Kadınlar, 1995 yılında kurulan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu-KESK çatısı altında toplanan sendikalarda aktif olarak yer alır. Çok boyutlu bir hak ve eşitlik mücadelesi yürütülür Rosa Lüxemburg unutulmaz. Yaşamın her alanında KESK’li kadınlar ‘Vardım, varım, var olacağım’ı hatırlar
Avrupa emek hareketinin neferi, Marksizm’in önde gelen temsilcilerinde olan filozof, devrimci Rosa Luxemburg 5 Mart 1871’de Polonya’nın Zamosc kentinde dünyaya geldi ve 15 Ocak 1919 günü Berlin’de katledildi. Luxemburg'un hedefi demokratik, adil, eşitlikçi bir yaşam; hayali başka bir siyaset, başka bir yaşam mümkün diyenlerle kol kola olabilmekti. Ölümünden bir gün önce Luxemburg’un, Marksist harekete dair kaleme aldığı şu sözler dikkat çekicidir: “Yönetim beceriksizdi. Ama yönetim yeniden kitleler tarafından ve kitlelerin içerisinden inşa edilebilir, edilmek zorundadır. Belirleyici olan kitledir, onlar devrim zaferinin yapılanacağı kayadır. Kitleler o güce sahiptir ve onlar bu ‘yenilgiyi’ uluslararası sosyalizmin övünç kaynağı olan tarihsel yenilgilerin bir parçası haline getirdiler. Ve o nedenle bu ‘yenilgiden’ geleceğin başarısı yeşerecektir… Hemen yarın devrim… Vardım, varım, var olacağım!”
Yıllar sonra kaleme alınan KESK’li kadınlar sözlü tarih çalışması ve sergisi Rosa Lüksemburg’a selam yollar ve tarihe not düşer: ‘Vardık, varız, var olacağız’
1980’li yılların sonlarında, aralarında kadınların da yer aldığı kamu emekçileri “fiili meşru mücadele’’ ve “hak verilmez alınır“ gibi iki temel şiarla grevli, toplu sözleşmeli, sendikal haklar ve örgütlenme mücadelesi başlatırlar. Bu mücadele kamu iş kollarında sendikaların kurulmasıyla sonuçlanır. Kadınlar, 1995 yılında kurulan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu-KESK çatısı altında toplanan sendikalarda aktif olarak yer alır. Çok boyutlu bir hak ve eşitlik mücadelesi yürütülür Rosa Lüxemburg unutulmaz. Yaşamın her alanında KESK’li kadınlar ‘Vardım, varım, var olacağım’ı hatırlar. Mücadele içindeki zengin deneyimlerinin yanı sıra bağımsız kadın örgütleriyle, feminist akademisyenlerle ve uluslararası sendikal örgütlerle kurdukları ilişki onları dönüştürür. Kadınlar dönüştükçe içinde yer aldıkları sendikaları, iş yerlerini, ailelerini ve yaşadıkları kentleri dönüştürürler.
Sergi 5 yılı aşkın bir emeğin ürünü
KESK’li kadınların sendikal toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi sözlü tarih çalışması ve sergisi; bu mücadelede yer almış KESK’li kadınlara ve onların kolektif olarak yarattıkları tarih hakkında, KESK’li kadınlar tarafından yürütülmüş kolektif bir tarih çalışmasının ürünüdür. Handan Çağlayan ve Gülistan Atasoy ile başlayan KESK’li kadınların mücadele tarihinin belgelenmesi 5 yılı aşkın bir emeğin ürünü. İki kadın ile başlayan bu yolculuğa bir süre sonra yüzü aşkın kadın destek olur ve çalışma kollektif bir nitelik kazanır. KESK’li kadınlar sergisi sendikal mücadele sürecinde duruşlarıyla, gerçekleştirdikleri ilklerle kadın yoldaşlarına cesaret ve güç veren, onların önünü açan kişilere yani Nurhan Akyüz, Sevil Erol ve Sevgi Göyçe’ye adanır. Bu sergi onlara, onların şahsında kaybedilen ve isimleri bilinsin veya bilinmesin ‘Vardık, varız, var olacağız.’ diyen bütün KESK’li kadınlara ithaf edilir.
Danışma Kurulu’nun oluşturulup ilk toplantının yapıldığı 12 Aralık 2015’den bu yana KESK’te aktif çalışmış onlarca kadınla genişletilmiş toplantılar, sözlü tarih atölyeleri, feminist akademisyenlerle yöntem konusunda buluşmalar, tartışmalar ve arşiv tutma, arşivi zenginleştirme, bilgiyi arşive dönüştürme konusunda defalarca bir araya gelinir. Handan Çağlayan ve Gülistan Atasoy’un oluşturduğu ilk çekirdek gruba Eğitim Sen üyesi, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde öğretim üyesi ve Ankara Üniversitesi Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi/KASAUM’da da çalışan Fevziye Sayılan, KESK’in kuruluşundan beri çeşitli düzeylerde görev almış ve kadın çalışmaları yürütmüş olan Nurşen Yıldırım ve Eğitim Sen’de uzun yıllar kadın sekreterliği yapmış olan Elif Akgül katılır. Bu katılımlar, buluşmalar gösterir ki kuşaklar arasına yayılan bir tarihi, çeşitli boyutlarıyla yeniden hatırlamak, bu boyutlar üzerinde düşünmek, çalışmada esas alınacak temaları netleştirmek için daha geniş kesimlere ulaşmak gerekliliğidir.
