Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
No Result
View All Result

Roman Mahallelerinin Mekânsal Damgalama Sarmalı

Fatoş Kaytan Fatoş Kaytan
17 Ağustos 2025
Yazı
0
Roman Mahallelerinin Mekânsal Damgalama Sarmalı
0
SHARES
25
VIEWS
Facebook İle PaylaşTwitter İle Paylaş

Farklı çalışmalarda Romanlar, “tehlikeli”, “suçlu”, “kirli” ve “tacizci” gibi olumsuz sıfatlarla tanımlanmaktadır. Roman mahallelerine ilişkin algılar da benzer şekilde gürültü, korku ve güvensizlikle ilişkilendirilmektedir. Mekânsal dışlanmanın bir sonucu olarak, bu mahalleler genellikle kasaba ve şehirlerin dış mahallelerinde veya çeperlerinde yer almakta ve getto benzeri yerleşimler oluşturmaktadır. Bu mekânsal dinamikler, Roman topluluklarının ötekileştirilmesini daha da pekiştirmektedir

Roman toplulukları, yetersiz sosyal politikalar, ekonomik fırsatlara kısıtlı erişim ve temel haklardan mahrum bırakılma nedeniyle çok katmanlı yapısal eşitsizliklerle karşı karşıyadır. Bu eşitsizlikler günlük yaşam pratikleriyle sınırlı olmayıp, medya anlatıları, güvenlik politikaları ve kamusal algılar aracılığıyla sürekli olarak yeniden üretilmektedir. Özellikle Roman mahallelerinin “suç bölgeleri” olarak etiketlenmesi ve medyada sıklıkla “tehlikeli alanlar” olarak tasvir edilmesi, Romanların kolektif kimlikleri aracılığıyla kriminalize edilmesine neden olmaktadır. Bunun sonucunda da yaşamların da ve yaşam alanlarında birçok zorlukla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu sorunlardan bazıları; ‘’Romanların iş başvurularında, ikametgâh adresleri veya soyadlarından Roman oldukları anlaşıldığında işe alınmamaları; okula giden çocukların ise yine ikametgâh adresleri veya soyadlarından dolayı okul yönetimi de dahil olmak üzere ayrımcılığa uğramaları;’’ (1) polis baskınlarına ve aramalarına maruz kalmalarıdır.

Roman mahallelerinin kaderi haline gelen bu döngüler bir etnik kimliğin sistematik bir şekilde ötekileştirilmesine neden olmaktadır. Bu durumda Roman mahallelerinin, Roman kimliğinin tüm hayatını derinlemesine etkileyen bir unsurdur.

Roman Mahalleleri ve Kaderleri!

Küçük bir Roman mahallesinde kentsel politikaların mekânsal sonuçlarını inceleyen Virág (2016), mekân ve suç arasındaki ilişkinin, hükümetin mahalleyi organize etmek, izlemek ve düzenlemek için kullandığı bir tür mekânsal gözetim biçimi olduğunu vurgulamıştır.

Türkiye’deki Roman topluluğu, toplumun bir parçası olarak tam olarak tanınmamıştır ve diğer vatandaşlarla eşit bir şekilde temel haklarını kullanamamıştır (Güler&Parliyan, 2020). Türkiye’de yaşayan Romanlar hakkında yapılan çeşitli araştırma ve raporlarda, Romanların suçlu olarak görüldüğü ve hırsızlık gibi suçlarla suçlandığı, Roman mahallelerinin sık sık polis baskınlarına maruz kaldığı vurgulanmaktadır (Somersan ve diğerleri, 2011). Nitekim Bartın’da yapılan bir araştırma (2016), “Çingene” söyleminin yoksun bırakma ve suçlu ilan etme üzerine kurulu olduğunu ortaya koymuştur. Bu nedenle, Türkiye’deki bazı Romanlar, “Çingene” kelimesine yüklenen olumsuz anlamlar nedeniyle kendilerini tanımlamak için ‘Çingene’ yerine “Roman” terimini kullanmaktadır (Dişli, 2016). Başka bir deyişle, Romanlar, yaşadıkları ülkelerde aslında kendilerinin çağrılmak istedikleri isimlerle değil, sosyal damgalarıyla çağrılmaktadır (Korver ve Keskin, 2019).

