Foto: sendika.org / Murat Bay
Sanki bu yıl kadınlar 8 Mart’a değil; 8 Mart kadınlara seslendi: Hadi artık değiştirin bu dünyayı. Değiştirin artık bu ataerkil, köhnemiş, zavallı sistemi. Hiçbir eksiğiniz yok. Hadi biraz daha kalkın ayağa, güçlüsünüz…
Her yıl 8 Mart, dünyanın birçok ülkesinde kadınların direnişine ve kadın buluşmalarının o muazzam ahengine dönüşüyor. Fakat bu yıl insanın ruhunu, düşünce dünyasını, umutlarını daha fazla açığa çıkaran bir duygu ve düşünce birikimi oldu.
Belki insan, okuduklarından, tanıklıklarından ve deneyimlerinden dolayı bir önceki tarihsel süreci daha farklı değerlendiriyor. Çünkü geçen yılki ben, bu yılki ben değilim, olumlu ya da olumsuz değişimler yaşıyor insan. Anlam dünyası genişliyor, ister anlık olsun ister uzun süreli olsun tarihsel birikimleri kişiyi değişime uğratıyor. Yorumlarını yaparken sürecin kazandırdıkları ve kaybettirdikleri etkili oluyor.
Bu yıl 8 Mart’ın yarattığı sarsıntı kadınların duygu dünyasında ve eylem pratiklerinde adeta daha büyük mücadelelere tanık olunacağını gösterdi. Bütün kadınların farklılıklarıyla bir araya geldiğinde dünyayı sarsabildiğinin mesajını verdi.
Pandemi sürecinde, hafta sonu yasakları öncesi kadınların planlaması bir anda yasakların kalkmasıyla daha fazla bir meraka dönüştü. Erkek egemen sistem muhtemelen pandemiyi bahane ederek elinden geldiğince yasakları devreye koyacaktı. Ama kadınların yasakları dinlemeyeceğini de gördü. Çünkü çok önceden gerek sosyal medyadan yapılan duyurular, gerekse köy köy, mahalle mahalle süren çalışmalar kadınların kararlı olacağını gösteriyordu.
Gözler bir yandan yarım asırdır baskı ve zulüm altında olan Kürdistan’daki kadınların planladığı etkinliklere bir yandan da başta İstanbul, Ankara ve İzmir’deki Feminist Gece Yürüyüşlerine çevrildi.
Kürdistan’ın şehirleri, ilçeleri, sokakları 8 Mart oldu o hafta. Rengârenk kıyafetleriyle kadınlar günlerce bildiri dağıttı, toplantılar düzenledi, şenliklerde halay çekti. Bir yandan da pandemi sürecinin kullanılabilecek en iyi fırsatı olan online buluşmalarını gerçekleştirdi. Kürt Kadın Hareketinin tarihsel sürecini anlatan buluşmaya birçok kadın çevresi katıldı ve birlikte değerli tartışmalar yaşandı. Ve büyük illerde gerçekleşen mitinglerde kadınlar özgürlüğe ve tecridin kaldırılmasına dönük sloganlarını attı, özgürlük halaylarını çekti. Yine analar cesaretleriyle meydandaydılar, genç kadınlar coşkulu enerjilerini alanda ortaklaştırdılar, emekçilerin isyanı, Kampüs Cadıları'nın şapkaları ve pankartları mücadeleyi ortaklaştırırken daha bir güzel oluyordu dünya.
Feminist Gece Yürüyüşü, yıllardır Kürt kadınlarının kendi mitinginden sonra nefes almadan takip ettiği bir buluşmadır. Amed’deki kadınlar İstanbul’daki arkadaşlarını tatlı tatlı kıskandırmak için mitingden fotolar attı, Feminist Gece Yürüyüşü'ne katılan Kürt kadınlar da bundan geri kalmadı. Bir duygu bütünlüğünün olağanüstü potansiyeli açığa çıktı. Sanki oradaydım dedi kadınlar, sanki yanınızdaydım.
Tüm bu etkinliklerle sanki bir sarsıntı başladı, hani deprem öncesi hissedilen sarsıntılar gibi… Dünyayı başınıza yıkacağız sloganının ön sarsıntısı gibi. Bu yüzyılın, kadınların yüzyılı olacağının haberini veren bir sarsıntı. Sanki bu yıl kadınlar 8 Mart’a değil; 8 Mart kadınlara seslendi: Hadi artık değiştirin bu dünyayı. Değiştirin artık bu ataerkil, köhnemiş, zavallı sistemi. Hiçbir eksiğiniz yok. Hadi biraz daha kalkın ayağa, güçlüsünüz, kararlısınız, cesursunuz. Ve birlikte olmaktan gurur duyuyorsunuz. Hadi artık beni her güne çevirin. Her gün örgütlenin, yaşamın her alanına çıkıp haykırın. Bu yaşamı kurtarın artık zalim diktatörlerden.
