Deniz’in katledilme şekli kadın düşmanlığının ne derece körüklendiğinin fotoğrafıdır… Daha önce de defalarca bu yöntem özellikle Kürt kadınları üzerinde denendi. Hedeflenen Kürtlerdi, kadınlardı, halklardı…
Deniz Poyraz, Türkiye’nin en büyük metropollerinden biri olan İzmir’de HDP il binamızın içinde katledildi. İl binamıza yönelik yapılan bu saldırı ve Deniz Poyraz’ın katledilmesi ile elbette ki birçok şey birlikte amaçlanmıştı. Bu saldırıyı gerçekleştiren tek kişi değildi. Ve hiç kimse bunu kişisel bir öfke olarak almadı, böyle okumadı. Bu saldırı ile hedeflenen Kürtlerdi, kadınlardı, halklardı, demokrasi ve özgürlüğün teminatı olan halkların demokratik partisiydi.
Niye mi? Çünkü;
HDP, büyük bir demokratik atılımla, birlikten aldığı güçle, siyasette yaşanılabilir bir estetikle halklar için toplumsal bir çıkış olmuştur. HDP çoklu kimliklerin olduğu, Kürtler, Aleviler, Ermeniler, Çerkezler, Rumlar, Romanlar, inanç grupları, işçi emekçiler, halklar, kadınlar yani kısacası tüm farklılıkların yer aldığı bir fikriyattır.
Bu fikriyat adeta büyük insanlık şiarıyla birleşmeye dayalı bir şekilde meclise girmiştir. Bu fikriyat, ne liberal sağ popülist siyaseti benimsemiştir ne de dincilik adı altında köktenciliği dayatan anlayışı kabul etmiştir. HDP, yeni bir siyaset tahayyülü olarak üçüncü yolu seçerek birçok çevrenin hem moral hem de umut kaynağı olmuştur.
HDP, yapım sürecinde, büyümesinde, etkili bir siyaset haline gelmesinde kadın özgürlük mücadelesinin etkisi, sonuçlarının yansıması, büyük deneyimin akıtılması ile vücut olmuştur. O yüzden bu saldırı kadın özgürlük mücadelesine, onun HDP’deki temsiline yapılmıştır.
İşte birden çok “niye”si var bu saldırının…
HDP’nin çoklu bir kimliğinin olması, halklar nezdinde kabul görmesi ve Türkiye’nin her yerinde tıpkı İzmir’de olduğu gibi demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürütmesi elbette ki HDP’yi hedef haline getirmiştir. Teklik, erkeklik rejimi üzerinden inşa edilmek istenen faşizmin hedefi bu yüzden İzmir olmuştur. İzmir gibi bir metropolün seçilmesi asla ama asla tesadüfi bir durum değildir. Verilmek istenen mesaj çok nettir. Amaç HDP’nin yalnızlaştırılmasıdır. Amaç HDP’ye gönül veren halklara geri adım attırmaktır. Başarabildiler mi? Başaramadılar ve başaramayacaklar. İzmir halkının yapılan saldırıya karşı duruşu çok netti. Ve bu duruş bütün karelere yansıdı; #DenizBiziz sloganları ile…
Deniz’in Kürt kimliği, kadın kimliği, mücadeleyle geçen yaşamı bu saldırının hedefi olmuştur. Deniz’in yaşamı bu ülkede Kürtlerin, kadınların uğradığı saldırılar ve bunun karşısında direnmekten, mücadele etmekten vazgeçmeyen kadınların resmidir. Kürt kadın özgürlük mücadelesinin sınırları aşan bir direnişe ve özgürlüğe dönüşmesine tahammül edemediler, edemiyorlar. Bu katliamlar ile amaçlanan da Kürt kadın özgürlük mücadelesinin önüne engel koymak, kadın dayanışmasını ve örgütlülüğünü durdurmaktı. İşte bu yüzden bu saldırı sadece Deniz’e yapılmadı. Bu saldırı kadınlara ve kazanımlarına savaş açan, kadınları hedef gösterenler tarafından tüm kadınlara, yani kadın mücadelesine yapıldı. Bu durum aynı zamanda kadın mücadelesinin gücünden ve direnişinden ne kadar korktuklarının resmidir.
