Erdoğan'a kaybettiren kadınlar, gençler ve Kürt halkıdır. Çünkü en büyük acı onlara yaşatılmıştır. Oy kullanmaya giderken belleğimizde, sorulacak binlerce hesabın mührü vardı. Haksızca, hukuksuzca cezaevlerinde tutulan, direnişten vazgeçmeyen özgürlük mahkumlarına , özgürlük sözümüz vardı
1789 Fransız Devrimi’nden iki yıl sonra Olympe de Gouges 'Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları' başlıklı bir bildiri kaleme alır. 1793 yılında Fransa'da kadın faaliyetleri yasaklanır. Olympe' nin kadınlar için talep ettiği oy hakkının bedeli giyotinle idam edilmek olur.
19 yy. ikinci yarısından itibaren, kadınlar çeşitli ana karalarda, oy hakkı ve farklı tarihsel dönemeçlerde(1,2,3,4.feminist dalgalar olarak adlandırılan) yine o dönemin ihtiyaçları doğrultusunda kolektif hak taleplerinde bulunup bunun için mücadele ederler. Oy hakkı; kadınlar için ekonomik, sosyal, huhuksal, siyasal, eşitlik için temel araç halini alır. Uzun mücadeleler sonucu kazanılmış oy hakkının uygulama pratikleri de sorunludur; mesela bazı yerler, sınıf, ırk ve yaş hiyerarşisi doğrultusunda kademeli olarak oy hakkı tanınmıştır. Örneğin; İngiltere 1918 yılında sadece 30 yaşın üzerindeki zengin İngiliz kadınlarına oy hakkı tanırken, ırkçı Güney Afrika Cumhuriyeti, 1930 yılında beyaz ırk, 1984 yılında Hint, 1994 yılında siyah ırktan kadınların oy hakkını tanıyor!
Kimi ülkelerde 2000’li yılların başına (Suudi Arabistan 2015) kadar kadınlara oy hakkı tanınmamıştır. Bazı ülkelerde elde edilen haklar dönem dönem geri alınmıştır. Bunun en çarpıcı örneği, hem yakın tarih olması bakımından, hem de gelinen noktada Türkiye’deki iktidar ve yönetim erk'in karakteri bakımından örtüştüğü Alman Hitler faşizmidir. Alman Kasım Devrimi sırasında yayınlanan bir bildiriyle 20 yaşını doldurmuş bütün kadın ve erkeklerin genel seçim hakkı ilan edilmesinden sonra,19 Ocak 1919 Alman Ulusal Meclis seçimlerinde kadınlar parlamentoya seçilmişti. Bu hak 1933 yılında Hitler faşizminin güçlenmesiyle kadınların elinden alındı. Bu tarihsel altyapının henüz tam anlamıyla toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun dönüştüğü söylenemez, zira kadınların yüzyılı aşkın eşit yurttaşlık mücadelesi sonucu kazandığı oy hakkı, pratikte engellenmeye devam ediliyor, birçok kadın sandığa erişimde sorun yaşarken, birçoğunun siyaset yapma hakkı engelleniyor.
Pakistan da dini liderler "İslam dışı' olduğu gerekçesiyle, evin kadın üyelerine oy kullanma izni vermemeleri noktasında erkekleri örgütlüyor.(2013,2015) Türkiye'de de 1934 yılında elde edilen hak sonucu 1935’de yapılan tek partili seçimde 17 kadın vekil yer alabildi. Bu oransal olarak %4.5’e tekabül ediyordu ve 2007 yılına kadar da bu oran aşılamamıştır. 21. Dönem’den itibaren görece artış olmuştur. 25. Dönem (7 Haziran 2015 ) seçimlerinde HDP’nin meclise girmesiyle kadın oranı artmış ve son seçimde HDP/YSP kadın vekil oranı parti içinde %49’luk oranla meclis oranına etki edecek durumdadır.
14 Mayıs 2023 seçimleri de mevcut iktidarın toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren, kadınları, Lgbti+’ları, Kürtleri, Alevileri ve tüm muhalifleri, milliyetçi, İslamcı, tekçi bir dille düşmanlaştıran bir kampanyanın sonucunda yapıldı. Demokratik olmayan olağanüstü koşullarda, kadın düşmanı ittifakla tehdit, şantaj, aşağılama eşliğinde demokrasi oyunu oynandı. Düşünün ki seçim bildirgesinde direk kadınları hedef alan, İstanbul Sözleşmesi karşıtı, 6284 sayılı yasanın değiştirilmesi, nafaka hakkının kaldırılması, karma eğitime son verilmesi, evliliği kadının tek kurtuluşu olarak sunan, 'aileyi' yücelten, sapkın vaatlerde bulunan eli kanlı Hizbullah uzantıları (Hüda-par / Yeniden Refah Partisi) olduğu mecliste hangi demokratik seçim koşullarında onaylanır, sandıktan çıkar!
Seçim sonuçlarına dair elbette yapılacak birçok değerlendirme oldu, olacak. Ancak dikkat edilmesi gereken HDP-YSP'ye uygulanan her türlü faşizan engellemeye rağmen elde edilen (öz eleştiriye muhtaç politikalar hariç) sonuçlar üzerinden başarısız ilan edilerek, neredeyse bütün fatura ona kesilmek istenerek, ikinci dozda demoralize edip sandığa gitmesini engelleme hevesleri boşa çıkarılmalıdır. Zira görülmesi gereken Erdoğan'a kaybettiren kadınlar, gençler ve Kürt halkıdır. Çünkü en büyük acı onlara yaşatılmıştır. Oy kullanmaya giderken belleğimizde, sorulacak binlerce hesabın mührü vardı. Haksızca, hukuksuzca cezaevlerinde tutulan, direnişten vazgeçmeyen özgürlük mahkumlarına , özgürlük sözümüz vardı.
Bizler sözümüzü söyledik ama her zamanki gibi yok sayılan bir halk iradesiyle karşı karşıyayız, bütün iktidar araçlarıyla seçim sonuçları manipüle edilerek , Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura havale edildi, bundaki muratları gayet açık eğer gerçekten açıklanan oy oranı alınmış olsaydı çoktan 'Üsküdar' geçilmişti.
Bu yazı kaleme alındığında seçimin iptalini gerektirecek nitelikte onlarca usulsüzlük tespit edilmişti, buna rağmen bu olasılık zayıf (iktidarın hırsızlıklarıyla 'baş edememek' de bize ders olsun..!) Dolayısıyla kadın düşmanı ittifaka karşı, kadın özgürlük ittifakı ruhuyla her bir kadın için diktatörlüğü devirerek en büyük 'kariyerimizi' kazanmaya odaklanmamız, umudu büyütmemiz daha da önem kazanmıştır. Zira, mesele yüzlerce kadının canına mal olan oy hakkımıza sahip çıkmaktır, yukarıda Hitler faşizmi ve Pakistan örneğinin ülkemizde zuhur etmeyeceğinin garantisi yoktur. Kaderimizi, yaşam hakkımızı ve özgürlüğümüzü kadın düşmanı ittifaka teslim etmeyelim!