Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
No Result
View All Result

Tarihten Günümüze Komünleşme: Devletsiz Toplumlar

Ayşe Newroz Oyman Ayşe Newroz Oyman
7 Aralık 2025
Yazı
0
Tarihten Günümüze Komünleşme: Devletsiz Toplumlar
0
SHARES
41
VIEWS
Facebook İle PaylaşTwitter İle Paylaş

Mahallelerde doğrudan yönetim olarak oluşturulan komünlerden, ilçe–kent düzeyinde meclislere, kanton ve Özerk Yönetim meclisleri şeklinde örgütlendirilir. Eşbaşkanlık sistemi ayırt edici özelliği olarak öne çıkarken, yönetimlerde yüzde 50 kadın kotası, kadın meclisleri ve kadın savunma güçleri de alametifarikasıdır. Ekolojik ve kooperatif ekonomi sistemi, toplumsal cinsiyet özgürlüğü, çok dilli, çok kimlikli bir yönetimi benimserken; halk savunması da düzenli ordunun dışında halktan oluşan milis temellidir

Komün deyince akla toplum gelir. İngilizce, Latince, Fransızca olmak üzere neredeyse bütün yabancı dil kökünde “commune” kullanılır. Telaffuza göre yazım değişse de kök aynı: Kom. Kürtçe’de de “kom”, “kombun” bir araya gelme, toplanma, topluluk olma hâlidir. Aslında bu bile tarihsel olarak toplumsallaşmanın, toplum olmanın kökeninin Mezopotamya’ya dayandığını doğrular ve kökünün Aryen diline dayanması doğaldır. Kökü toplumdur zaten. Mülkiyetin ortak olduğu, kararların kolektif alındığı, üretim ve yaşamın birlikte örgütlendiği topluluklardır.

Doğal toplum, ilk komün oluşumlarıdır. Devlet öncesi, sınıfsız, küçük ve eşitlikçi ilk topluluklardır. Toplumun ilk temel yapıtaşıdır. Sonra, Neolitik dönemle birlikte yerleşik yaşama geçiş, tarımın icadı, işlerin çeşitlenmesi ve iş bölümünün artmasıyla toplumsallaşma daha düzenli hâle gelmiş, örgütlü bir yapıya dönüşmüştür. Ayrıca tarımla uğraşanlar, hayvancılıkla uğraşanlar, alet yapanlar, seramik ustaları, dokumacılar da kendi aralarında bir komündür. Toplumun ihtiyaçları üzerinden savunma, barınma ve hatta toplum nüfusunun çoğalması planlanır; doğal ya da planlı iş bölümü, üretim ve tüketim vardır.

Devletleşmedeki rıza da komün oluşumlarının faydaları üzerinden üretilmiştir. Komünler iş bölümleri, ekonomik ve yaşam ihtiyaçlarının ortaklaştırılması üzerinden bir organizasyondur da aynı zamanda. Daha iyi ve daha büyük organizasyon ve toplumsal ihtiyaçların karşılanması üzerinden devlet kendini meşrulaştırmıştır. Şimdi bile iktidarlar, ulusun birliği, bütünlüğü, refahı üzerinden devletleri kutsallaştırmakta; devlet olmayı toplumun varlığının garantisi olarak lanse ederek toplumları iknayla kendine bağlamakta, uğruna kan dökülmesini olağanlaştırmaktadır. Buna karşı düşünen ve örgütlenenlere yönelik zor kullanmaktan da geri kalmamaktadır.

Komünal hareketlerin merkezinde direniş vardır

Devletleşmenin yaygınlaşmasıyla beraber devlet dışında kalan kesimler kendilerini komün olarak yaşatabilmiştir. Devlet dışı kalan ya da kendini devlet dışında tutmak isteyen toplumların ilk komün deneyimleri de Ortadoğu’da ortaya çıkmıştır. Komünal hareketler, devlet dışı oldukları için merkezine hep direnişi almışlardır.

