Mezar taşına ‘Kimsiz kız çocuğu’ not düşülen çocuğun hatırına…. Ortada büyük bir yas var. Ve ölüm doulaları hayatlarının en zor, en acıtıcı, unutulmaması gereken bir dönemini yaşıyor
Size 3 yılı aşkın bir süredir takip ettiğim, çok şey öğrendiğim bir konudan ve bu işi dert edinmiş kadınlardan bahsedeceğim. İnce ince örülerek, hassasiyetler dikkate alınarak, kime hizmet ettiğinin, neden alan açtığının farkında olan ‘Ölüm Doula’ları yani eşlikçilerinden haberler vereceğim.
Doula eski Yunanca bir kelime. Kısaca ‘hizmet eden kadın’ anlamında kullanılıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1960’larda doğumu destekleyen bir hareket gündeme geliyor. Doğumlarda sadece doktorların değil, tıbbi müdahale yapmadan destek olan kişilerinde bulunması isteniyor. Bir antropolog, araştırmalarının sonucunda bunun zaten eski dönemlerde uygulandığını söylüyor. Bizim kültürümüzde de kırsal kesimde doğum yapan kadının yanına çağırılan bilge kadınların olduğunu hatırlayalım. Türkiye’de yaklaşık 15 yıldır doula (eşlikçi) kelimesi ölüm alanında da kullanılmaya başlandı.
Halihazırda ölüm 6 Şubat depremi ile birlikte çok fazla gündemimizde. Ölüm doulaları aslında palyatif bakım veren ünitelerde, çoğu zaman ömürlerinin son demlerini yaşayan kişiler ve ailelerine eşlik ediyor. Yas meselesi de ölüm doulalarının odağı dışında değil elbet. Zira ölümün sebeplerine bakarsak tedavisi mümkün olmayan hastalıklar kadar doğal afetlerde gündemde. Bu dönem hepimiz için eşlikçilik her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç.
Uzun yıllar insan hakları,yargı, DGM muhabiri olarak çalıştım. Sonrası ise kadın ve çocuk alanında kamu ve sivil toplumda eğitmen ve araştırmacı olarak görev aldım. Her iki dönemde de özellikle faili meçhul cinayetler ve toplu mezarlarla ilgili haberlerde ailelerin acılarına tanıklık ettim. Ama sadece bu kadar değil elbette. Bir hastanenin soğuk gri bir odasında doğumundan 3 ay sonra ölmüş bebek de hatırımda, namus adı altında öldürülen kadınların cenazesini morglardan alıp toprakla buluşturma noktasındaki eşlikçilikte aklımda. Farkında olmadan aslında yaptığımız bir şeymiş eşlikçilik. Bitmeyen, bitemeyen yaslara tanıklık cabası.
3 yıl önce ‘Ölüm ve Yas Festivali’ üzerine bir gazete küpürü ile başladım grubu araştırmaya. Grubun ortak toplayıcısı ve ilk bilgilendirmeleri yapan Berna Köker Poljak ile temasa geçtim. Poljak Avustralya’da yaşayan bir Ölüm Doulası. ‘Bilen ve öğreten’ bir yerden değil, ‘hisseden bir yerden konuşuyor’ olmayı önemseyerek cümlelerine başladı. Ve ekledi ‘Bilgi kısmı internette arama yaparsanız fazlasıyla mevcut. Önemli olan sadece bilgiyi edinmek değil. Size asıl aktarmak istediğim kısım hislerinle ve merkezinle /kendinle bağlantıda kalarak bu alanı nasıl tutarsın?’
Grubun mottosu hep birlikte hatırlamak, hep birlikte ilhamlar alıp, süreci zenginleştirmek. Elbette kendinle / merkezinde kalabilme kısmı, ölmekte olan veya yakınını kaybetmiş birine alan tutabilmenin en can alıcı kısmı. Bunu yapabilmemiz için kişisel olarak ölüm konusuna nasıl baktığımızın farkında olmamız gerekiyor. Kendimizi bilmeden bu yolda ilerlememiz mümkün değil. Psikolojik bir danışman veya terapist olmamıza gerek yok. İyi bir doula, iyi bir dinleyici demek aynı zamanda. Yargılamadan, sorgulamadan, acıya eşlik edebilen, acıyı yaşayanların hayatını kolaylaştıran demek.
Elbette ölümden konuşurken amaç ölüm korkusunu hafifletmek değil bilakis korkularımızla birlikte ölüme bakabilmek. Burada mahremiyet ve duygusal güvenlik meselesini atlamadan dikkat edebilmek.
Ölüm var bu dünyada ölüm! Resmi kayıtlar 11 ilde etkisini gösteren depremin ardından 50 bin 399 kişinin ölümünü resmi olarak duyurdu. Ancak bu duyurunun ardından enkaz altında çıkarılan yeni cesetler gündeme geldi. Ve hala enkaz altında cesetlerin olduğu tahmin ediliyor. Henüz aileler şok içinde ve kendileri ile baş başa kalamadılar. Yas tutmaya vakitleri olmadı. Mezar taşına ‘Kimsiz kız çocuğu’ not düşülen çocuğun hatırına…. Ortada büyük bir yas var. Ve ölüm doulaları hayatlarının en zor, en acıtıcı, unutulmaması gereken bir dönemini yaşıyor. Dinliyor, dinliyor. Birilerinin aksine dinliyor, birilerine inat eşlik ediyor. Keşke dinleyen sayı artsa değil mi!