İnancını yaşayamadığı için her türlü ayrımcılığa, şiddete uğrayan Kızılbaş/Alevi Kürt kadınların kurtuluşu, ancak ve ancak kendi gerçeğiyle yüzleşmesinden geçer
Kadın hakikatin rengidir!
Hak ve hakikat mücadelesinde katledilen tüm kadın bedelgahlarımızın önünde özüm ile dardayım…
Kadim tarihlerden günümüze kadar hakikat ve özgürlük arayışında olmak aynı zamanda umut etmekle olmuştur.
En zor anında insanlığın yanında olan Meryem, Venüs ve Afrodit; kıbleyi temsil eden Kibele, koruyan star eden, kollayan İştar; Muhammet Mustafa'ya en çetin anında Kemaleti ile yetişen Hatice, Aliyel Mürteza’ya nurunu veren Fatma, Kerbela’da asla zulme boyun eğmeyen Zeynep ve güruhu Naciye’yi oluşturan bütün bu Analar aynı zamanda Hızır Aklını da devriye etmişlerdir.
Reya Heq, hak yol inanç gereği toplumsal düzlemde kadın ile erkek arasında eşit bir ilişki söz konusudur. Yani eşitlik ilkesi esastır. Ancak, günümüzde ne yazık ki bu özgür ve eşit ilişki kendini koruyamamış, mevcut devletçi-cinsiyetçi sistemin kültürel kodlarına teslim olmuştur. Cumhuriyet modernitesi adı altında tekke ve zaviyelerin kapatılması Ocak Düsturunun işlevselliğini yitirmesine neden olurken, öte yandan sosyolojik olgular da çözülmeyi hızlandırdı. Köyden kente göç olgusu bunlardan en önemlilerinden biridir. Bir yandan asimilasyon, bir yandan kültürel soykırım ciddi bir dejenerasyona yol açtı. Kentte tutunmaya çalışan Kürt/ Alevi kadınlar ne yazık ki inançlarını, dillerini, kültürlerini yaşayamadılar. Mevcut koşullarda bunu yaşamaları da beklenemezdi. Bu ise gerek topluluğu gerekse kadınları rıza toplumunun ilkelerinden ve inanç bağlarından giderek uzaklaştırdı. Toplum aidiyetini ve onu besleyen bütün inançsal, kültürel olarak besleyen damarını kaybetti.
Tekçi anlayışın Koçgiri’yle (1921) başlayan Dersim’le (1938) devam eden katliamlar silsilesi asimilasyon süreciyle derinleşerek devam etti. Daha önce öteki topluluklardan kadınların yaşadığı taciz, tecavüz, kadın şiddeti vb. sorunlar, bu yozlaşma ve çözülmeyle birlikte Kürt/Alevi kadınlar için de söz konusu oldu. Onlar da, her türlü şiddete ve ayrımcılığa maruz bırakılmakta; gerek devlet şiddeti, gerek erkek şiddeti, gerekse kamu alanındaki şiddetle yüz yüze kaldılar.
İnancını yaşayamadığı için her türlü ayrımcılığa, şiddete uğrayan Kızılbaş/Alevi Kürt kadınların kurtuluşu, ancak ve ancak kendi gerçeğiyle yüzleşmesinden geçer! İnancıyla, diliyle, kültürüyle yeniden yüzleşirse tekrar Anka kuşu misali küllerinden yeniden doğacaktır.
Tam da bu nedenle rızasız yolun zalimleri, düşmanlar öncelikle kadını, kadının yaşamı var ediş biçimi olan toplumsallığı, yani komünaliteyi hedefleyerek insanlığı düşürmüş, halkları düşmanlaştırıp, çatıştırarak tahakkümlerini kalıcı hale getirmeyi amaç edinmişlerdir.
Bilinmelidir ki, hakikati çiğneyen, özgürlüklere set çeken bu yasakçı eril zihniyet ve oluşumlarıdır. Rızasız yol, Ana/Kadın hakikatini cinsiyetçilik, tahakküm, gasp ve endüstriyalizm ile çiğnemiş; günümüzde kapitalist modernite olarak kendini gerçekleştirmiştir. Bu durum cümle cana ve cümle varlığa düşmanlık halidir. Çünkü hakikatten, Ana’dan, Ana Yolundan kopuş insanlığı zulmata düşürmüştür.
