Sınıf savaşımı sadece belirli bir andaki toplumsal çatışma değildir, tarihin itici gücüdür; birden çok anın ve kesitlerin bağını kurmanın da yoludur. 1 Mayıs’ın tarihi işçi sınıfının tarihsel olarak sahneye çıkmasından ayrı okunamayacağı gibi, kadınların direnişlerde aldığı rol ve Haymarket Olayı’nda özneleşen kadınları da mücadelenin içinden okumak gerekir
Kadınların istihdamdan uzaklaşması sadece yoksulluğu beraberinde getirmiyor. Bu yoksulluk nedeniyle kadınlar şiddet ortamlarına geri dönmek zorunda kalıyor ya da şiddet ortamlarından uzaklaşma şansını bulamıyor. Bu şekilde yoksulluk, her türlü şiddeti de beraberinde getiriyor. Kadınlar şiddet gördükleri ortamdan uzaklaşmak istediklerinde, herhangi bir sosyal güvenceleri olmadığı için yaşam mücadelesi daha da ağır hale geliyor
Yaşamın günlük rutinini sağlamak için kadınlar bu imkanları nasıl sağlıyor? Derin bir yoksunluk ve yoksulluğun içerisine hapsedildikleri için en başta kendilerinden vazgeçiyorlar. Artan eviçi bakım emeği ve daha da güvencesizleşen, daha da ucuzlaşan kadın emeği, kadın yoksulluğuyla görünür olmaya başlıyor bizim açımızdan.
Bir çoğunuz gibi benim de yolculuğum hiç kolay olmadı ama yaşadıklarımdan verdiğim mücadeleden, arkadaşlarımın mücadelesinden çok şey öğrendim. Mesela bir ev işçisi olduğumu, her gün yaptığım ev işinin bir iş olduğunu öğrendim. Değerli olduğumu, hayata dair kendi fikirlerim olduğunu, kendi kararlarımı kendim verebildiğimi öğrendim. 3. kattan düşmemin kader ve kaza olmadığını öğrendim. Yasaların ev işçilerini korumadığını öğrendim
Bingöl’de 16 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz eden 8 uzman çavuşun ‘biz vatanımızı seven insanlarız’ diye savunma yaptıktan sonra serbest bırakılmasını sıradan bir hukuk garabeti olarak görebilir miyiz?
Şimdi bizim yapacağımız tek şey ise Rozerin’in verdiği mücadeleyi devam ettirmek. Şiddet faili ve kadın katili Özcan Yıldız’ın en ağır cezayı alması için dosyanın takipçisi olmak. Adalet yerini bulduktan sonra da bu ismi hiç unutmamak...