Bu suç sayma ve marjinalleştirme, bireysel zararın yanı sıra, şehir ile suç arasında bir ilişki kurulmasına yol açmış ve kentsel bağlamda Roman mahallelerinin şehir dışına itilmesine veya şehir içinde Roman mahallelerinin gettolaşmasına neden olmuştur (Güler ve Parlıyan, 2020). Bu Roman mahallelerini, şehir ve toplumun refahı için “tehlikeli” olma, yasadışı olma ve suç yuvası olma damgasıyla ilişkilendiren bir algı ortaya çıkmıştır (Akkan ve diğerleri, 2011). Bu bağlamda, mekân Romanlar için bir damgalama aracı olarak ortaya çıkmaktadır. Aynı algı, kamu görevlileri arasında da gözlemlenmiştir. “Sosyal Dışlanmanın Roman Halleri” adlı çalışmada, kamu görevlilerinin Romanları suçlu olarak algıladıkları ortaya konmuştur (Akkan ve diğerleri, 2011). Wacquant (2007) vurguladığı gibi, bu damgalama ikili bir süreçle işler. Bu damgalamanın temeli hem yoksulluk hem de Romanlara ilişkin algıya atfedilebilir ve bu algının tarihsel bir bileşeni vardır. Ancak, Romanların mekanlarıyla ilgili damgalamanın sadece bir dil sorunu değil, aynı zamanda bu dili şekillendiren ve bu dil tarafından şekillendirilen kalıcı bir dışlanma sorunu olduğu söylenebilir (Akkan ve diğerleri, 2011, Wacquant, 2007’de alıntılanmıştır). Bu algıya dayalı olarak, Türkiye’nin en büyük şehirlerinden biri olan İstanbul’daki Roman mahalleleri, polis tarafından defalarca basılmış, ablukaya alınmış ve şehir merkezindeki mahalleye giriş ve çıkışları yasaklanmıştır (Somersan ve diğerleri, 2011). Bu tutuma dayalı olarak, bu mahallelerde yaşayan Roman halkının polis tarafından gördüğü korkunç muameleyi hak ettiği düşünülmektedir (Güler ve Parliyan, 2020).

Bu bölümde görüldüğü gibi, mekânsal damgalama bir kontrol ve gözetim süreci olarak ortaya çıkmaktadır; görünmezliği ve dışlanmayı sürdüren mekanizmalar olup, ırk, sınıf, cinsiyet, din gibi çoğunluktan farklı özellikler üzerinden işlenmektedir. Örneğin, siyahi Amerikalılar için kriminalizasyon ırk üzerinden işlenirken, siyahi kadınlar için sınıf, cinsiyet ve ırk üzerinden işlenmektedir. Amerika Birleşik Devletleri örneğinden, Müslümanlar için kriminalizasyonun dine dayandığı görülebilir. Romanların kriminalizasyonunun ise mekân, ırk, yoksulluk ve etnik kökene dayandığı da görülebilir.

Mekânsal Damgalanmanın Mekanizmaları

Farklı çalışmalarda Romanlar, “tehlikeli”, “suçlu”, “kirli” ve “tacizci” gibi olumsuz sıfatlarla tanımlanmaktadır. Roman mahallelerine ilişkin algılar da benzer şekilde gürültü, korku ve güvensizlikle ilişkilendirilmektedir (Akgül, 2021). Mekânsal dışlanmanın bir sonucu olarak, bu mahalleler genellikle kasaba ve şehirlerin dış mahallelerinde veya çeperlerinde yer almakta ve getto benzeri yerleşimler oluşturmaktadır. Bu mekânsal dinamikler, Roman topluluklarının ötekileştirilmesini daha da pekiştirmektedir (Akgül, 2021).

Bu durum, bireylerin kim olduklarından veya ne yaptıklarından bağımsız olarak, etnik kimliklerinden ve yaşadıkları bölgelerden dolayı suçla ilişkilendirilmesine yol açmaktadır. Böylece, bir kişinin Roman mahallesinde yaşıyor olması, adeta suçla bağlantılı olduğunun kanıtı olarak görülmektedir.

Bu algının oluşmasında çok katmanlı nedenler bulunmaktadır. Öne çıkan başlıca faktörler; medyada Romanların temsili, haberlerde kullanılan dil, akademik ve araştırma çalışmalarındaki tasvirler ve kolluk kuvvetlerinin davranışlarıdır.