Konuştukça hatırlamak/ hatırladıkça konuşmak
Kuruluşundan bu yana KESK merkez ve genişletilmiş yönetim kurullarında yer alan kadınların bir kısmı ile gerçekleştirilen atölyenin amacı, kamu emekçilerinin 1980 ortalarından itibaren başlayan sendikal mücadelesini de kapsayacak şekilde, KESK’in günümüze değin olan sürecini ana hatları ile tartışmak, önemli temaları birlikte saptamaktır. Konuştukça hatırlanır, hatırladıkça konuşulur. KESK’li kadınlardan saha araştırma, yüz yüze görüşme için ekipler belirlenir. Pilot görüşmeler yapılır ve yola çıkılır. Böylesine büyük gönüllü bir ekiple saha çalışması olanağı elde edilince hedef de büyütülür. Bir taraftan yüz yüze görüşmeler yapılırken bir yandan da bu çalışmanın bir arşiv oluşturmaya yönelik olması istenir. Arşiv oluşturma, yürütülen sözlü tarih çalışmasıyla doğrudan alakalı olmamakla beraber derlenen bu tarihe ilişkin yazılı, basılı ve görsel tüm malzemeleri toplayıp, akıp giden zamana ve devlet baskısının hafızayı yok edici etkisinden korumaya dönük çabadır. Böylece görüşmeler esnasında, KESK’li kadınlara ilişkin, şubelerde hazırlanmış olan broşürler, yerel gazete haberleri, fotoğraflar, fular vb. materyallerin birer örneğini de toplanır. Aynı amaçla görüşme yapılan KESK’li kadınlar, kendi çalışma alanlarına, gözlemlerine, değerlendirmelerine ilişkin video kayıtları da gerçekleştirilir.
Sergi Toplumsal Cinsiyet Müzesi’nde
İstanbul Toplumsal Cinsiyet Müzesi küratörü Meral Akkent, KESK’li kadınların yürüttüğü sözlü tarih çalışmasından haberdar olduğunda, KESK’li kadınların öykülerinin daha fazla görünür olması için sergileştirmeyi önerir ve kadınları cesaretlendirir.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyelerinden ve KASAUM üyesi Gülay Toksöz ile Kadinisci.org sitesinde sendikacı kadınlar ve feminist akademisyenler üzerine yaptıkları şöyleşinin ardından Meral Akkent’in KESK’li kadınlar sözlü tarih çalışmasının feminist pedagoji için önemini vurgulayan önerisi somutlaşır. Ve bu coşku ve enerji ile sergi için de yola çıkılmış olunur.
Sanal sergide kollektif çalışma ürünü
Sanal sergide sendikal mücadele hikâyesi ile yer alan kadınlar, eski dosyalarını karıştırıp sendikal çalışmalar esnasında çekilmiş fotoğraflarını, sakladıkları gazete kupürlerini, aldıkları disiplin cezalarının, yargılandıkları davaların belgelerini bulup, gönderirler. Dahası, kişisel tarihleri ve KESK mücadelesi açısından önemli buldukları eylemlere, etkinliklere, anlara ilişkin kısa videolar çekerler.
Serginin ‘Feminist Pedagoji’ başlıklı bölümü için KESK’in eğitim çalışmalarında, kampanya ve kurultaylarında görev üstlenmiş feminist akademisyenler ile ‘Eğitimci Eğitimleri’ne katılmış, sendikada toplumsal cinsiyet eğitimleri vermiş KESK’li kadınlar, bu deneyimlerine ve işbirliklerine ilişkin videolar çeker. Deneyimini ve gözlemlerini, değerlendirmelerini Aksu Bora gibi yazarak paylaşanlar da olur. KESK’li kadınların sendikal mücadele deneyiminin, yarattıkları tarihin ve bu kolektif çalışmanın, çok daha geniş bir alana ulaşması da yine gönüllülük temelinde bir çalışmayla mümkün olabilir. Sergide yer alan metinlerin İngilizce’ye çevrilmesini ve çevirinin organizasyonunu Simten Coşar ve Hêlîn Dirik üstlenir. Bu sergi 30 yılı aşkın yürütülen mücadelenin ürünüdür. Bu kadar uzun yıllara yayılan, binlerce kadının mücadelesi, yüzlerce emekçinin emeği ile tarihe kazandırılan bu arşiv ve serginin hak ettiği değeri görebilmesi için yaygınlaştırılması, okunması gerekmektedir. Duyan duymayana duyursun! ‘Vardık, varız, var olacağız.’