Son 21 yıllık AKP iktidarı dinci politikalarla çocuğu korumak yerine hedefe koyan bir yerdedir. İstanbul Sözleşmesi bunun en bariz örneğidir, sözleşmeden çekilerek kadınları ve çocukları hedef haline getiren durum ortada failler iktidar uygulamalarından, cezasızlıktan güç alarak, nasıl olsa bana bir şey olmaz diyerek devam ediyorlar
‘‘Çocuk istismarı; çocuğun sağlıklı gelişimine, düşüncelerine, yaşantısına ve değerlerine zarar veren, fiziksel, cinsel ve/veya duygusal kötü davranışı, maddi çıkarlar için çocuğun kullanılmasını içeren davranışlardır’’ genel olarak çocuk istismarı böyle tanımlanıyor. Çocuğa dönük istismar çocuğun bütün hayatında derin izler ,yaralar bırakır.
Böyle tanımlandığı halde, her yıl çocuğa dönük istismar artıyor. Bu seferde Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde 25 yaşındaki bir erkek 2 yaşındaki çocuğa cinsel istismarda bulunarak çocuğun yaşamını yitirmesine neden oldu. Olayla bağlantısı olan, tutuklanan kişiler olduğu söyleniyor. Küçük çocuğun ablasının da cinsel istismara maruz kaldığı basına yansıyan bilgiler arasında.
Buradan istismar örneklerini saymayacağım. Basına yansıyan örnekleri biliyoruz. Basına yansıyanlar buzdağının görünen yüzü, ya sessiz sedasız yaşanan, kapatılan istismar vakalarını bilmiyoruz.
Çocuklara dönük istismarda, İHD verilerine göre 20 yılda 4.5 kat artış gösterdiği biliniyor, bu bile dehşet verici. Çocuk istismarı neden bu denli artıyor? Niye önlenemiyor? Şunu biliyoruz, dünyanın bir çok ülkesinde bir sorun fakat demokrasisi gelişmiş ülkeler çocuğa dönük her türlü istismarı önlemek için radikal önlemler alıyorlar, faillere ağır cezalar veriyorlar. Peki bizim yaşadığımız coğrafyada neden çocuğa dönük istismar vakaları artıyor?
Başta belirtmekte yarar olan şey, çocuğa istismarda bulunanları pedofili, münferit, hasta olarak görmenin, değerlendirmenin kendisi en büyük problem. Çünkü bilim insanlarının değerlendirmesi böyle bir fiilde bulunanların hasta olmadığı bilerek, isteyerek, tasarlayarak çocuğa zarar verdikleri yönünde. Pedofili bir hastalık değildir, bunu net olarak söylemek gerek. Toplumun münferit olarak değerlendirmesinin altında erkek egemen zihniyetin bunu meşrulaştırma çabası olarak görmek abartı olmayacaktır. Münferit demek olayın üstünü örtmeye çalışmaktan başka bir şeye yaramaz.
Zaten ülkemizde geldiğimiz nokta vahim, son 21 yıllık AKP iktidarı dinci politikalarla çocuğu korumak yerine hedefe koyan bir yerdedir. İstanbul Sözleşmesi bunun en bariz örneğidir, sözleşmeden çekilerek kadınları ve çocukları hedef haline getiren durum ortada failler iktidar uygulamalarından, cezasızlıktan güç alarak, nasıl olsa bana bir şey olmaz diyerek devam ediyorlar.
Sosyal devlet olmanın gereği nedir? Çocuğu korumak kollamak değil midir? Uluslararası sözleşmelere imza atmış bir ülke olarak BM uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getirmiyor. Çocuğun yüksek yararı gözetilmiyor.
6 Şubatta ki depremde yetim kalan çocukları tarikatlara teslim eden anlayıştan ne beklenebilir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, Ensar vakfındaki çocuk istismarları için; ‘’Bir kere olması karalamak için gerekçe olamaz’’ açıklamasıyla çocukları değil, çocukların istismara maruz bırakıldığı kurumu korudu. Yine sonraki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Derya Yanık, H.K.G’nin 6 yaşından başlayarak cinsel istismara uğraması, ancak bunu 18 yıl sonra cesaret ederek dava etmesine ise ‘tatsız bir konu’ demesi korkunç bir durum. Örnekler çoğaltılabilir. Çocuklar savunmasız ve her türlü tehlikelere açıklar.
Sistemin istediği şey, düşünmeyen, sorgulamayan, okumayan, muhalefet etmeyen bir toplum yaratma hedefi kadınları ve çocukları vuruyor. Üstüne erkek yargı, cezasızlıkta eklendiğinde ahlak değerleri alt üst olmuş toplum gerçekliği ortaya çıkıyor.
Çocuğa dönük cinsel istismarın önlenmesi için acil önlemler alınmalı. En önemlisi de bunu yapanlara ağırlaştırılmış cezalar verilmeli. Çocuklarla ilgili alanlarda çalışanlara aileden başlayarak eğitimler verilmeli.
Fakat her şeyden önce İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmeli. Çünkü İstanbul sözleşmesi siyasetin bile pazarlık konusu olabiliyorsa kadınlar ve çocuklar daha büyük bir risk altında ,koruyucu ve önleyici politikalarda samimi olmak lazım.