkiye'de Kadın Dernekleri Federasyonu'nun 2014 yılı raporuna göre ensest vakalarının ülke genelindeki oranı yüzde 40. Çocuklar en çok kendileri için güvenilir olan evde ve en çok güvendikleri aile üyeleri tarafından tecavüze maruz kalıyor. Aile içi yaşanan ensesti tüm boyutları ve sonuçlarıyla, özellikle de nasıl önlenebileceğine dair tartışmak gerekiyor.
Aile kurumu çocukları koruyabiliyor mu?
Tamamen erkeklerin egemenliğinde olan aile kurumu çocukları koruyamıyor. Koruyamadığı gibi çocukların yaşadıklarını ifade edebilmesi de aile bireyleri tarafından çoğu zaman engelleniyor. Bu da tecavüzlerin devam etmesinin, mağdur çocukların travmalarının derinleşmesinin bir nedeni…
Toplum gözünde ensest, cinsel bir saldırı olarak görülmüyor, dahası mağdur ve ailesinin 'namusunun kirlenmesi' olarak algılanıyor, üstü örtülüyor. "Kol kırılır yen içinde kalır" sözü Türkiye'deki ensest gerçeğinin belki de en yalın ifadesidir. Bundan da öte artış gösteren ancak gündeme gelmesine dahi izin verilmeyen, bir tabuya dönüşen ensest, aynı zamanda ceza yasalarında da suç olarak tanımlanmıyor, mağdurların mağduriyet hali devam ediyor. Oysa ensest bir suçtur. Mağdurların yaşadığı travma büyüktür ve faillerin cezalandırılması gerekir.
Sadece Türkiye'de değil, içinde yaşadığımız erkek egemen ve cinsiyetçi sistemde de sadece ensest değil çocuklara yönelik tüm cinsel saldırıların üstü örtülmeye çalışılıyor. Bunu öncelikle de tecavüz failleri ve aileler yapıyor, devlet eliyle de meşrulaştırılıp kapatılıyor. Türkiye'de birçok ensest davasına gizlilik kararı alınması, davaların yıllara yayılması, tecavüz faillerinin yargılanmaması ve kısa sürede salıverilmeleri hem yaşanan trajediyi ağırlaştırıyor hem mağdurda korkuyu süreklileştiriyor. Tecavüzcünün serbest gezmesi mağdurun çaresizliğini derinleştiriyor. Dolayısıyla bu da başka vakaların açığa çıkmasını engelliyor. O yüzden ensest onlarca yıl gizli kalabiliyor, hatta çoğu zaman asla ortaya çıkmıyor.
Ensest ve pedofili neden bu kadar yaygın? Mücadele araçları nelerdir?
Bir kere “ensest ve pedofili bir hastalıktır” söylemine son vermek gerekiyor. Eğer buna bir son verirsek konuyu tartışmaya başlayabiliriz. Suçu işlerken utanmayanların, suçun duyulmasından kaçınması, kendini aklamaya çalışması öyle “hastalık” vs. kavramlarla açıklanamaz. Ortada bilinçli bir durum vardır ve bunun tartışılması gerekir. Çünkü ensesti, pedofiliyi ve kadına yönelik her tür tecavüzü, şiddeti artık ne sadist erkek doğasına özgü biyolojiyle ne de güncel sorunlarla açıklayabiliriz. Çocuklara yönelik cinsel saldırıların yükselen eril zihniyetle direkt bağı vardır. Kadına yönelik şiddet -özellikle de tecavüz-, sömürüye dayalı kadın erkek ilişkileri ile yani kapitalist sistemle bağlantılıdır. Özünde kapitalist sistemin kölesi ancak biyolojik olarak abartılmış erkeklik tüm ahlak sınırlarını aşarak kadın ve çocuklara saldırmaktadır.
Bu nedenle enseste, tecavüze, kadın katliamlarına ve kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin temeli de kapitalist sistem ile ideolojik bir mücadeleden geçmektedir. Küresel çapta topyekun bir kadın kırımı gerçekleştiren bu sisteme karşı demokratik, ekolojik, eşitlikçi, kadın özgürlüğüne dayalı yeni bir sistemin inşası bu mücadelenin en önemli noktasını oluşturmaktadır. Bu da erkek ve kadının eşit ve özgür bir şekilde ilişkilendiği bir toplumsal dönüşüm ile kadın özgürlükçü, özgür eş yaşam ve demokratik aile modelinin hayata geçmesiyle mümkündür.