Bu sürekliliğin akışında ve patriarkal kapitalizmin yarattığı sorunlar karşısında sömürüye, şiddete ve eşitsizliğe karşı biz kadınlar da 1 Mayıs’ta yine ve yeniden alanları dolduracağız. Yoksulluğun kadın halinin kadın işçilerin öncülüğünde ses bulacağı 1 Mayıs alanlarına giderken elbet politik taleplerimizde ısrar etmeye devam edeceğiz
Türkiye’de ‘dün’e ait gündemlerin bugün denilen zaman içerisinde kitlelerce unutulduğu söylenegelir çoğunlukla. Oysa bu mümkün müdür, emin değilim. Tüm oluşların diyalektik bir bağ içinde devindiğinde hemfikirsek her ‘yeni’ addedilen gündemin, bir süreç içinde, parçalanmaz akışını görmek olası. Mesela 2003 yılındaki ABD’nin Irak işgalinden yola çıkarsak Suriye’de olup bitenlere ulaşabilir, 41 yıllık Kürt halk direnişinin izleğine gözlerimizi çevirirsek ‘yeni süreç’in birden vücut bulmadığına ikna oluruz.
Aynı şey gündelik hayatlarımız için de geçerlidir. Kapitalist tahakküm aracı olan bugünkü devletlerin ekonomik, siyasal, askeri, kültürel inşa ve müdahale süreçleri üretim ilişkilerindeki değişimi yaratırken, bireylerin, toplumsal ilişkilerin aynı kalmasını beklemek mümkün değildir. Bu değişimin farkında olmakla birlikte karşısında konumlanmış bir dinamik yokmuşçasına toplumun çürüdüğünü iddia etmekse kolaycılıktır. İşçi sınıfı ve müttefikleri nicel birikim yaratmada 23 yıldır bu topraklarda maharet göstermektedir: Ankara Tekel direnişinden ODTÜ’ye; Gezi’den 7 Haziran HDP zaferine; 8 Mart gece yürüyüşlerinden LGBTİ+’ların direnişlerine değin nicel birikimlerle yüklü 2000’leri şimdiden tarihe hediye ettiğimiz birer gerçektir.
Altını ısrarla çizmemiz gerekenin, Türkiye egemenlerinin ellerinin altındaki siyasal, askeri ve ekonomik güce rağmen itaat rejimini inşa edemedikleri gerçeği olduğunu düşünüyorum. Bu gerçek, Türkiye’nin dinamik tüm toplumsal kesimleri için geçerli üstelik. Makro politikanın baskın sesi nedeniyle fark edilmesi güç de olsa işçi sınıfının tüm bölüklerinden lokal düzeyde ama sürekliliği olan eylemler, Kürdistan belediyelerine atanan kayyumlar karşısında unutulmaz bir örnek olarak karşımıza çıkan Van direnişi ve yakın zamanda gözlerimizi alamadığımız gençlerin aştığı barikatlar, mızrakların çuvala sığmadığı örnekler bizler açısından.
Alanlarda Yerimizi Alıyoruz
Bu sürekliliğin akışında ve patriarkal kapitalizmin yarattığı sorunlar karşısında sömürüye, şiddete ve eşitsizliğe karşı biz kadınlar da 1 Mayıs’ta yine ve yeniden alanları dolduracağız. Yoksulluğun kadın halinin kadın işçilerin öncülüğünde ses bulacağı 1 Mayıs alanlarına giderken elbet politik taleplerimizde ısrar etmeye devam edeceğiz.
Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet, Türkiye’nin en yakıcı toplumsal sorunlarından biri. 2025 1 Mayıs’ında kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’nin derhal yeniden uygulanmasını ve kadınlara yönelik suçlarda “iyi hal indirimi” gibi uygulamaların kaldırılmasını talep edecek. Kadınların güvenli bir yaşam sürme hakkı için etkili yasal düzenlemelerin, koruyucu mekanizmaların kurumsallaşması bizler açısından hayati öneme sahip.
Bizler, iş yaşamında karşılaştığımız ayrımcılığa karşı eşdeğer işe eşdeğer ücret talebini güçlü bir şekilde dile getireceğiz. Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranı hâlâ düşükken, kadınlar genellikle güvencesiz, düşük ücretli ve kayıt dışı işlerde çalışıyor. 1 Mayıs 2025’te kadınlar, cinsiyet temelli ücret eşitsizliğinin sona ermesini, kadınların iş yaşamında eşit temsil edilmesini ve sendikal haklarının güçlendirilmesini talep edecek. Ayrıca, kadın emeğinin görünmez kılındığı ev içi ücretsiz emek ve bakım yükünün toplumsal olarak paylaşılması için politikalar geliştirilmesi gerektiği taleplerimiz arasında.
Kadınlar; özellikle tekstil, tarım ve hizmet sektörlerinde güvencesiz çalıştırılıyor. İş yerlerinde taciz, mobbing ve sömürüye karşı güvenli çalışma ortamları taleplerimiz arasında. Çocuk işçiliğinin yasaklanması ve çıraklık eğitim programları gibi gençleri ucuz iş gücü haline getiren uygulamaların kaldırılması, MESEM gibi programların çocuk işçiliğini devlet eliyle meşrulaştıran içeriğine karşı alanlarda sözümüzü üreteceğiz.
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz, kadın yoksulluğunu orantısız bir şekilde etkiliyor. Artan hayat pahalılığı, enflasyon ve işsizlik, kadınların geçim mücadelesini zorlaştırıyor. Kreş hakkı, sosyal güvenlik, barınma ve temel ihtiyaçlara erişim, kadınların ekonomik kriz karşısında güçlendirilmesi için taleplerimiz arasında. Bununla birlikte kadınların işsizlik ve yoksulluk sarmalından kurtulması için istihdam politikalarının cinsiyet eşitliği perspektifiyle yeniden düzenlenmesi gerekmekte.
Bizler; Türkiye eğitim sistemindeki gerici uygulamalara, kadrolaştırılmış ve tek tipleştirilmiş bakanlık ve müfredat anlayışına karşı anadilinde, laik, bilimsel bir eğitim sistemi için mücadele ederken, toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve cinsel yönelimlerin eğitim müfredatına entegrasyonu yine taleplerimiz arasında.
Yaşasın Enternasyonal, Yaşasın Dayanışma
Rojava’dan Türkiye’ye, Türkiye’den Filistin’e, Filistin’den Arjantin’e, Hindistan’a, İran’a eşit, özgür ve adil bir dünya için yaşasın 1 Mayıs işçilerin mücadele ve dayanışma günü, Jin-Jiyan-Azadî.