Öz savunma her şeyden önce bir bilinçtir. Karşı karşıya olunan saldırının kaynağını doğru tanımlama, onu tepeden tırnağa kavrama bilincidir. Sadece bedeni değil ruhu, kişiliği ve geleceği savunma eylemidir; hayatın her alanında savaşan Kürt halkının direniş ve hesap sorma geleneğinin sürdürülmesidir
Faşist iktidarın Kürt politikası inkâr ve imha üzerine kurulu; bunun gözü dönmüş bir savaş politikası olduğunu yıllardan beri görüp yaşıyoruz.
Türk devleti Kürt halkına karşı sadece baskı ve zorbalık, işkence ve katletme yöntemleri kullanmıyor; bu kirli savaşın en önemli ayaklarından birini de özel savaş (psikolojik-kültürel savaş) oluşturuyor. Savaş sadece PKK ile Türk ordusu arasında dağlarda sürdürülmüyor. Savaşın başka cepheleri de var bu cephelerin başta geleni kadınlara karşı sürdürülen kirli savaş politikaları… Bu sayede dilin, kültürün ve deneyimin aktarıcısı Kürt kadınları çok yönlü yıkıma uğratarak toplumsal yeniden inşanın en önemli ayağını çökertmek istiyor.
Korucuların, asker ve polisin, yerel bürokrasinin de işin içinde olduğu, devletin koruma ve gözetimindeki devasa bir ağ savaşın bu cephesinde en aşağılık yöntemleri hayata geçiriyor. Kürt halkının direnişi, kadın, çocuk ve gençlerin hedef alındığı bir saldırıyla yozlaştırılmaya, çökertilmeye çalışılıyor. Özellikle Hakkari, Yüksekova, Çukurca ve Uludere’de başını korucuların çektiği fuhuş ve şantaj çeteleri cirit atıyor. Gemi öylesine azıya almış durumdalar ki, kadınları kalabalık cadde ve sokaklarda taciz etmekten, sarkıntılık etmekten çekinmiyorlar. Kadınların yaşadıkları saldırıya gösterdikleri isyan üzerine toplumda müthiş bir tepki oluşsa ve bu saldırganı cezalandırmaya dönük eylemlerle dile getirilse de bu henüz öz bilinç halini almış bir öz savunma refleksi değil.
Öz savunma haktır; hele katmerli devlet şiddetiyle sindirilmeye çalışılan Kürt kadınlar söz konusuysa bu saldırganlık yanıtını yarattığı öfke ve tepki oranında almalıdır, daha az değil! Bir Kürt kadın siyasetçi, özel savaş ve uygulamalarının derinlikli kavranması gerektiğini belirterek bunu şöyle ifade ediyor: “Özel savaşın sonucunda kadınkırım, doğakırım, toplumkırım, soykırım yaşanıyor. Bu özel savaşın daha derinlikli çözümlenebilmesi, anlaşılması lazım. Özel savaş karşısındaki duruş da daha radikal olsun!..”
Aslına bakılırsa, tüm dünyada -geçmişte ve bugün- yaşanmakta olan bütün savaşlarda kadınlar birbiriyle savaşan cephelerin hedefi halindedir. Faşizmin, sömürgeciliğin, kirli savaşın orduları önce kadınları düşürmeye, savaşın dışına sürmeye çalışır. Literatüre bu isimli bir kitap bile girmiştir: Önce Kadınları Vurun*
Vietnam, Ruanda, Bosna, Sırbistan, Şengal'de, Filistin'de… kadınlar savaşın çok yönlü mağduru durumundadır. Hâlâ süren Rusya Ukrayna savaşında kadınlar ve çocuklar göçe zorlandı, sığındıkları ülkelerde şiddete, tecavüze maruz kaldılar. Rus askerlerinin cinsel şiddeti bir savaş silahı olarak kullandıkları dünyanın gözleri önünde yaşanan en canlı örneklerdendir. Kadını hedef alan bu gözü dönmüş eril politikanın son örneklerini Gazze'de yürütülen Filistin soykırımı sırasında da gördük. İsrail askerleri, girdikleri evlerde buldukları kadın iç çamaşırlarıyla Filistin halkını aşağılama objesi olarak kullanmakla kalmayıp çektikleri iğrenç videoları fütursuzca sosyal medyada sergiliyorlar.
