çocuklar için en büyük tehlike diğer çocuklar değil, yetişkinler. ailelerindeki, sokakta karşılarına çıkabilecek, devletin başındaki –başta erkekler olmak üzere- yetişkinler. kızları onlardan koruyalım
bu topraklarda cinsiyetlere göre ayrılmış eğitimin tarihi eski. çünkü kızların ilkokulun ilerisinde bir eğitim alması fikri tanzimat’ta başlıyor. daha sonra da, -adı üstünde- istanbul erkek lisesi ya da galatasaray lisesi gibi, cumhuriyete “erkân” yetiştiren liseler ancak 1960’lardan sora kızları da almaya başlıyor. cinsiyetlendirilmiş eğitim benim hayatımın parçası oldu.
ortaokulu kız okulunda okudum. istanbul’un iyi sayılan okullarından biriydi, zor bir sınavla giriliyordu, o yıllarda sadece kızların gittiği başka “iyi” okullar da vardı: iyi okuldan anlaşılan da avrupalıların kurmuş olup yönettiği, hazırlık sınıflarında o ülkenin dilinin öğretildiği, eğitimin önemli bir kısmının da o dilde olduğu okullardı, bir kısmı duruyor. benimkini ingilizler 1855’te kurmuştu, iki yıl hazırlık vardı ve orayı kazanmak büyük başarı sayılıyordu. başarı hoşuma gitmişti ama okul içime sinmiyordu. ingiliz okuluna gitmeyi tam olarak neden istemediğimi hatırlamıyorum, sebebi kız okulu olması değildi, bundan eminim. evde tanıştığım sol fikirler olabilir. ama amerikan malı diye eve kola sokmayan annem, kızı ingiliz okuluna gidecek diye sevinçten uçuyordu. kibarca, çocukların fikrine pek saygı gösterilmeyen zamanlardı diyeyim. o okula gittim.
kurallar zordu, ingilizce zordu, 12 mart olmuştu, evde de hayat zordu. ilk yıl oğlanların yokluğu nimet gibi gelmiş bile olabilir. çünkü ilkokulda, oğlan zorbalığından yılmıştık. kıyafet konusunda çok fazla kural olan bir okuldu ama etek boyu gibi konularda hiçbir sınırlama yoktu. derslerde cinsellikten söz edilmezdi ama che guevara’nın anıldığını hatırlıyorum. yani taassuptan söz edemem. dersler sıkıydı, oradan daha sonra birçok bilim kadını çıktı.
devam etmeden şunun altını çizeyim. kadınlar erkeklerden kendilerini korumayı öğrenerek büyüyor. ama oğlanların zorbalığını engellemek toplumun işi; onları farklı yetiştirmek mümkün.
iki senelik hazırlık sınıfından sonraki yıllarda, oğlanlar başka bir şey ifade etmeye başladı. o döneme geri dönüp baktığımda, o yılları, ilkokulda olduğu gibi, bir oğlanla sıra arkadaşı, arkadaş, sırdaş olarak geçirme imkânının olmamasının ne kadar büyük bir eksiklik olduğunu görebiliyorum. bakışacak, baba ikna edilip sinemaya gidilecek, belki öpüşülecek oğlan işi kolaydı. kızları beğendiğini fark edebilmiş olanların işi daha bile kolaydı, o yıllarda. ama cinsiyetin silinebildiği bir arkadaşlığın en kolay mayalanacağı yer okuldu.
ayrı kız okulu talep edenlerin esas amacı bunu engellemek! çocukluğun yumuşaklığıyla ergenliğin arzularının karıştığı, belli bir düzeyde ve belli bir tür eşitlenebilmenin mümkün olabildiği yıllarda, kızlarla oğlanlar birbirlerinden uzak olsun, birbirlerini daha sonra, patriyarkanın hiyerarşisinin kemikleştiği çağlarda ve o hiyerarşi içinde yani evlilik kurumunda tanısın istiyorlar! yabancı olsunlar ki o baskı ve sömürü olağan gelebilsin.
cumhuriyet, ilk yıllarında en iyi eğitimi erkeklere layık görüyor, yani kız ve erkek liseleri var ve programları farklı; örneğin kız liselerinde ev ekonomisi okutuluyor. ama ilkokulda ayrışma yok! bugün de mesleki eğitim alanında, kız ve erkek meslek okulları var.
esas korku noktası, çocuklar birlikte okula giderken kızların yaşıtları olan oğlanları sevme ve onlarla romantik/cinsel ilişkilere girme ihtimali. aynı kızlar, kendi rızaları olmadan, aile zoruyla, kendilerinden yaşlı hatta başka bir kadınla resmi nikâhlı olan adamlarla adına evlilik denen bir ilişki içinde birlikte olabilir. sorun görülen şey kızların kendi cinsellikleriyle ilgili kendi kararlarını verebilmeleri ve kararı evliliğe gerek görmeden uygulamaları. bu insanlık dışı, hukuk dışı düşünceye sahip ailelere bir “çözüm” sunacağını iddia ediyor, milli eğitim bakanlığı.
nitekim, milli eğitim bakanı yusuf tekin, karma eğitim esas olmakla birlikte esas hedefin okullaşma olduğunu ve kız çocuklarını, erkeklerle birlikte okutmak istemeyen aileleri düşünerek kız okulları açabileceklerini söylüyor.
öncelikle şunu hatırlamak gerek. çocukların zorunlu eğitimi almasını sağlamak devletin görevi. ailenin çocuğumu okutmayacağım deme gibi bir hakkı yok çünkü temel eğitim temel haklardan biri. gerçi ailenin 15 yaşındaki kızını evlendirme gibi bir hakkı da yok!
yine bakan, kız okullarının yanı sıra, karma okulların olacağının da altını çizmiş. isteyen kızını oralara da gönderebilecek. bunun muhafazakâr çevrelerde, karma eğitim almış kızlarla ilgili küçültücü yargılara sebep olacağını tahmin etmek güç değil.
daha önemlisi, kız okullarındaki eğitimin zamanla karma eğitimden farklılaşması ihtimali yüksek. her durumda, kendisine biçilen, kızlara göre eğitim, ardından da evlenme kaderini yırtıp atacak kızların çıkacağına inanıyorum çünkü bu topraklarda kadın özgürlüğünün sesi duyuldu. ama zaten imam hatipleştirilmiş eğitimin bir de kızlar için ayrı okullar dayatması, en az okullara imam hatip atanması kadar tehlikeli bir adım. buna geri attırmamız gerekiyor.
çocuklar için en büyük tehlike diğer çocuklar değil, yetişkinler. ailelerindeki, sokakta karşılarına çıkabilecek, devletin başındaki –başta erkekler olmak üzere- yetişkinler. kızları onlardan koruyalım.