Zerdüştilik komünalist bir harekettir. Felsefesi eşitlik, özgürlük, ortak yaşam üzerine şekillenmiştir. Kökenlerini Zerdüşt felsefesine dayandıran Mazdek, Hürrem, Babek ve Karmatîler hatta İsmailîler (Hasan Sabbah’ın örgütlemesi) direnişleri devlet dışı komünalist hareketlerdir. Direnişlerinin yanı sıra ağırlıkta üretimin ortaklaştırıldığı, paylaşımın olduğu, birbirini tamamlayan iş bölümlerinin yapıldığı, hak ve özgürlük mücadelesi verilen hareketlerdir. Mesela Karmatîlerde “Ülfet” denilen bir sistemle özel mülkiyete son verilerek mülkiyet toplumsallaştırılmış, üretim imece usulüyle yürütülmüş, ürünler halk evinde toplanarak paylaşılmıştır.

Antik Yunan’daki kent konfederasyonları da toplum siyaseti geliştirmiş (dönemin zihniyetiyle kadın ve kölelerin dışında tutulması ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konu – vatandaş kabul edilenler içindeki sistem kastedilmekte), oluşturulan meclislerde eşit oy hakkı tanınmıştır. Kent sözleşmeleri, doğal yurttaşlık anlayışı geliştirilmiş, kentin güvenliği kentin bireyleri tarafından sağlanmış, kent komünleri birliği oluşturulmuştur. Hakeza şimdinin İtalya’sındaki Venedik, Cenova, Floransa gibi kentler de yerel özelliklerini koruyarak komün oluşturmuşlardır. Konsül olarak anılırlar. Yönetimlerini komün üyeleri seçer. Kasabalarda oluşturulan bu komünler konfederal tarzda bir araya gelerek kent komününü oluşturmuş, savaş ve barış gibi konularda halk meclisi kararlarda etkili olmuştur. Antik Yunan döneminde ayrıca aile yaşamının dahi ortak yaşam düzenine göre belirlendiği Sparta denen oluşumlar, ortak mal varlığına sahip bir felsefik topluluk olan Pythagorasçı topluluk da komünlere örnektir.

Hristiyanların henüz devletleşmediği dönem olan 1. ve 3. yüzyıllarda da Hristiyan cemaatleri ortak mülkiyet ve ortak yaşam sistemi kurmuşlardı. Kendi aralarında kurdukları komün oluşumlarla düşünce ve yaşam biçimi yaygınlaştı. İslamiyet’te de birçok cemaat ve tarikat komün örgütlenmeleriyle ayakta kalmıştır.

Ortaçağ karanlığına karşı komünal aydınlık

15.yüzyıldaki Osmanlı İmparatorluğu’na karşı ayaklanmış Şeyh Bedreddin’in İzmir, Manisa, Aydın bölgesindeki direniş hareketi de komünal bir harekettir. Komünal paylaşım, eşitlikçi kardeşlik, mülkiyetsiz yaşam vurgularıyla dikkat çeken komünde dinler arası eşitlik sağlanmıştır. Müslüman ve Hristiyan köylülerle birlikte kurulan komünde Rum balıkçılar, Türk köylüler ve yörüklerin birlikte üretimi dikkat çeker. Toprak, üretim araçları ve mallar ortak kullanılırken çok kültürlü toplumsal birlik oluşturulmuş, kadınların belli ölçüde eşitliği sağlanmıştır.

