leyla o nedenle volta atarken bize gülümseyerek bakıyor. haklı olmanın gururu ile… haklı olduğunu düşünen insanın başı hep dik olur. bunu en iyi muktedirler bilir ve çok korkarlar haklılığın dik başlılığından…
patriyarka ile devletin işbirliği bizi hiç gündemsiz bırakmıyor. hemen her gün biz kadınlar bu işbirliğinin sonuçlarını konu alan haberler ile karşı karşıya kalıyoruz. hepsi de tek tek peşine düşülecek haberler ama gündem o kadar hızlı değişiyor ve o kadar dolu ki. istiyorum ki hepimiz bir ucundan tutalım ve bu haberler boşlukta kalmasın, "bak bu feministlerin gözünden kaçmış" denilmesin….
leyla güven'in kızı sabiha'nın bir tivitle bizimle paylaştığı haber benim için işte böyle üzerinden atlanmaması gereken bir haberdi. annesine gönderdiği elbise cezaevine alınmamıştı! sabiha'nın mesajını okuyunca öyle kaldığımı, boş boş baktığımı hatırlıyorum. hani olur ya güler misin ağlar mısın bakışı.
gönderilen elbise şal desenli bir elbiseydi, hoş bir elbiseydi, yarım kollu yazlık bir elbise. içindeki renkleri anlamak için devlet aklına sahip olmak veya kötü niyetli olmak gerekliydi. boş boş bakmakla birlikte şaşırmış da değildim. ki bu ülkenin bazı vatandaşları van depreminde yardım yerine taş göndermişti. kötülüğü tanıyoruz yani… aklıma geldi birden…
elbisenin cezaevine girmesi sakıncalı bulunmuştu, elbisenin cezaevine alınmama nedeni de tanıdıktı. içinde bölücü renkler vardı. bu devleti kandırmak öyle kolay mıydı? ne yani kendi elleriyle kurdukları cezaevinde örgüt propagandası mı yaptırsınlardı. neyse ki elbise içeri sokulmayarak büyük bir badire atlatılmış oldu…
diğer yandan insan evladının aklına geliyor, acaba hiç bir erkeğin başına geldi mi böyle bir şey; merak işte…
badire atlatıldı, tvit paylaşıldı, beğenildi sonra unutuldu gitti. buna benzer ırkçı, cinsiyetçi transfobik, homofobik, mizojini binlerce tivitin unutulması gibi.
oysa peşine düşülecek bir tivitti bu. yanımda yöremdeki kadınlara “acaba cezaevindeki kadınlara kart göndermek yerine bir elbise mi göndersek” dedim. ama sağ olsun devletin yeni sahipleri her gün birbirini aratmayacak trajikomik gündem yaratma ustası olduklarından araya kaynadı gitti önerim.
yok hâlâ aklımda, belki bir gün buna da sıra gelir. ama dileğim o ki haksız yere cezaevinde olan siyasi tutsaklar ve elbisenin kahramanı dünya güzeli leyla cezaevinden çıkmış olsun. yine de leyla'ya bir mor elbise almaya niyetliyim!
kürt kadınları yıldırma politikası burada bir elbisede simgelenirken başka bir yerde – ayşe'nin davasında olduğu gibi- ya yurt dışına giderseye dönüşüyor. yani kürt kadınlara size nefes almak yok, alırsanız da benim denetimimde olsun diyor muktedirler.
herkes biliyor aslında özellikle ceza verenler, yani kimse “ceza alırım gidip evde oturayım” demiyor, demeyecek. yıllardır yaşadık, gördük kadınlar yola çıkınca kimse onları durduramaz. yola çıkmaları biraz zaman alır ama… yani ceza verenler ne kadar yıldırırsam kârdır diyor, olmayınca canı sıkılıyor ve hukukun yerini daha çok hukuksuzluk alıyor, bu hukuksuzluğa alışmayalım diye de yazıyorum bu satırları. alışmıyoruz, alışmayacağız…
çilem doğan ceza alınca el yazısıyla bir not yazmış; kızı mira su'yu kadınlara emanet etmiş. aslında hayatına sahip çıkması sonucunda yaşadığı şeyler çilem'i bu noktaya getirmiş. çilem “aile dışında hayat var “demiş aslında. biz de yıllardır bunu diyoruz. bir de kadın dayanışması yaşatır diye ekliyoruz… işte bunun için de yazılıyor bu yazı.
yaşananlar gösteriyor ki feministlerin ve kadın hareketinin var olan gündem üzerinden değil, kendi kurtuluş kurguları üzerinden gündemi yaratıp onun üzerinden yol alması gerekliliği her geçen gün kendini dayatıyor. son yıllarda erkek şiddeti, kadın cinayetleri, istanbul sözleşmesi derken dayatılan gündem üzerinden yol alır olduk. bunlar mücadelenin önemli bir ayağı olmakla birlikte, bir o kadar da kendi gündemimizi belirleyecek politik tartışmalara ve yol almaya ihtiyacımız var.
mücadelemiz uzun soluklu, yaptığımız her şey, attığımız her adımda dünyayı dönüştürüyoruz ki biz de bundan güç alıyoruz. bu dönüştürebilme gücünün haklı gururunu taşıyoruz…
leyla o nedenle volta atarken bize gülümseyerek bakıyor. haklı olmanın gururu ile. aslında bu laf beylik bir laf gibi dursa da öyle değil. haklı olduğunu düşünen insanın başı hep dik olur. bunu en iyi muktedirler bilir ve çok korkarlar haklılığın dik başlılığından…
demem o ki sevgili yol arkadaşım, bu yazı giymene izin verilmeyen şal desenli elbisen olsun diye yazıldı. duvarların içinden süzülüp gelsin, binlerce kadının dayanışan eli olsun, seni ısıtsın, sarıp sarmalasın diye…