Amed, 2000’lerin başı… 90’ların Kürt kimliğine dönük saldırıları, köy yakmalar, faili meçhuller, cezaevi süreçleri tüm sıcaklığıyla devam ediyor. Ve o yıl karar alınır, ilk kez geniş katılımlı bir etkinlik düzenlenecektir. Ev ev, sokak sokak 8 Mart bildirileri dağıtılır
Kadın mücadele tarihinin hafızasını sahiplenmek ve bu deneyimleri kuşaktan kuşağa aktarmak direnişin heyecanını her daim yaşatıyor. Ve deneyimleri aktarmak, o dönem mücadele vermiş, miras olarak bugünlere kadar gelmesini sağlamış kadınlara bir borç olarak karşımızda duruyor.
Hiçbir kadın direnişinin serüveni kolay olmamıştır. Tıpkı bireysel tarihimizdeki devrimleri gerçekleştirmek kadar zor ama illa ki sonuç alıcı olduğu gibi.
8 Mart yaklaşırken tarihsel birikimler kadar günümüzün siyasal atmosferi de onu nasıl karşılayacağımızı belirleyecek. Büyük heyecan şimdiden başladı. Dünyanın hemen her ülkesinde kadınlar farklı coğrafyalarda da olsa, farklı kültüre, inanca, farklı sınıfsal karaktere de sahip olsa aynı gün, aynı heyecanı yaşamanın hazırlıklarını yapıyor. Çünkü kadınların tarihe bir sözü var: Unutmamak ve bu ruhla örgütlenerek mücadeleyi yükseltmek.
Kürdistan’da 8 Mart‘ı sahiplenme ve kazanımları bir sonraki yıllara aktarmanın macerası bugünlerin mücadele ruhuna büyük katkı sağladı. Belki ataerkil zihniyetin baskılarıyla birlikte ulus devlet politikalarının yasaklama, tutuklama, karalama politikaları bu kadar yoğun olmasaydı, 8 Mart çok daha güçlü bir arşivle günümüze kadar gelecekti. Ancak Kürdistanlı kadınlar açısından bir yanıyla erkek egemen zihniyetle mücadele, bir yanıyla tekçi zihniyetin Kürt kimliğine dönük saldırılarına karşı özsavunma geliştirme hep iç içe yürümüştür.
Bugünkü devasa kadın mücadelesinden, kadın örgütlülüğünden, sayıları yüzbinleri bulan eylemci kadınlardan yakın geçmiş tarihimize, bir salon etkinliğine yolculuk yapalım.
Amed, 2000’lerin başı… 90’ların Kürt kimliğine dönük saldırıları, köy yakmalar, faili meçhuller, cezaevi süreçleri tüm sıcaklığıyla devam ediyor. Ve o yıl karar alınır, ilk kez geniş katılımlı, müzikli, halaylı, konuşmalı, slayt gösterimli bir etkinlik düzenlenecektir. Kapalı alanda olacaktır etkinlik çünkü açık alan mitinglerine OHAL zihniyeti engel çıkarmaktadır. Ev ev, sokak sokak gezilerek 8 Mart için hazırlanan bildiriler dağıtılır. Ancak görülmüştür ki 8 Mart’ın tarihçesi ve anlamı henüz tüm kadınlar tarafından tanınma fırsatı yakalanamamış, çok gündem olamamıştır. O dönemler büyük oranda kadın kurumları, sendikalar ve partilerdeki kadınların sahiplendiği ve yaymaya çalıştığı bir gündür 8 Mart.
Bir de 21 Mart-Newroz’un çok yakın olduğu ve neredeyse kutlama hazırlıklarının başladığı tarihlere denk gelmektedir bu deneyim. Newroz duygusu tatlı bir rakip yoldaş olarak kadınların karşısında durmaktadır. Çünkü Kürt halkı kadın erkek hep birlikte, kolektif bir duygu halinde Newroz ruhuna bürünmüştür bile.
8 Mart salon etkinliğini planlayan hazırlık komitesinin ve çalışan kadınların aklında, Newroz kadar yer edinmemiş bir gün için kaç kadın gelecektir sorusu yatar… Bir heyecan kaplar hazırlık yapanları, acaba kaç kadın hatırlarını kırmayıp gelecektir. Kimileri annesinin ona söz verdiğini, kimileri komşularını zar zor ikna edebildiğini, kimileri de gelmek isteyen kadınlara eşlerinin engel çıkarabileceğini kaygıyla dile getirir. Ve güvenlik kaygıları da belki etkileyebilecektir katılımı.
Dış kapıda polis, bahçede görevli kadınlar sabah saatlerinden itibaren akşamki program için beklemektedir. Polisler de merak ediyorlar belli ki… Newroz’a canının pahasına sahip çıkan kadınlar bakalım bu etkinliğe de sahip çıkacak mıdır.
Program saatinin başlamasına henüz birkaç saat kala adeta renk cümbüşüne bürünmüş bir nehir akmaya başlar salonun bahçesine. Başta anneler, genç kadınlar, üniversiteliler, elinde bastonuyla nineler, hamile kadınlar bu nehrin içinde salona doğru akar.
