Özel savaş politikalarının Kürt halkının 40 yıldır sürdürdüğü ölümüne mücadelenin önünü kesmek için devreye sokulması yeni değil fakat özellikle son yıllarda gemi azıya almış bir tarzda sürdürülüyor. Doğanın tahrip edilmesi, ormanların yakılması, Kürdistan'ın maden ve enerji şirketlerinin yağmasına açılması da bu özel politikanın bir parçası…
Kadın olmak dünyanın her yerinde zor. Fakat Kürdistan'da kadın olmak özel savaş politikalarının doğrudan hedefi haline gelmek anlamına geliyor.
Özel savaş nedir, özel savaş politikaları hangi araçlarla yürütülür, halkı nasıl etkiler, özellikle kadınlar ve çocuklar üzerinden yürütülen ve aynı zamanda burjuvazinin evrensel ölçekte kullandığı bu kirli savaş yöntemleri hangi aşamalardan geçti, hangi sonuçları elde edebildi?..
“Özel savaş politikaları”, baskı altına alıp şiddet ve terörle boyun eğdirmeye çalıştıkları bir toplumun özünü boşaltmak, onu kendine yabancılaştırmak için burjuva devletler tarafından çeşitli araçlarla uygulanmaya çalışılan bir politikadır. Bosna-Hersek'ten Vietnam'a, Sırbistan'dan Şengal'e, Filistin'den Latin Amerika'ya, Asya'dan Afrika'nın derinliklerine savaşların, iç savaşların sürdüğü bütün coğrafyalarda faşizm ve sömürgecilik teslim alamadığı, silahla ve zorbalıkla baş eğdiremedikleri bir halkı içten çökertmeye çalışır.
Özel savaş politikalarının Kürt halkının 40 yıldır sürdürdüğü ölümüne mücadelenin önünü kesmek için devreye sokulması yeni değil fakat özellikle son yıllarda gemi azıya almış bir tarzda sürdürülüyor. Doğanın tahrip edilmesi, ormanların yakılması, Kürdistan'ın maden ve enerji şirketlerinin yağmasına açılması da bu özel politikanın bir parçası…
Kürdistan'da özel savaş politikaları
Tarihten de biliyoruz ki Türk devleti Kürt halkına karşı sadece baskı ve zorbalık, işkence ve katletme yöntemleri kullanmıyor; bu kirli savaşın en önemli ayaklarından birini de özel savaş oluşturuyor. Korucuların, asker ve polisin, yerel bürokrasinin de dahil olduğu, devletin koruma ve gözetimindeki devasa bir ağ savaşın bu cephesinde en aşağılık yöntemleri hayata geçiriyor. Halkın direnişi, o halkın en derindeki özüne, öz değerlerine ve evlatlarına yönelik özel politikalarla yozlaştırılmaya çalışılıyor. Bu savaş en başta kadın, çocuk ve gençleri hedef alıyor. Onları yıldırmayı, yozlaştırmayı hedefliyor. Sınıf atlama hayallerinin ve lüks tüketim özlemlerinin körüklenmesi, uyuşturucu alışkanlığı ve fuhuş bu aşağılık savaşın sac ayaklarını oluşturuyor.
Sınır bölgelerini militer bir ağ şeklinde kuşatmış olan ve adeta onlardan habersiz ‘kuşun uçmadığı’ Türk Ordusu’nun bizzat karakollarının örgütlediği uyuşturucu ticareti ve fuhuş “herkesin bildiği bir sır”; zaman zaman deşifre olsa da genellikle yine bu güruh tarafından üstü gizlilik kararlarıyla örtülüyor. Bu tür ifşaatlar “terörle mücadeleyi zarara uğratmak için terör yandaşlarının yaydığı ve bunların güvenlik güçlerini zan altında bıraktığı” demagojisiyle karşılanıp boşa çıkarılmaya çalışılıyor.
Özel savaş politikaları 1840'larda Afyon Savaşlarıyla Çin'de, '60'larda ise Amerika'da Kara Panterler'e karşı uygulamaya sokulmuştu. Burjuvazinin “deneyimini” dünya yüzüne yayma konusundaki mahareti bilinir.
Kara Panterler
Sistemin “tehlikeli”, dahası “düşman” olarak gördüğü toplumsal muhalefet dinamiklerini içten bozarak çürütmek için uyguladığı bu taktiğin mucidi 48 yıl boyunca FBI’ı (Federal Soruşturma Bürosu) yöneten Edgar Hoover’dır. Fanatik bir komünizm düşmanı, siyah düşmanı, LGBTİ düşmanı olmasıyla tanınan bu ırkçı, siyahların isyan potansiyelini zayıflatıp etkisizleştirmek için onların üzerine sadece polis terörü ve himaye ettiği ırkçı çetelerle gitmedi. Etrafındakilere bunun isyanı daha da yayacağını ve kitlesel hale getireceğini söyledi. Bunun yerine onların yoğun olarak yaşadıkları yoksul semtlerde uyuşturucu satışını fiilen serbest hale getirerek işe başladı. Çoğu yerde bizzat sivil polisler şeker dağıtır gibi uyuşturucu dağıtıyorlardı.
“Sadece polis gücüyle üstlerine gidersek bu onları sadece katılaştırır ve kemikleştirir, geniş siyah topluluklardan destek almalarını kolaylaştırır” diyen Hoover, uyuşturucu alışkanlığının yaygınlaşmasına paralel olarak fuhuş başta olmak üzere ihbarcılığın, tetikçiliğin, kısacası toplumsal çürümenin kendiliğinden boyutlanıp yayılacağını öngörüyordu.