Katı merkeziyetçi krallıkların yaşandığı Ortaçağlarda da komünler vardır. Mesela 1500 sonrası yıllarda 16. yüzyılda İspanyol ayaklanmaları sonrasında halkın kendini yönettiği oluşumlar, komünler oluştu. Comuneros Ayaklanması’nın (1520–1521) ardından “Comunidad” Meclisleri; Toledo, Segovia, Valladolid gibi merkezlerde “Junta de Comunidad” adıyla halkın yönettiği konseyler kuruldu. Yerel vergilerin kontrolü halk meclislerinde toplanarak, şehir savunması ve milis örgütlenmesi halk tarafından yönetildi. İsyan bastırılınca komünler lağvedilse de yerel özerk belediye gücü artarak kaldı. Germanías Ayaklanması’nda (1519–1523) esnaf loncalarının oluşturduğu halk hükümeti kuruldu. Adalet meclisleri de oluşturuldu. Benzer komünler Morisko, Navarra, Aragon-Katalan (köylü özyönetim modelleri) gibi birçok yerde oluşturuldu. Almanya tarihinde de yüzlerce yıl Alman köylülüğünün öncülüğü ve direnişleriyle kent konfederasyonları oluşmuş ve kendilerini yönetecek duruma gelmiştir.

Tarihteki en önemli örneklerden biri de Paris komünleridir. Doğrudan demokrasi ile kendi özyönetimlerini kurmuşlardır. 18 Mart 1871 halk direnişi ile doğdu. Prusya’ya yenilen Versailles’teki Thiers Hükûmeti’ne karşı halk milisleri şehrin kontrolünü ele aldı. 26 Mart 1871’de yapılan seçimlerle Paris Komünü ilan edildi. Paris fiilen özyönetimli bir kent hâline geldi. Doğrudan halk demokrasisi uygulandı. Delegeler meclisi, maaş eşitliği, halk merkezli yasama, üretim komiteleri, kooperatifler oluşturuldu. Ordu yerine komün savunma birlikleri geçti. Kadınlar oy kullanamazsa da kadınlar birliği oluşturarak siyasi kulüplerde konuştu, barikatlarda savaştı, sağlık, eğitim, üretim, lojistik konseylerine katıldı. Sosyal reformlar yapılmasını sağladı. Komün 72 gün sürse de dünya siyasal tarihinde halk yönetimi açısından önemli bir iz bıraktı.

Modern çağın komün deneyimleri

Komün ve meclis sistemi ile önemli bir miras bırakan deneyimlerden biri de 1917 Ekim Devrimi ile gerçekleşen Sovyetler Birliği örneğidir. Zaten Sovyet kelimesi Rusça “meclis”, “konsey”, “kurul”, “danışma” anlamına gelir. Konsey ya da kurul birliğidir. Halkın çarlığa karşı oluşturduğu sovyet sistemi, devrimle beraber iktidara gelmiştir. Devletleşmesi iktidarcılığı getirse de kolektifleştirilmiş köylü üretim birlikleri olan kolhozlarla köy komünleri geleneği devam ettirilmiştir.

19. yüzyılda ütopyacı sosyalist komünler öne çıktı. ABD’de yaşayan Robert Owen, İngiltere’de sanayici olarak elde ettiği varlığı kullanarak 1825–1827 yılları arasında eşitlikçi, sınıfsız, ortak mülkiyete dayalı New Harmony Komünü’nü kurdu. Tarlalar, atölyeler, evler ve üretim araçları ortaklaşa kullanılıyordu. Tüketim de ihtiyaca göre yapılıyordu. Eğitimde toplumsal model esas alınarak herkes için yaşam boyu öğrenme fırsatı perspektifi vardı. Komün üyeleri toplantılar yaparak kararları birlikte alıyordu. Kararların üyelerince ortak alındığı komün, sosyalist düşünceye ilham veren ilk pratik komün denemelerindendir. Avrupa ve ABD’deki kooperatif hareketin gelişmesini etkilerken, eğitim modeli daha sonrası devlet okul sisteminde de kullanıldı.

