Mesleğime umutlarla başladığım yıllar kadın hareketinin de yükselişte olduğu, yasaların birbiri ardına değiştiği, kadına şiddeti önleyici yasaların çıktığı, Medeni yasanın ve Ceza yasasının değiştiği, kadın lehine hükümlerin ardı ardına çıktığı yıllardı… Yeni yeni hayaller kurar, çalışırdık. Sonra ne oldu diye çok düşündüm. Ne oldu da her şey elimizden uçup gitmeye başladı…
Bir kadın konferansında 'ne zaman feminist olduğum, feminizmle ne zaman tanıştığım' sorulmuştu. Doğduğum gün diye cevap vermiştim. Gülüşmüşlerdi.
Babamın on üçüncü, annemin altıncı kızıyım. Doğduğumda ağıtlar yakılmış yeni bir kız daha doğdu diye. Uzun yıllar da bu ağıtlar devam etti. Çocukluğum boyunca her gören akrabam ağıt yaktı kadın olduğuma. 'Çaresiz' feminist ve kadın aktivist oldum.
Hayata tutunmaktı benim için feminizm, varoluş mücadelemin en büyük kalkanıydı. Bana bakıp ağlayan ailemin aksine, kadınlarına 'yeni bir yol var' diyebilme mücadelesiydi. Patriyarkaya karşı duruşumdu. Ben varım diyebilmekti. Kadınım ve mutluyum demek için yıllar geçmesi gerekti. Kadın mücadelesinin bir parçası olma umuduyla başladım mesleğime (avukatlığa) ve hâlâ da devam ediyorum.
Bu bir merhaba yazısı olacaktı. Ama kendimden daha fazla anlatacak hikayem olduğundan belki ilerde daha fazla yazarım diye düşündüm.
Mesleğime umutlarla başladığım yıllar kadın hareketinin de yükselişte olduğu, yasaların birbiri ardına değiştiği, kadına şiddeti önleyici yasaların çıktığı, Medeni yasanın ve Ceza yasasının değiştiği, kadın lehine hükümlerin ardı ardına çıktığı yıllardı. O günlerden bu günlere baktığımızda çok daha güzel şeylerin olacağını düşünürdük. Yeni yeni hayaller kurar, çalışırdık. Sonra ne oldu diye çok düşündüm. Ne oldu da her şey elimizden uçup gitmeye başladı ve biz öyle kala kaldık. İstanbul Sözleşmesi'nden bir gecede çıktık. Ve her güne yeni bir kayıpla uyanır olduk. Neden neden, sürekli bu soruyu sorar oldum kendime.
Muhafazakarlık neden her yeri ansızın sardı. Toplumsal hafızamızı bir gece de mi kaybettik. Yoksa bu dantel gibi işlenip örümcek ağı gibi bizi saran şeyi hiç fark etmedik mi. Umutla beklediğimiz yıllar nasıl hüsrana dönüştürüldü. Biz 'kadın yaşam özgürlük' diye çığlık atan kadınlardık, tabi ki haklarımızı ve varoluşumuzu bir gecede teslim etmeyecektik. Yeniden yeniden yaşamı çoğaltan kadınlardık biz. Yeniden başlayabilir. Baştan mücadele geliştirebilirdik. Her şeye sil baştan başlamalıydık. Kaldı ki biz tünelin ucunda ki ışığı gören kadınlardık. Ve tekrar ayağa kalkıp yenilenerek yeniden başlamalıydık. Nitekim başladık da. Pes etmedik. 'Jin Jiyan Azadî 'demeye devam ettik.
Kadın hareketinin en sevdiğim yanlarındandır. Kaldığın yerden, bulunduğun ortamdan devam edersin. Ve şimdi en ihtiyaç duyduğumuz andayız.
Son sekiz ayda Gabonlu Dina'nın dosyası bana mücadele etme gücümü yeniden kazandırdı. Gabon'dan üniversite okumak için gelmişti Türkiye'ye. Karabük Üniversitesi Makine Bölümünü kazanmıştı. 17 yaşında birinci sınıf öğrencisiydi. Bir gece Filyos çayının kenarında ölü bedeni bulundu. Karabük Üniversitesi çoğunluğu Afrikalı olmak üzere kendi ifadeleriyle 18 bin 'yabancı' öğrenciye ev sahipliği yapıyor. Karabük, Afrikalı öğrencilerin oturduğu caddeye 'eskort sokağı' diyor. Bütün şehir bunu biliyor. Bütün Üniversite yetkilileri bunu biliyor. Hiç kimseden ses çıkmıyor. Dina hayatını kaybetti, koca şehir sessiz, kimse sokaklara çıkıp 'bu kadınlara ne yapıyorsunuz' demiyor. Üniversiteden çıt çıkmıyor. Afrikalı olmanın sonucu bu diye sessiz ve derin ırkçılıklarıyla uzaktan seyredip bir günah keçisinin yargılanıp ceza alıp dosyanın kapanmasını ve huzurlu yaşamlarına dönmeyi bekliyorlar. Afrikalı kadın öğrencilere biçtikleri yeni işlerini yapmalarını bekliyorlar.
Yeni kolonyal sistem, Afrika’dan çekilen Avrupa'nın yerini Türkiye'ye bırakmasıyla başladı. Avrupa'ya vize alamayan Türkiye'de üniversite okumaya geldi. Türkiye'de siyah-beyaz ırkçılığı yok sanıyorlardı. Umutları vardı. Fakat bilmiyorlardı ki ırkçılık bu ülkenin damarlarına işlemiş her türlü çeşidiyle mevcut ve avını bekliyor. 17 yaşında Gabonlu Dina, ırkçı kadın cinayetlerinin sonuncusu olmayacak biliyorum. Ama cezasız kalmayanı olsun diye tüm çabamız. Dina'yı bu organizasyona çekmek onu her türlü iğrenç saplantılarına alet etmek isteyen bir grup bir vahşinin eliyle Filyos çayının kenarında katletti.
Her güne yeni bir kadın cinayetiyle uyandığımız bu günlerde umudu yitirmeyin. Dina'nın annesinin umuduyla birlikte. Hiç bir suç cezasız kalmayacaktır. Er ya da geç. Umutla.