Salon dolacak mı dolmayacak mı kaygısını taşıyan kadınlar üç bin kadının gelmesiyle birlikte salona dahi giremez, kapıda gelenleri karşılamak dışında bir şey yapamazlar. Ancak kapıda karşılama işi de birazcık karışır çünkü birbirini uzun zamandır görmeyen kadınların sarılmaları, bütün sülaleyi tek tek sorup selam göndermeleri öylesine güzel ama uzun süreli bir andır ki geride yüzlerce kadın aynı seremoniyi yaşamak için beklemektedir. Ve hiç farkına varılmadan artık Barış Anneleri'nin kapıda gelenleri karşıladığı görülür. Hazırlık komitesi kalabalıktan içeri dahi girememektedir. Salondaki zılgıtlardan, sloganlardan artık kimse kimseyi duyamaz hale gelir. Programı hazırlayan genç kadınlar da görevli kartlarını çıkarır ve kendilerini zılgıtlar eşliğinde halayın içine katar. Kontrolden çıkmış, inisiyatifin annelere verildiği bir 8 Mart olarak tarihe geçecektir bu deneyim.
Sayıları yüzü geçmeyen kadının inancıyla, emeğiyle, azmiyle yaşanan bu tabloda unutulmayan bir sahnedir görevli kadınların gözyaşları… Sevincin ve umudun ifadesidir bu ağlayışlar. Kürdistanlı kadınlar ulusal kimlikleriyle birlikte kadın cins kimliklerine de sahip çıktıklarını bir kez daha göstermiştir. O etkinliğe katılan kadınlar, bu karanlık çağda asla yalnız olmadığını görmenin onurunu yaşar…
Şimdilerde on binlerce kadının katılımıyla gerçekleşen mitingler, gece yürüyüşleri, muazzam eylemlilikler dururken bir salon etkinliğini bu kadar önemseyerek anlatmak basit gelebilir. Ancak o etkinlik kadınlara birçok şeyi yeniden hatırlattı. Her şeyden önce kadınların öğrenmeye muhtaç, bilgileri olmayan varlıklar değil; fırsat doğduğu, paylaşım yaşandığı anda potansiyellerindeki özgürlük sevdasını açığa çıkaran varlıklar olduğunu öğrendi kadınlar.
O salon etkinliğinin ardından bu tür buluşmaların sürekliliği için neler yapılabilir ve 8 Mart ruhu nasıl her güne yayılabilir derdine düştü kadınlar. Etkinlikler arttı, buluşmalar çoğaldı, ilişkiler gelişti.
Birken bin olabilmenin, çoğalmanın o muhteşem heyecanına bir kez daha tanık oldu kadınlar ve artık geri dönüşü olmayan bir örgütlenme çizgisine girmenin farkındalığını yakaladılar.
O gün kadın dayanışmasının ortaya çıkardığı buluşma anı ve atılan sloganlar daha geniş örgütlenme ihtiyacını bir kez daha açığa çıkardı. Tarihsel birikimle, kazanımlarla, ödenen bedellerle ve 8 Mart’ın deneyimiyle Kürt kadın hareketinin kurumsallaşması, dolup taşan enerjiye cevap olabilmek için doğdu.
Özgün ve özerk örgütlenmenin sınavlarından biri olan o günle birlikte kadın yoldaşlıkları daha da çoğaldı. Siyasette kadının iradesi daha fazla açığa çıkmaya başladı. Yerel yönetimlerde kadın eksenli programlar oluşturuldu. Ve tarihe damgasını vuracak olan eşbaşkanlık sistemi geliştirildi. Akademi, kültür, sanat, spor, basın alanlarında kadınlar kendi hakikatlerini ifade eden duruşlarını sergilediler. Kadın derneklerinin, kadın dayanışma merkezlerinin sayısı artmaya başladı.
Kolektif özgüven yaşamın her alanına yayılmaya devam etti. Sadece 8 Mart’ların değil; 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü, Dünya Kadın Yürüyüşü, Ortadoğu kadın buluşmaları ve feminist hareketlerin kazanımlarına daha örgütlü sahip çıkıldı.
O günlerde gündemde değildi jineolojî (kadın ve yaşam bilimi) iddiası ama yıllar geçtikçe kadınlar kendi köklerini ararken annelerinin deneyimlerine ve taşıdığı kültüre daha fazla yönelmeye başladı. Çünkü anneleri o gün onlara kadın hakikatinin yok edilemediğini, sadece keşfedilmeyi beklediğini bir kez daha öğretti. Kadınlar atölyelerde, seminerlerde buluştu, kendilerinin çıkardığı dergiyi okuyup, tüm dünya kadınlarının bu deneyimden haberdar olması için çabaladı.
Ve o salon etkinliğinin öncesi ve sonrasında da kadınların tarihinin sadece erkeğin nesnesi olma tarihi değil; yaşamın öznesi olma tarihi olduğunu görmek, kadın deneyimlerini tarihe mal etmek bir sorumluluk olarak gelişmeye devam etti.
Kürdistan’da her 8 Mart, kadın etiğinin ve kadın estetiğinin bir ifadesi olarak coşkuyla yaşanır. 8 Mart kadınların özsavunmasının tarihidir ve bu direniş tarihi alanlarda zılgıtlara dönüşür. Jin, jiyan, Azadî sloganı artık tüm dünya kadınlarına mal olur.
Bütün bu kazanımlar o salon etkinliği sayesinde mi olmuştu. Hayır, o salon etkinliği binlerce yıllık kadın direnişinin somut hale dönüşmesini bir kez daha göstermişti. 40 yıllık özgürlük mücadelesinin kadınların kendi cins bilincine sahip çıkmasının yansımalarından biriydi. O salon etkinliği örgütlenmenin nasıl moral kaynağına dönüştüğünün resimlerinden biriydi.
Genç kadın arkadaşlar, sizler de ulaşabildiğiniz bütün kadınlara ulaşırsanız yirmi yıl sonra belki böyle bir deneyimi aktarma şansına sahip olursunuz. Özgürlük adına alınan her nefesin, söylenen her sözün, atılan her adımın mutlaka mücadele tarihiyle buluştuğuna tanık olursunuz.