*
Faşist iktidarların sistemin bekası açısından en büyük üç tarihsel korkusunu 3K diye formüle etmek yanlış olmaz: Kürt, kadın, komünizm! Hele kadınsanız, Kürtseniz bu düşmanlık katmerlenmektedir. “Tehlike”nin büyüklüğü oranında saldırı ve şiddetin dozu artmakta, vahşileşmektedir. Boyun eğdiremediklerini çeşitli yollarla düşürme ve saf dışı bırakma en sık başvurulan ve kimi zaman sonuç aldığı yöntemlerdir. Sistemin zor ve baskı araçlarıyla, Kürt kadın siyasetçilerini, aktivistlerini zindanlara atarak, kadın kurumlarını kapatarak, kadınların iradelerini geçersizleştirerek giriştiği saldırılar hep devredeydi. Bunların yetmediği durumlarda toplumun en ince gözeneklerine sızarak özel savaşın en aşağılık saldırısı olan fuhuş çeteleri örgütleme işine girişti. Kürdistan'ın sınır bölgelerini militer bir ağ şeklinde kuşatmış olan ve onlardan habersiz 'kuşun uçmadığı' Türk Ordusu'nun bizzat karakollar eliyle örgütlediği kadınları ve çocukları düşkünleştirme girişimleri neredeyse 'herkesin bildiği sır'! Üniformalı şiddet, bölgenin bütününü uyuşturucu ve fuhuş batağına bulama çabasında. Sırtlarını devlete dayayan üniformalı şiddet, büyük bir özgüvenle bu insanlık dışı suçları işlemeye devam ediyorlar. Taa ki son olarak Şırnak'taki gibi halk tarafından öldüresiye dövülene kadar…
*
Öz savunma son derece doğal ve haklı bir reflekstir; hiçbir canlı varlık kendisini korumak için sahip olduğu her şeyle direnmeden teslim olmaz. Savaşın, Kürt ve kadın düşmanlığının zirve yaptığı bu coğrafya, katiller ve halk düşmanları hak ettikleri yanıtı almadıkça durulmayacak. Bu hem kişisel hem toplumsal olarak böyle…
Öz savunma öz bilinçtir. Kendini, hayatını, haklı bir mücadelenin geleceğini savunmanın meşruluğuna inanmak, örselenmeye, tüketilmeye, çürütülmeye karşı kullanılacak öz savunmayı hem harekete geçirir hem atacağımız adımları daha berrak bir şekilde görebilmemizi sağlar. Öz bilinci kolektif bilinç haline getirip herkese bulaştırmanın ilk çıkış noktasıdır.
Öz savunma her şeyden önce bir bilinçtir. Karşı karşıya olunan saldırının kaynağını doğru tanımlama, onu tepeden tırnağa kavrama bilincidir. Sadece bedeni değil ruhu, kişiliği ve geleceği savunma eylemidir; hayatın her alanında savaşan Kürt halkının direniş ve hesap sorma geleneğinin sürdürülmesidir.
Bu ağ parçalanmalıdır, parçalanacaktır! Yarı yolda durmak, öfkemizi soğuttuktan sonra işi akışına bırakmak yenilerini cesaretlendirmekten başka bir işe yaramaz. Tam aksine, sonuna kadar gitme zorunluluğu ve onun hayata geçirilmesi örnek teşkil edecek, kadın ve Kürt düşmanı bütün aşağılık piyonlar bu cephede de ayağını denk alacaktır. Özcesi radikal olunmalıdır.
(*) Önce Kadınları Vurun: Kitabın adı, Almanya'da RAF'a karşı savaşan istihbaratçının yenilere anlattığı dersten alınmıştır. Yenilere eğitim veren ajan, “Hayatını seven önce kadınları vursun. Kadın teröristler davalarına o kadar bağlı, kafaları o kadar net ki, lider konumundaki erkekler dahi ölümle yüz yüze geldiklerinde tereddüt yaşarlarken kadınlar hiç düşünmeden silaha sarılıp ateş açarlar. Hem operasyonun hem kendi güvenliğiniz için bu nedenle önce kadınları etkisiz hale getirmeye bakın!”