Bu yaklaşımla baktığımızda, hem topluluğun hem de kadınların karşı karşıya kaldığı sorunları şu sorularla daha iyi kavrayabileceğimizi düşünüyorum:
*Neden Alevi kadınlar Alevi örgütlenmeleri içinde üst noktalara, mercilere gelememekteler?
*Neden söz ve yetki kademelerinde yer alamamaktalar?
*Neden mücadelelerini sahaya yansıtamamaktalar?
*Neden Alevi kadınlar yaşam sahnesi de olan siyasetten çekildiler?
*Neden Cemlerde, sohbetlerde “Yol kadındır, kadın mürşidi kamilullahtır” sözünü çokça duyarız da gerçeklikte bu yaşanmaz?
*Neden “Alevilerde kadın erkek eşittir” sözü neredeyse her ortamda övünülerek dile getirildiği halde toplumsal yaşamda buna rastlanmaz?
*Neden Cem evlerimizde, kurumlarımızda kadınlar karar noktasında değil de sadece hizmet noktasındalar
*Neden Cem evlerimizde ve kurumlarımızda sözde kadın sekretaryası veya kadın meclisleri var da eş başkanlık sistemi yoktur?
*Neden cem evlerinde haremlik/selamlık cem-cıvat yapılmakta?
*Neden Cem evlerinde başörtü ya da örtü dayatılmaktadır?
*Neden Cem evlerimiz Rızalık topluluğunun inançsal dizgelerinden uzaklaştırılıp, Şia ve onun ritüellerine teslim edilmiş?
*Neden Cem evlerimiz birer asimilasyon merkezi haline getirilmiş?
Bu soruların cevaplanması, Kızılbaş/Alevi/ Kürt kadınların sorunlarının da çözümü için bir kapı aralayacaktır. Kadınlar mücadele alanlarında, kurumlarda yer alarak; kendilerine dayatılan haksızlıklara itiraz ederek; kendi gerçeklikleriyle yüzleşerek; daha güçlü ve kararlı örgütlenerek; sürekteki bütün kadınlarla el ele kol kola vererek yol yürüyebilir ve yarınları aydınlatabilirler.
Hak Yol talibi bir kadın can olarak vurgulamak isterim ki, Reya Heq/Alevi Yolu bir Ana Yoludur. Reya Heq/Alevi öğretisi bir Ana öğretisidir. Reya Heq/Alevi toplumsallığı bir Ana/Kadın toplumsallığıdır. İnsan; hakikati ve doğası gereği toplumsal bir varlıktır. Kadın ise, yaşamın kaynağıdır, var edendir, bu nedenle de toplumsallığın kendisi Anacıl bir gerçekliktir.
Bu hakikat üzerine kurulu özgürlükçü-eşitlikçi yaşam biçimi ise Kadının/Ananın hakikatiyle; öğretisi ve yaşamı var ediş biçimiyle, Rıza Toplumsallığıyla mümkün olabilecektir.
Dünyada ve yaşadığımız coğrafyada derinleşen siyasi, politik krizlerin kaynağı, farklılıkların birlikte yaşam alanlarının yok edilmesinin sonucudur. Krizlere çözüm Ana kadın düsturlu, ahlaki politik kom değerleriyle, farklılıkların birbirine tahakküm kurmadan ikrarla birlikte yaşamakla mümkündür. Xızır aklı, Ana kadın kemaleti, sevgi, barış, kardeşlik, adalet ve vicdanı toplumsal savunmamızın ve özgürlüğümüzün diriliş makamıdır. Biz Kızılbaş/Alevi Kürt kadınlar olarak, Zarife Ana gibi mücadele etmeli, Bese Ana gibi inançlı olmalı, Kadıncık Ana gibi öğretici olmalı ve Hz. Zeynep gibi mücadelemizi dilden dile yaymalıyız!
Özgür toplum özgür kadını yaratır. Eşitlikçi/özgür yaşama inanan, sahiplenen mücadeleyi büyüten tüm kadınlara aşk-ı niyazlarımla…
Zaman sahipsiz, yol anasız değildir!
*Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) 3. dönem Eş. Gen. Baş. / Alevi Kadın Aktivisti