Kürt Kadın Hareketi kendi özgün deneyimlerinden bu süreçlere çok tanık oldu. Mücadele yükselir tamam, katılım çoğalır tamam, siyaseten kazanımlar artar tamam ama yaşamın her alanına yansıyan enerjinin kendisi artık bir çağrı yapar: bende biriken bu potansiyeli evriltmelisin. Bu potansiyeli sistemleştirmeli, kurumsallaştırmalısın. Yoksa bu biriken enerji tekrar düşer, toplumsal karşılığını kaybedebilir, sistemin her türlü saldırısı ve verili nimetleri karşısında savrulup gidebilir. Çünkü sen mücadele ederken erkek egemen sistem de boş durmuyor. Gece gündüz ve aydınlıkta-karanlıkta mücadeleyi sürdürmelisin.
Kadınlar bu 8 Mart’ta da her koşulda kendi farklılıklarıyla bir araya geldiler. İnandığında, cesaretini topladığında, buluştuğunda ne büyük depremlere yol açacağının resmini çizdiler. Feminist Gece Yürüyüşü'nde zıp zıp zıplayan kadınların enerjisi rahatsız etti sistemi, daha da kötüsü o kadınları gözaltına aldıktan sonra gerçekleşen dayanışmadan da rahatsız oldu, korktu, korkacak da. Çünkü kendi iktidarını sarsıntıya uğratabilecek en dinamik kesimdir kadınlar. Sadece köle olarak görmezler kadını, özgürleştiklerinde bu kadınların yaşamı daha anlamlı kılacağından korkarlar. Anlamlı ve onurlu yaşam iktidar sahiplerinin bitişi demektir artık. Ve kadınlar bu yaşamın öncüleri olduklarını bir kez gösterdiler.
Boşuna değil 8 Mart’ın bize seslenişi, temelsiz değil, duygusal bir slogan, bir ajite değil. Yıllardır kadınlar okuyor, araştırıyor, kendi aralarında buluşmalar yaşıyor, örgütleniyor ve alanlarda mücadeleyi yükseltiyor. Yasaların kadın katliamlarını çoğalttığını söyleyen kadınlar hukuki mücadele veriyor, ölmemek için öz savunmaya geçen kadınların arkasında duruyorlar, üniversiteli genç kadınlar taciz ve tecavüze karşı isyan ediyor, emeklerinin karşılığını alamayan kadınlar işyerlerinin önünde grev yapıyor, kadınların temsilcisi olarak meclise giren kadınlar her gün eylemlere katılıyor, akademisyenler eşitsizliği ve kazanılan mücadeleleri kalemine döküyor, Analar savaşların durması için sokakları işgal ediyor ve cezaevlerindeki kadınlar onurlu duruşundan vazgeçmiyor. Ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz bir kadın direniş ağı var bu Dünya gezegeninde…
Bu sarsıntı, yarattığı enerjiyi 9 Mart’ta da devam ettirirse; yaşamın her alanında -sanki yarın da 8 Mart’mış gibi- sürdürürse,
Bu sarsıntı, farklılıkları bir araya getirmeye her an ve her yerde devam ettirirse, bu sarsıntı artık kurumsallaşırsa, örgütlenirse, dünya kadın konfederasyonuna kadar gidebilecek olan evrensel kadın buluşmalarını gerçekleştirirse,
Bu sarsıntı yaşamın bütün güzelliklerinin kadınların iradesiyle ve mücadelesiyle gerçekleşmesini sağlayacaksa, kadın yüzyılına doğru yürüyoruz demektir.
8 Mart, sadece kadınların buluşma alanı olmadı, bundan sonra ne yapmak lazım, bu devran hep böyle mi devam edecek, kadın rengiyle yaşamı birlikte nasıl değiştirebilirizin soruları çoğaldı. Ve tanışmalar, birbirini daha iyi anlamalar, dayanışmalar çoğaldı.
İşte bu yüzden kadın mücadele tarihinin geldiği aşama artık bir potansiyel olarak çağrı yapıyor. Daha fazla bir araya gelelim, daha fazla örgütlenelim, daha fazla mücadeleyi yükseltelim.
Kürt halkının yeniden doğuş, özgürlük ve baharı karşılama bayramı olan Newroz’a doğru da kadınlar kendi hakikat arayışlarıyla, köleliğe ve tecride karşı mücadeleyi sürdürüyorlar.
Kadın buluşmaları, 8 Mart’ın yarattığı mor enerji ile Newroz’un ateşinde bütünleşmeyi müjdeliyor…