Kara Panterler başta olmak üzere siyah uyanışın gelişmesine paralel olarak bütün ilerici radikal örgütlenmeler Hoover’in bu çürütme politikasına karşı militan bir karşı mücadele örgütlediler. Polisin koruyup desteklediği uyuşturucu çeteleriyle silahlı çatışmalara girdiler ve onların çoğunu etkisiz hale getirip dağıtmayı başardılar. Fakat FBI ve polisin karşı darbeleri nedeniyle onlar güç kaybedip zayıfladıkça bu çürütme siyaseti yeniden öne çıktı.
Afyon Savaşları
Toplumu çürüterek isyan dinamiklerini zayıflatma politikasının tarihteki daha eski örneklerinden biri de Çin’de karşımıza çıkar: Afyon Savaşları.
İngiltere Kraliçesi Victoria, 19. yüzyılın en büyük uyuşturucu taciriydi. Dünyanın dört bir yanına yayılmış krallıkta afyon, imparatorluk ticaretinin en değerli malına dönüşmüştü. Hindistan’daki yoğun haşhaş ekimi ve afyon üretimi Britanya’nın inisiyatifi ve kontrolünde gelişti. Bu afyonun büyük bölümü kaçak yolla Çin’e giriyordu. Çin, afyon bağımlılığına karşı savaş açtı.
Çin İmparatorluğu'nda üst düzey bir görevli olan Lin Zexu bu çetrefil sorunu çözme göreviyle Kanton'a gönderildi. Nüfus üzerinde yıkıcı etkiler yaratması nedeniyle afyonun dolaşımını ve kullanımını yasaklayıp bazı Britanya gemilerinin yüklerine el konulmasını emrettiği o yıllarda Çin’de yaklaşık 2 milyon uyuşturucu bağımlısı bulunmaktaydı.
El konulan afyon çok derin çukurlara boşaltıldı, üzerlerine su dökülüp bulamaç haline getirildi. Bu bulamaç nehrin sularına karışıp dağılsın diye kanallarla yandaki kumsala boşaltılıyordu. 20 bin kasa afyonu bu şekilde imha etmek için yüzlerce işçinin 22 gün boyunca hiç ara vermeden didinmesi gerekmişti.
Uyuşturucu kelimesini asla ağzına almayan kraliçe bu insanlık dışı eylemi özel mülkiyet ve “ticaret özgürlüğü” kılıfı altında savunuyordu. Ticaret özgürlüğü kapitalizmin kutsallarının başta geleniydi. Kraliçe Victoria, savaş filosunu Çin kıyılarına gönderdi. 1838’de başlayan afyon savaşları 20 yıl sürdü.
Özel savaş politikalarıyla düşürülen, katledilen kadınlar
Kürdistan'da kadınlara yönelik taciz ve tecavüzler 2020'den başlayarak daha sistematik hale getirildi. Uzman çavuş olarak bölgeye gönderilen eğitilmiş elemanlar özel olarak genç kadınları baştan çıkarıp gençleri uyuşturucuya alıştırmakla görevlendirildiler.
Kürdistan'ın bütününde fakat özellikle Hakkari, Yüksekova, Çukurca, Şırnak ve Uludere’de başını özel harp elemanları ve korucuların çektiği fuhuş ve şantaj çeteleri cirit atmaya başladı. Bunlar bugüne kadar sayısız suç işlediler.
Hayli kabarık bir liste var, fakat ilk elde Batman Gerçüş'te İpek Er'e tecavüz ederek onu intihara sürükleyen Musa Orhan örneğiyle babası polis olan Zaynal Abakarov'un ağına düşürdüğü ve 4 yıldır kayıp Gülistan Doku örneklerini sayabiliriz.
Van'da Talip Korcan çocuk denecek yaşta iki lise öğrencisine sistematik olarak tecavüzde bulundu.
Mardin'de uzman çavuş Ömer Ayaz, korucu Yakup Akyol da bu tecavüzcülerden… Korucu Yakup Akyol ve yanındaki dört kişi genç bir kadına 4 yıl boyunca taciz ve tecavüzde bulundu.
Burjuva devletin şefkatli kollarında korumaya alınan failler, burjuva devlet-mafya işbirliğiyle uyuşturucu batağına çekilen, tecavüze uğrayan ve katledilen binlerce kadının hayatını kararttılar.
Farklı bir örnek olarak Şırnak'ta sokakta kadınları taciz etmeye kalkan Zekeriya Çelik, Şırnak halkı tarafından cezalandırıldı. Bu örnek aslında devletin toplumu sindirip çürütmeyi hedefleyen özel savaş politikalarına karşı izlenmesi gereken öz savunma refleksiydi. Cezasızlık politikasının hüküm sürdüğü, katillerin sırtlarını erkek devlete ve faşist yargıya dayadıkları bütün coğrafyalarda gerek bireysel gerek toplumsal öz savunma, bu tecavüzcü katillere verilecek en iyi yanıt olmanın yanında, takipçiler açısından da caydırıcı olabilecek bir saldırıya girişirken iki defa düşünmeye, ayaklarını denk almaya zorlayacaktır.
Neden olduğu tahribatın kolay kolay giderilemeyeceği bu türden bir toplumsal düşkünleştirme ağı kesinlikle parçalanmalıdır. “Bana bir şey olmaz arkamda devlet var” rahatlığıyla gençleri zehirleyen, genç kadınları fuhuş tuzağına düşüren, sonra elini kolunu sallayarak yeni av arayışına çıkan bu alçaklar hak ettikleri dersi almalıdır!