bir kadın ve lgbti+ tutsaklarla dayanışma hareketi inşa etmenin acil olduğunu düşünüyorum… bu konuda çalışanların, çalışmak isteyenlerin kafa yoranların gücünü birleştirmesi gerekiyor
toplum cinsiyet temelinde sömürü, baskı ve ayrımcılık üzerine örgütlendiği için hayatımız da buna göre düzenleniyor. feminist düşünce bize hayatımızın her alanının cinsiyet açısından sorgulanmaya muhtaç olduğunu gösterdi. bu, suç ve ceza için de geçerli.
başka ülkelerin deneyimleri ve mücadeleleri bize hem suç hem de kovuşturma sürecinde vatandaşların eşit olmadığını gösteriyor. abd’de bir siyahın, avrupa’da bir göçmenin zanlı sayılma ihtimali çok yüksek. abd’de, zanlı varsayılarak katledilen siyahlar olduğunu biliyoruz. aynı şekilde, türkiye’de de, herhangi bir gbt kontrolünde, kürdistan’daki herhangi bir şehre kayıtlı birinin ya da bir romanın sorgulanması yüksek bir ihtimal. farklı muamele görmemesi ihtimali çok az. bunlar hepimizin bildiği, kanıksadığı durumlar.
benzer şeyler kadınlar ve tabii lgbti+’lar için de geçerli.
insan hakları hareketi, tüm tutsakların haklarını savunmakla birlikte onları siyasal ve adli olarak ayırma eğilimindedir. kadın tutsaklar açısından bu ayrımın siyasal ve toplumsal olarak kullanılması gerektiğini düşünüyorum.
bir genel doğru olarak, toplum, yoksulların, geleceği olmayanların önüne -hırsızlık, madde ticareti, tahsilat vb. alanlarda çalışan- suç örgütlerine katılma seçeneğini sunuyor. bu örgütlere dahil olmak kaderini, sınıfını değil tabii ama gelir grubunu değiştirmenin bir yolu olarak görülüyor; dizilerden şehir efsanelerine, kamuoyunun tanıdığı mafya liderlerinin medyaya yansıyan hayatlarına kadar, bu fikri destekleyen onlarca şey var. bu, her ne kadar ahlaki gibi gösterilse de, toplumsal bir mesele. ama erkekler, egemen patriyarkal sınıf oldukları için sık sık kadınlara ve lgbti+’lara karşı şiddet suçu işliyor. bu da toplumsal bir durum; ama bu erkekler mağdur değil! aynı şekilde, üretim araçlarının sahibi olanların genellikle erkekler olması -örneğin soma’da, sakarya’da olduğu gibi- emekçilere karşı, mevcut burjuva hukuku dahilinde dahi suç işlemelerine imkân veriyor.
kadınlar açısından durum daha farklı. istisnalar olmakla birlikte kadınlar ağırlıklı olarak erkekler yüzünden bu suç örgütlerine dahil oluyor. kolluk da dahil birçok erkeğin hizmet aldığı seks emeğinin birçok biçimi suç sayılıyor, bunun da sebeplerinden biri olduğu emniyetsizlik, kadınların güvenliklerini kendilerinin sağlamak zorunda kalmasına ve “suç” işlemesine yani silah olarak kullanılabilecek şeyler taşımasına, kendilerini savunmak için şiddete başvurmasına yol açıyor.
ayrıca birçok kadın kendilerini savunmak için şiddete başvurmuş, bir erkeği yaralamış veya öldürmüş. bu kadınlar, doğrudan patriyarkaya bağlı sebeplerle, cezalarını çok zor koşullarda tamamlıyor çünkü aileleri onları desteklemeyebiliyor; daha önemlisi eğer öldürdükleri kişi çocuklarının babasıysa çocuklarıyla her türlü temas engelleniyor. takım elbise giyen kadın katillerine merhamet edip ceza indirimi uygulayan hakimler, bu kadınlara çoğunlukla ağırlaştırılmış müebbet uygun görüyor; yani en az 30 yıl, hücrede hapis! birçok kadın da kocaları kendilerini borçlandırdığı, çek ya da senet imzalattığı için hapiste.
özetlersem, kadınlar neredeyse her zaman patriyarkadan kaynaklanan sebeplerle ceza alıyor, aynı sebeplerle hapis süreçleri daha ağır geçiyor.
ayrıca toplumsal tutsak olarak tanımladığım bu kadınların çoğunluğunun cezaevinden çıktıktan sonra, gidecek bir yeri, yeni bir hayat kurma şansı olmuyor. çoğu, tekrar aynı suç çemberine dahil oluyor.
bu kadınların çoğu haklarını bilmiyor, cezaevi yönetimlerinin ve gardiyanların insafına göre zaman zaman çok ağır şartlarda cezalarını yatıyor.
lgbti+ bireyler için de farklı zorluklar var. bir eşcinsel veya trans erkeğin erkek koğuşlarında rahat ve güvende kalması mümkün değil.
diğer yandan, siyasi tutsaklara karşı çok ağır uygulamaların olduğu, hasta tutsakların ölüme terkedildiği, adeta idam edildiği bir dönemdeyiz. iktidardaki, kadınlara evden ve erkeğe hizmetten başka hiçbir şeyi layık görmeyen zihniyet, özellikle muhalif siyaset sebebiyle cezaevinde bulunan kadınlara erkeklerden daha büyük bir öfke ve kin duyuyor; kadın başına bir de belediye yönetmeye, ülkeye demokrasi getirmeye, devleti yıkmaya kalkmış!
bütün bunlara bakarak, bir kadın ve lgbti+ tutsaklarla dayanışma hareketi inşa etmenin acil olduğunu düşünüyorum. bu alanda faaliyet gösteren, bu insanlara destek olmaya çalışan sivil toplum kuruluşları var ve çok değerli işler yapıyorlar. ama bunları da içeren, bu insanların haklarını savunmak ve genişletmek için mücadele veren, seslerini duyurmaya yardımcı olan, hem cezaevinde hem de çıktıktan sonra, hayatlarını yeniden inşa edene kadar güven içinde yaşamalarını sağlayacak araçları oluşturan bir harekete ihtiyacımız var. bu hareket, vatandaşların devlet karşısındaki haklarını savunma anlamındaki insan hakları hareketleriyle kadın kurtuluş hareketinin kesiştiği bir noktada yer alıyor. merkezi siyasal bir hattın yanı sıra yerel boyut da çok önemli; hem somut destek ve dayanışma örebilmek için hem de uygulamalar her cezaevinde farklılık gösterdiği için.
bu konuda çalışanların, çalışmak isteyenlerin kafa yoranların gücünü birleştirmesi gerekiyor.