Medya Temsilleri: Medya, Romanları sıklıkla sansasyonel haber malzemesi olarak kullanmakta ve “suç potansiyeli” taşıyan alt mesajlar vermektedir. Roman mahalleleri televizyon programlarında ya da dijital kanallarda “tekinsiz” (2) ‘’tehlikeli’’ mekânlar olarak tanımlanmaktadır.

Ayrıca haberlerde karşılaşılan polis operasyonları sonrası atılan manşetler de, sıklıkla suçtan ziyade etnik kimliği öne çıkarmaktadır. Örneğin:

  • “Tekirdağ Haberleri: Roman Mahallesine Uyuşturucu Baskını”
  • “Roman Mahallesine Şafak Baskını: 60 Gözaltı”  (3)

Bu başlıklar, Roman mahallerinin suçla ilişkilendirilmesi ve olaya karışan bireylerden ziyade tüm bir topluluğu hedef alarak toplumsal önyargıları pekiştirmektedir.

Dilde Kriminalizasyon: Kullanılan dil, Romanların maruz kaldığı damgalamayı derinleştirmektedir. Akkan, Deniz ve Ertan (2011), Romanların yaşadıkları yerlerdeki damgalamanın, dil aracılığıyla kalıcı bir dışlanma biçimine dönüştüğünü vurgulamaktadır.

Türkiye’de Romanlar için en sık kullanılan ifadelerden biri “Çingene”dir. Bartın’da yapılan bir araştırma (4), Roman olmayan kişiler için bu kelimenin ahlaksızlık ve suçla özdeşleştiğini ortaya koymuştur. Bu bağlamda, Roman topluluklarının kendi kimlik tanımlarında kullandığı “Çingene” kelimesi bile, toplumun zihninde “suçlu, hırsız, bağımlı, kirli” gibi olumsuz çağrışımlar yaratmaktadır.

Türkiye’de yaygın olan ve Romanları olumsuz niteliklerle özdeşleştiren deyimler de bu söylemi güçlendirmektedir:

  • “Yetmiş iki buçuk millet” (eksik, kusurlu millet)
  • “Çingene ciğer pişirir, yemeden şişirir” (cimrilik ve görgüsüzlük iması)
  • “Çingene kavgası” (küçük tartışmaların hakarete dönüşmesi, kavgacılık iması)

Bu ifadeler, dilin ayrımcılık üretme ve meşrulaştırma gücünü gözler önüne sermektedir.

Akademik ve Tarihsel Söylemler: Romanlar üzerine yapılan bazı çalışmalarda, Roman topluluklar doğrudan suçun kaynağı olarak gösterilmektedir. Örneğin, Hüseyin Nihal Atsız, “Çingeneler”i Türk saflığını bozmakla suçlamış ve toplumsal ahlakı zedeleyici davranışlarda bulunduklarını ileri sürmüştür. Bu tür tarihsel söylemler, günümüz önyargılarının kökeninde önemli bir rol oynamaktadır.

Kolluk Kuvvetlerinin Davranışları: Roman mahalleleri, orantısız şekilde sık polis baskınlarına maruz kalmaktadır. Bu baskınlarda neredeyse her ev aranmakta, böylece cezanın bireysel niteliği ihlal edilerek tüm mahalle cezalandırılmaktadır.

2006 yılında Romanlarla yapılan bir röportajda, (5) İstanbul’da polis şiddetinin ve keyfi gözaltıların yaygın olduğu aktarılmıştır. Katılımcılardan biri şu ifadeyi kullanmıştır: “Polis bizi sürekli hırsızlıkla suçluyor ve üzerimize her türlü suçu atıyor.” Bu durum, kamu görevlileri tarafından yürütülen sistematik bir kriminalizasyon sürecinin varlığını göstermektedir.