Amerika’daki bir başka örnek de Brook Farm denilen transandantalist sosyalist komündür. George Ripley tarafından kurulan komünde ünlü yazar ve düşünürler de vardı. Ortak çalışma ve entelektüel yaşamın birleştirildiği komünde gönüllü işbirliği ile beraber kadınların eğitim ve çalışma yaşamında eşitliği de özelliklerindendi. New York’ta John Humphrey Noyes önderliğinde kurulmuş dinsel–ütopyacı komün olan Oneida Community, 1848–1881 yılları arasında aktifti. Kompleks evlilik, karşılıklı eleştiri, toplu çocuk yetiştirme, ortak çalışma, ortak mülkiyet özellikleri ile dikkat çeken komünün ekonomik olarak başarısı yüksek olsa da 33 yılın ardından dağıldıktan sonra sadece ekonomik gücünden dolayı şirkete dönüşmesi bir handikap olarak değerlendirilebilir.

Modern çağın kapitalist sisteminin içinde de komünler oluşturulmuş, belirli başarılar elde etmiştir. Kimi yaşam düzeni, kimi sadece ekonomik sistem olarak uygulanmıştır. İsrail modeli Kibbutz’lar buna örnektir. Kurulduğu dönemde mülkiyet ortak, üretim ve tüketim ortak, kararlar da mensubu olanların katılımıyla demokratikti. Zamanla bazı kibbutzlar özelleşti. Ayrıca ABD ve Avrupa’da öne çıkan 1960–70’lerin hippi komünleri de alternatif bir yaşam sistemiydi. Ortak yaşam, doğayla uyum, anti-kapitalist üretim modelleri öne çıktı. Bu dönemlerde bazı feminist gruplar da yalnızca kadınlardan oluşan komünler kurmuşlardır. 1970’lerde ABD ve Avrupa’da “Women’s Land” hareketi gibi feminist kadın komünleri de öne çıkmıştır.

Modern dönemin en önemli komünlerinden biri de Meksika’daki Zapatista Komünleri’dir. Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu (EZLN) tarafından 1994’ten sonra kurulan özyönetimli yerel komünler şeklinde örgütlenmedir. Chiapas’ın yerli halk bölgelerinde bölgesel yönetim merkezleri, halk meclisleri kurulmuştur. Geri çağrılabilir temsilciler, kadın–erkek eşitliği, süreli ve dönüşümlü görev sistemi, gönüllülük temelli hizmet, devletten bağımsız eğitim, sağlık ve hukuk sistemi, kolektif tarım alanları ve topluluğa ait toprak mülkiyeti ile öne çıkmıştır. Para sisteminin sınırlı, değiş–tokuşun yaygın olduğu komünlerdir. Kadınların devrimci yasalarının uygulandığı komünlerde askeri–siyasal–ekonomik alanlarda eşit temsiliyet, kadın eğitim kolektifleri, aile içi şiddet ve çocuk yaşta evlilik yasağı uygulanırken kadınlar yerel meclislerde liderlik yapıyor. Bugün hâlen aktif olan Zapatista komünleri dünyadaki en uzun süreli özyönetim deneyimlerinden biridir.

Günümüzün en kapsamlı öz yönetim deneyimi: Rojava komünleri

Hâlen devam eden en önemli deneyimlerden biri de Rojava’daki komünlerdir. Devletsiz bir toplum olarak, Sayın Abdullah Öcalan’ın “Demokratik Konfederalizm” felsefesine dayalı 2012 yılından itibaren oluşturulan Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi; Kürt, Arap, Süryani halkların oluşturduğu özyönetim sistemidir. Mahallelerde doğrudan yönetim olarak oluşturulan komünlerden, ilçe–kent düzeyinde meclislere, kanton ve Özerk Yönetim meclisleri şeklinde örgütlendirilir. Eşbaşkanlık sistemi ayırt edici özelliği olarak öne çıkarken, yönetimlerde yüzde 50 kadın kotası, kadın meclisleri ve kadın savunma güçleri de alametifarikasıdır. Ekolojik ve kooperatif ekonomi sistemi, toplumsal cinsiyet özgürlüğü, çok dilli, çok kimlikli bir yönetimi benimserken; halk savunması da düzenli ordunun dışında halktan oluşan milis temellidir. Rojava’daki öz yönetim sistemi, günümüzün en kapsamlı komünal yönetim deneyimi olarak kabul edilir.

