2022 yapımı Fresh filmi, sadece kadınların etini yiyen erkek bir yamyamın hikayesini anlatıyor. Flört ettiği her kadını evine hapsetmeye çalışan bu erkeğe karşı güçlerini birleştiren kadınlar ise özsavunmalarıyla kurtulabiliyorlar
*Yazı filmle ilgili detaylar içermektedir.
Tarihin neresinde başladığı, nasıl başladığı bilinmese de yamyamlık, yani kendi türünü yeme nesiller boyunca filmlere, kitaplara, makalelere, gerçek olduğu belirtilen olaylara konu olarak karşımıza çıkıyor.
Sinemada ise bunun en iyi örneği Hannibal'dı. Özellikle 2001 yapımı olan ve Anthony Hopkins'in başrolde olduğu Hannibal'da o malum sahne beliriyordur aklımızda. Baş karakter Hannibal Lecter, kurbanıyla birlikte mutfakta oturur. Kurbanın kafatasını açıp beyninden bir parça alır, pişirir ve kurbana yedirir.
Sinema büyülü bir sanat dalı. Birçok konuyu binlerce farklı şekilde anlatmak mümkün. Bahseceğimiz "Fresh" filmi gibi.
Bu modern yamyamlık filmi, yamyamlık terimini flört şiddetiyle karşımıza çıkarıyor. Elbette bunu kadın dayanışması ve özsavunma ile harmanlıyor.
Hulu yapımı olan Fresh, prömiyerini 2022 Sundance Film Festivali’nde yaptı. Yönetmenliğini, ilk uzun metraj film deneyimi olan Mimi Cave üstlenirken, “Normal People” dizisinden oyunculuğunu severek izlediğimiz Daisy Edgar-Jones’u Noa rolünde ve Sebastian Stan’ı Steve rolünde izliyoruz.
Noa, son zamanlarda hayatımızda da oldukça popüler olan flört uygulamarını (date app) kullanan ve ilişkilerin evrelerinden artık yorulmuş, bilinçli, güzel ve zeki bir kadın. Flört uygulamalarından istediği gibi birini bulamayan karakterimiz çok spontane bir şekilde markette Steve ile karşılaşıyor. Steve, hepimizin ilk görüşte Noa gibi, "hmm galiba hoş biri" dediğimiz bir karakter. Komik ve çekici ilk göz göze gelişin ardından ilerleyen bu flört ilişkiye çok kısa bir süre içerisinde ilerlerken Steve'ın aşırı sevgi dolu, ilgili halleri ise Noa'yı bu ilişkiye kaptıran bir etken oluyor.
Aklınıza hemen, yine hayatımızın son yıllarını işgal eden, bir flört şiddeti olan "lovebombing" yani aşk pompalaması diye tabir edilen terim geldi değil mi? İşte buradan itibaren olaylar daha da garipleşiyor. Hızını alamayan Steve artık bir noktada bir şey yapacak gibi hissetmemizi sağlıyor. Steve, Noa'yı birlikte bir haftasonu tatiline davet ediyor ve Noa bu daveti büyük bir coşkuyla kabul ediyor.
İlk durak ise tatil öncesi Steve'in evi oluyor.
Mekanlar, insanlar hakkında birçok bilgiyi verebilir. Adımımızı Noa ile birlikte eve attığımızda, görkemli, her yerinden bir sanat fışkıran duvarlar bizi karşılıyor. Noa'nın gerginliğini almak isteyen Steve bir içki ikram ediyor ve sonra baş karakterimiz Noa kendisini karanlık ve çözülmesi güç olaylar içerisinde buluyor.
Steve bir doktor ve vejetaryen. Ayrıca bir yamyam. Ve sadece kadınların etini yiyen, sakladığı etleri onun gibilere satan, bunu bir meslek haline getiren biri. Noa ise onun yeni kurbanı. Noa'nın bununla yüzleştiği an ise seyirciyi de dehşete düşürüyor. Güven, sevgi, ilgili bir erkek, güzel ilerlemesi mümkün bu romantik bir ilişki, distopik bir hale bürünüyor. Film, izleyiciyi tamamen alt üst ediyor.
Bu noktadan itibaren ise bulunduğu yerde yalnız olmadığını anlıyor Noa. Steve, flört ettiği kadınları bir şekilde hücrelere ayırdığı odalarda hapsediyor, yavaş yavaş aldığı parçalarıyla birlikte bu kadınları ölüme sürüklüyor. Ancak Noa, buna karşı bir strateji geliştiriyor. Steve'e güven vererek bulunduğu durumdan kaçmanın yollarını arıyor. Daha fazla güven vermek için etlerin tadına bile bakıyor.
Noa'nın zeki ve bilinçli bir kadın olduğunu yazının en başından belirtmiştik. Noa, en yakın kadın arkadaşına Steve ile gidecekleri yeri bildiriyor. Fakat arkadaşı işlerin farklılaştığını anlayarak Noa'nın peşine düşüyor. Ne yazık ki şüphelendiği bu dehşet verici olayın içine kendi de düşüyor.
Bu esnada Noa'nın planı tıkır tıkır işliyor. Steve artık Noa'ya kelepçe bile takmıyor. Bundan faydalanan Noa, önce özsavunmasıyla Steve'i etkisiz hale getirmeye çalışıyor sonra arkadaşı ve hapis olan diğer kadını kurtarıyor. Steve, neredeyse her gerilim filminde klasikleşen bir son gibi, aldığı darbelere rağmen bir şekilde ayakta kalıyor ve her defasında bu üç kadın güçlerini birleştirerek Steve'i alt ediyor.
Filmden herhangi bir mesaja ulaşmak zor olsa da seyirciyi her dakikasında kendine çekmeyi başarıyor. Belki de en belirgin hissimiz ise dating uygulamaları da dahil, kadınların erkeklerle karşılaştıkları her anın bir kabusa dönüşme ihtimalinin dünyanın her yerinde mümkün olabildiği.
Hangimiz artık bindiğimiz taksinin plakasını ya da ilk kez görüştüğümüz bir erkekle gittiğimiz yerlerin lokasyon bilgilerini paylaşmıyoruz yakınlarımızla? Yükselen kadın mücadelesiyle birlikte Noa gibi, büyük bir karanlığın içine düşsek bile çıkmanın bir yolunu hep buluyoruz, bulmalıyız. Çünkü yalnız değiliz ve olmayacağız. Ursula K. Le Guin'in dediği gibi, ‘Kadınlar özgürlüğü kolay elde etmedi, etmiyor ve etmeyecek.’ Özellikle adaletin eril tahakküm tarafından yürütüldüğü Türkiye gibi ülkelerde.