Deniz’e sıkılan kurşunlar kadın mücadelesine sıkılmıştır. Deniz’in katledilme şekli kadın düşmanlığının ne derece körüklendiğinin fotoğrafıdır. Deniz’in kafasına sıkılan kurşunlar, kadın özgürlük mücadelesine, kadın düşüncelerine sıkılmıştır. Denizin bacaklarına sıkılan kurşunlar kadınların direngenliğine, erkek egemen düzene karşı başkaldıran ve diz çökmeyen kadın duruşuna sıkılmıştır. Daha önce de defalarca bu yöntem özellikle Kürt kadınları üzerinde denendi. Cizre’de, Silopi’de, Sur’da sokağa çıkma yasakları döneminde uygulandı. Silopi’de 3 Kürt kadın siyasetçi vahşi bir şekilde beyinlerine sıkılarak katledildi. Paris’te 3 Kürt kadın siyasetçi aynı şekilde katledildi. Katledilen kadınların bedenleri teşhir edildi. Tıpkı Deniz’i katleden tetikçinin Deniz’in bedeninin fotoğrafını çekip servis etmesi gibi.
Bu katliamların hiçbiri birbirinden bağımsız ya da tesadüfü değil. Ve yapılan bu katliam, işkence, gözaltı, tutuklamalar ile yine tek bir mesaj veriliyor. Kadın özgürlük mücadelesine yönelik açılan savaş derinleşecektir. Kürt kadınlarına yönelik uygulanan özel savaş politikaları sürdürülecektir.
Evet, verilen mesajlar netti. Ancak şu da iyi bilinmelidir ki; Paris’te, Silopi’de katledilen kadınların cenaze törenlerinde olduğu gibi Deniz’in cenaze töreninde de kadınların mesajı çok netti: Kadın mücadelesi ve dayanışmasıyla kazanılacağının, asla ama asla geri adım atmayacaklarının mesajıydı bu. Öfkelerini örgütlülüğe dönüştürerek ülkenin dört bir yanında sokağa çıkarak 'Deniz biziz' diyen kadınlar erkek düzene karşı direneceğinin mesajını verdi.
Bu direniş dalga dalga büyüyerek Denizler olacaktır.
19 yıllık iktidarları boyunca erkeklik rejimi, “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyerek, Bakanlıktan “kadın” ifadesini çıkararak, “kürtaj cinayettir” diyerek, çocuk yaşta evliliğin önüne açmaya dönük girişimlerde bulunarak, nafaka hakkını gasp ederek ve son olarak kadınların yaşam güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi'nden geri çekilerek erkeklik performansını dışa vurmuştur. Ve yine buradan sayamayacağımız binlerce saldırı ile kadınları karşı karşıya bırakarak, kadın enerjimizi kadın özgürlük sorununa kilitlenmemizin önünü almaya dönük yoğun girişimleri olmuştur. Erkek egemen iktidar bizi yarattığı gündemlerle uğraştıran bir noktaya çekmeye çalışmıştır.
Tüm bu uygulamalar son süreçte Deniz Poyraz’ın katledilmesi, onlarca kadın siyasetçinin yargılanması ve kadın partisi olan HDP’nin kapatılma davasıyla da paralel yürüdü. Uzun bir süredir kadın mücadelesine adeta “haddini bil ileriye gitme, seni kapatacağım hareketsiz bırakacağım” stratejisi uygulanıyor. Tam bir denetim mekanizması uygulamak istiyor iktidar. İşte tam da bu evrede parçalı kadın gücünü birleştirme, toplumsal hareketliliğe daha güçlü dönüştürme ve güçlü sonuç alınıncaya kadar birlikte bu durumu değiştirmeye kilitlenmemiz gerekiyor. Deniz’e sözümüzü kadın özgürlük mücadelesini taçlandırarak yerine getirebiliriz.
Denizin gülüşü şahidimizdir!
*HDP Kadın Koordinasyonu Üyesi