Rojava’da bulunan Jinwar da ayrı bir kadın komünü olarak ortaya çıkar. Kadınların bir araya gelerek oluşturduğu komünde ortak üretim, ortak yaşam, çocukların ortak yetiştirilmesi öne çıkarken; kadınların eğitimi ve örgütlenmesi ile kadın kurtuluş ideolojisi ekseninde özgürleşme mücadelesi esas alınır. Bu örnek, komünal yaşamın farklı coğrafyalarda benzer ilkelerle yeniden üretilebildiğini göstermektedir.

Ayrıca hâlen küçük çapta da olsa dünyanın birçok yerinde gönüllü komünal yaşam alanları var. ABD’de Twin Oaks, İskoçya’da Findhorn Ecovillage, Hindistan’da Auroville bunlara birer örnek olabilir.

Türkiye’de de modern anlamda komün olmazsa da komünal üretim ve ortak karar alma mekanizmalarının bulunduğu Kaz Dağları ve Ege’deki ekoköyler; üretim kooperatiflerine dayalı yerleşimler olarak kooperatif köyleri komüne yakın yapılardır.

Kapitalist uygarlığın panzehiri komünler oldu

Toplumsal yaşamı şekillendiren kadınlar, genel komünlere dahiliyetlerinin yanı sıra özgün komünlerini de kurmuşlardır. Kuzey Amerika yerli halklarının bazı klanlarında ağırlıkta kadınlardan oluşan ortak yaşam kurulan komünler mevcuttur. Daha çok toplumsal ve komün yaşamaya dayalı, dinsel ama kolektif yaşamın parçası olan Hutterit kadın gruplarının yanı sıra kadın nüfusunun ağırlıklı olduğu, şiddetten arındırılmış kadın köyleri de önemli komün deneyimleridir. Kenya’da şiddet görmüş kadınların kurduğu Umoja Kadın Köyü, Afrika ve Hindistan’da güvenlik amaçlı kurulan kadın köyleri (Via Woman Village) bunlara örnek gösterilebilir.

Hindistan’daki SEWA kadın ekonomik birlikleri, sosyal amaçlı kurulan geçici veya kalıcı kadın yaşam alanları, Güvenli Yaşam Toplulukları olarak oluşturulan kadın sığınakları, Türkiye’deki kadın üretim kooperatifleri de komün çalışmalarıdır.

Tarihsel komün deneyimlerinde de görüldüğü gibi devlet ve iktidar merkezli kapitalist uygarlığa karşı sürekli demokratik uygarlığın komün örgütlenmeleri bir alternatif olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle devletin iktidar odağının dışında yaşamak isteyen topluluklar kendini özgür ifade edebilmek ve yaşayabilmek için toplumsal varoluşun özü olan komün şeklinde örgütlenmiştir. Komün örgütlenmeleri tarih boyunca kapitalist uygarlığın panzehiri olarak zayıf da olsa varlığını sürdürmüştür; toplumsal değerlerin günümüze taşınmasında önemli yapı taşı olmuştur.

Etiketler: Kadın DayanışmasıKadın haklarıKadın MücadelesiKomünKomün ve KadınKomünalyaşamKürt kadın mücadelesiSayı 145
Önceki İçerik

Bir Eşitlik Meselesi-1

Sonraki İçerik

Algoritmik Bakış: Dijital Çağda Kadın Bedeni

Sonraki İçerik
Özgür Birey ve Özgür Toplum Diyalektiği: Komün

Özgür Birey ve Özgür Toplum Diyalektiği: Komün

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.