Sonuç

Roman mahallelerinin maruz kaldığı mekânsal damgalama, yalnızca fiziksel bir yerleşim sorunu değil; toplumsal, kültürel ve ekonomik dışlanmayı pekiştiren yapısal bir ayrımcılık biçimidir. Bu damgalama, medya temsilleri, kolluk kuvvetlerinin orantısız müdahaleleri, tarihsel önyargılar ve günlük dildeki ayrımcı ifadeler aracılığıyla sürekli yeniden üretilmektedir. Böylece, Roman kimliği ile suç arasında temelsiz bir bağ kurulmakta, bireyler yalnızca etnik kökenleri ve yaşadıkları mahalle nedeniyle kriminalize edilmektedir.

Mekânsal damgalama, Roman topluluklarının; istihdama, eğitime, barınmaya ve adalete erişiminde ciddi engeller yaratmakta; bu mahalleleri gettolaşma, yoksullaşma ve sosyal izolasyon döngüsüne hapsetmektedir. Bu süreç, Wacquant’ın vurguladığı gibi, hem yoksulluk hem de etnik kimlik üzerinden işleyen ikili bir dışlama mekanizmasıdır. Türkiye örneğinde, Roman mahallelerinin “tehlikeli alanlar” olarak kodlanması, yalnızca mahalle sakinlerini değil, Roman kimliğini bütünüyle hedef alan sistematik bir ötekileştirme stratejisine dönüşmüştür.

Dolayısıyla, bu sorunla mücadele, salt mekânsal iyileştirme politikalarıyla sınırlı tutulmamalı; ayrımcı dilin dönüşümü, medya etiğinin güçlendirilmesi, kolluk kuvvetlerinin insan hakları perspektifiyle eğitilmesi ve Roman topluluklarının karar alma süreçlerine etkin katılımı sağlanmalıdır. Aksi takdirde, mekânsal damgalama sarmalı kırılmadan, Romanların eşit yurttaşlık haklarına erişimi ve toplumsal bütünleşmesi mümkün olmayacaktır.

Son Not:

(1) Gezicier, Z., Gül, S., Vargün, Z., & Yıldırım, G. (2024). Erişilemeyen adalet: Türkiye’de Romanların adalet arayışı, hukuki engeller ve sosyal adaletsizliğin inşası [Rapor]. Romani Godi – Roman Hafıza Çalışmaları Derneği.

(2) Dogan, Hulya (2016). “Human Nature” as an Ideological Fiction and Othering Reference: The Case of Bartın Roma. Journal of Anthropology 31: 151-155

(3) https://www.yenisafak.com/gundem/roman-mahallesine-safak-baskini-60-gozalti-535016

(4) Dogan, Hulya (2016). “Human Nature” as an Ideological Fiction and Othering Reference: The Case of Bartın Roma. Journal of Anthropology 31: 151-155.

(5) https://hyd.org.tr/attachments/article/30/biz_buraday%C4%B1z_-_turkiye’de_romanlar-2.pdf  

Referans

Akkan, B. E., Deniz, M. B., & Ertan, M. (2011). Sosyal dışlanmanın Roman halleri. İstanbul: Sosyal Politika Forumu.

Dişli, S. Ö. (2016). “Çingene” mi,“Roman” mı? Bir inşa süreci. Antropoloji, 31, 97-117.

Doğan, H. (2016). İdeolojik Bir Kurgu ve Ötekileştirme Referansı Olarak “İnsan Doğası”: Bartın Romanları Örneği. AÜDTCF, Antropoloji Dergisi 31, 150-155.

Güler, E., & Parlıyan, Y. (2020). Roman Toplumunun Kentleş(e)memesi Kapsamında Suç ve Kent İlişkisi: Edirne Örneği

Somersan, S., Schroeder, S. K., & Çubukçu, S. U. (2011). Sulukule’nin mütereddit direnişçileri mutenalaştırılmaya karşı. Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 1(1), 22.

Korver, S. G., & Keskin, S. (2019). Sosyal Medyada Roman Etnisitesinin Öz-Temsili ve Ötekiliğin Sosyo-Dijital Telafisi.

Virág, T. (2016). Spatial consequences of urban policies forming a roma ghetto. Socio. hu Társadalomtudományi Szemle, 6(Spec 4), 3-21.

Etiketler: ÇingeneDomEşit YurttaşlıkeşitlikIrkçılıkkriminalizasyonmekansal damgalanmaRomanRomanlarRomanlar ve MedyaSayı 129
Önceki İçerik

Nefes Nefese Bir Yürüyüş: Başka Bir Dünya Mümkün!

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.