Günümüzde Neolitiğin yaşandığı topraklarda yeni bir devrim ortaya çıktı. Kendi köklerine üzerinde yeşeren devrim; Rojava Devrimi…
Tarih boyunca birçok devrim olmuştur. Rusya’dan Atina’ya, Fransız Devrimi’ne kadar insanlık için iyi bir miras bırakıldı. Fakat insanlık üreticilik özelliğini Neolitik dönemde geliştirmiş, toplumsal gerçeklik bu dönemde ortaya çıkmıştır. O yüzden devrimlerin ilki Neolitik Devrimi gerçek anlamda insanlığa büyük bir miras bıraktı. Bundan kaynaklı bu kültür üzerinde filizlenen yeni bir devrim sağlam bir temele dayanabilirdi. Günümüzde Neolitiğin yaşandığı topraklarda yeni bir devrim ortaya çıktı. Kendi köklerine üzerinde yeşeren devrim; Rojava Devrimi…
Ortadoğu’da PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın çıkışı, Ortadoğu halkları ve dünya için iyi bir başlangıç oldu. Kapitalizm olgusuna karşı geliştirdiği felsefesine Rojava Devrimi bir dayanak oldu. Rojava Devrimi insanlık devriminin somutlaşması açısından en iyi örnektir. Bunun için emek veren ve bu uğurda canlarını ortaya koyan devrim şehitlerinin anıları sürdürülen mücadelede yaşatılacaktır.
2012 yılında Rojava’nın Kobanî kentinden başlayan kıvılcım 19 Temmuz'da tüm insanlık için bir umut oldu. Devrim 11. yılına girerken verilen bedellerin anısına devrim mücadelesi hâlâ devam etmektedir. Rojava Devrimi nasıl ki ilk başlarda DAİŞ, Türk devleti ve uluslararası komplocu güçlerin hedefi olduysa günümüzde hâlâ bu saldırılar devam etmekte. Çünkü devlet zihniyeti ile yürütülen bir dünya sistemi var. Ve bu sistem Rojava Devrimi’nde somutlaşan demokratik özerklik projesinin gelişmesini, yaygınlaşmasını istememektedir. Bunun için varolan tüm gücünü ortaya koymakta ve her türlü saldırı girişiminde bulunmaktadır. Peki Rojava Devrimi’nin dayandığı fikir neden bu kadar dünya sistemini korkutmakta?
19 Temmuz Devrimi, toplumun esas değerlerini öne çıkaran demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma temelinde erkek egemenlikçi devlet zihniyetine karşı durmuştur. Bu duruş tüm halklar üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Yeniden bir arada yaşamanın umudunu doğurmuştur. Bizler somut olarak bu fikrin forum kazanmış haline; ‘Demokratik Özerklik’ diyoruz. Demokratik Özerklik üzerine toplum yeniden nasıl inşa edilirin somut göstergesi oldu. Alternatif bir toplum olarak meclis, komün ve kurumlar kuruldu. Bu sistem halkın kendi özgücüne dayanarak hareket eder. Sistemin zihniyet temeli, demokratik politik bir topluma dayanmaktadır. Yani bu proje ne kadar yaygınlaşırsa devlet bir o kadar daralır. Devlet değil, halklar ön plana çıkar. Çünkü toplumsal bir alternatif olan Demokratik Özerklik aynı zamanda komün sistemidir. Paylaşımın, toparlanmanın, kollektifliğin, güzelliğin biçim almış hali diyebiliriz.
Bir kadın devrimi
Tabi Rojava Devrimi’ni sadece bir halk devrimi olarak adlandırmıyoruz. Aynı zamanda bir kadın devrimidir. Neden mi? Doğal toplum ilke ve ölçülerini esas alan Rojava Devrimi, kadın kültürüne yeniden dönüşümü ifade eder. Tanrıça kültürünün tohumunun atılıp ve filizlendiği bu topraklarda Neolitik devrim varlık kazanmıştır. Her ne kadar erkek egemen zihniyet kendisini yaşatsa da direnen kadın bilgeliği, tanrıça kültürü izleri bu topraklar üzerinden silinmemiştir. Ve direnenler bayrağı elden ele vermiştir. Elbette bu sadece 11 yıllık bir tarih değildir.
Tanrıça kültürü ile başlayan, direnen dünya kadınlarının mirası ile ve Kurdistan kadın özgürlük mücadelesinin sonucudur diyebiliriz. Ninhursag ile baş gösteren, İnanna’yla savaşı ve güzelliği ifade eden tanrıçalarla bu topraklar kadınlarla bütünleşmiştir. Bu sağlam zemin ile Kobanî savaşı ile başlayan devrimin izleri büyük bir mücadele ve bedellerle günümüze ulaşmıştır. Kurdistan’ın her yerinden kadınlar devrime olan inanç ve umutlarını kucaklarcasına mevzilere koştular. Gün oldu Kobanî sokaklarında Viyan Peymanların sesi yankılandı. Tarih sayfasında yerini alan dengbêjlere taş çıkarırcasına… Sesiyle, cesaretiyle, silahıyla kadınca savaştı. Savaş ilerledikçe yiğit meydanlarında Zehralar, Hêvîdarlar beliriverdi.
Tüm bu direnişçi ruh direngen tanrıça damarların devamıdır elbette. Bu direniş Jineolojî ile asıl hakikatini bulacaktır.
Dünyaya yayılan umut devrimi
Yaşamın kendisi umut vaat etmektedir. Umut ise yaşamın kendisidir. Yaşam varoluş ve anlamla bütünleşerek özgürlük ahengi ile akmayı ister. Varoluş özgürlükle anlam kazanır. Bundan kaynaklı özgür yaşam insanlığın umududur. Rojava Devrimi bir insanlık umudu olarak doğdu. Ve günümüzde sadece Ortadoğu’da değil dünyanın birçok yerinde kabul görülmektedir. Bu devrim; Kurdistan’a akın akın enternasyonal kadın ve erkeklerin geldiği bir zemin sağlamıştır. Gençler ve özelde kadınlar kurtuluş yolunun umudunu bu topraklarda yeşeren devrimde buluyorlar. Bu aynı zamanda şunun göstergesidir; dünya sisteminin gelişen son evresi kapitalizm, insanlar için hiçbir yaşam umudu bırakmamıştır.
Günümüzde varolan sistem; yaşamın tüm değerlerine saldırmakta ve tüketimin son aşamasında ilerlemektedir. PKK Lideri Abdullah Öcalan, ‘…Ortadoğu toplumunun insanlık kadar eski tarihini olanca toplumsal zenginliği içinde Demokratik Modernite’nin toplumsal değerleriyle kaynaştırarak, özellikle günümüzde zihniyetini ve iradesini taşırmadığı tek bir toplumsal gözenek bırakmayan kapitalist modernite hegemonyacılığına karşı dikilmek, özsavunma yapmak ve yeniden inşalara yönelmek en kutsal görevdir’ diye dile getirmiştir. Tam da Rojava Devrimi bu yönlü yeniden inşalara yöneldi ve bunun için mücadele edilmektedir. O yüzden bu inşa çalışmalarının devamını getirmek, mücadeleden vazgeçmemek en kutsal görevdir. Bu fikir somutlaştıkça, yaygınlaştıkça insanlık kazanacaktır. Ve gerçekten sosyalizmde ısrar etmenin etik ve estetiği sonucu gün ışığına çıkacaktır.