Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
No Result
View All Result

Bulanlar Hep Arayanlardı

Aylin Karakaş Aylin Karakaş
12 Ekim 2025
Yazı
0
Bulanlar Hep Arayanlardı
0
SHARES
48
VIEWS
Facebook İle PaylaşTwitter İle Paylaş

Yürünen yolun tanığı olan Fırat nehri, ince bedeninde taşırken kadınları, bir türkü çığırıyordu. Onuruyla var olmanın dik yokuşlarını tırmanan yiğit kadın ve erkekleri anıyordu. İnkarı yokluğa takas edenlere karşı varız diyen cesarete yürüyüşçüleri çağırıyordu. Yüründü boylu boyunca nehrin yolundan

Evvel zamanlarda yerin ve göğün 7 katı, kendi hikayesini yazanlara kapı aralarken bazı kahramanların ayak izleri bugüne cesaret verdi.

İnanna yeraltının yedi kapısından geçtiğinde, Derwêş aşkı için yedi gün yedi gece yürüdüğünde, Orpheus geriye bakmadan 7 gün karanlık yolları aştığında, Hakikate ermek için dervişler yedi gün yürüdüğünde, kadınlar da özgürlük için 7 gün yürümeye başlamışlardı.

Tarih tekerrürü bize borç bilecekse şayet Yedinci günün eşiğinde yürüyüşe çıkanın kaderi de artık eskisi gibi olmayacaktı.

Heybesi umut olanın menzili artık özgürlük olacaktı.

TJA’lı 250 kadın milyonlarca kadının iradesini kuşanarak 7 gün sürecek bir özgürlük yürüyüşü için yol aldığında azığında cesarete ve yalnızca inanca yer vardı.

Başladığı durağın ismini umut koyarken; varacağı yerin özgürlük olduğunu bilen kadınların büyüyen adımlarıyla duyula. Yollar genişlemiş, yol üstünde yola yoldaş olanlar birikmişti.

Mezar taşlarına elini süren kadınlar; anılara bağlılık yemini ederken, özgürlük yolunun ilk adımlarını yüreğinde hissetmeye çoktan başlamıştı.

Cibin köyünün taşlı patikalarını arşınlayanlar, bir okulun bahçesinde güneşin doğuşunu zihninde resmederken, Seldeğin köy kahvesine doluşanlar zılgıtlarla uğurlamıştı kadınları.

Geceler yürüyüş boyunca zamanını aşmak ister gibi kapısını ardına kadar kadınlara açan köylülerden yanaydı. Umut yürüyüşçülerini misafir etmek için kıran kırana yürütülen şen kavgaların yankısı yüreklere çarparken, “yürüyüşümüzde haklıydık” sözleri dudaklardan dışarı çıkmıştı.

Amara’ya yürürken o hep bilinen özlemin derinliği kendi ağırlığını büyütmüş, bahçeye giren her yürüyüşçünün avucuna bırakılan fıstıklar, kendi sahibinin avuçlarından döküleceği günün yakın olduğunu fısıldıyordu.

Avluda “Umut ilkesini”nin özgürlüğün can suyu olduğunu bilenler sözlerini sesleriyle yükseltiyordu.

Kadim geçmişin güzergahında aynı avazdan tek ses yankısını bulmuştu: “Özgürlük”.

Barışa yol bulmak isteyen yediden yetmişe herkesin yüreğinde ve bilincinde tek muhatap vardı: “Abdullah Öcalan”.

Yürünen yolun tanığı olan Fırat nehri, ince bedeninde taşırken kadınları, bir türkü çığırıyordu. Onuruyla var olmanın dik yokuşlarını tırmanan yiğit kadın ve erkekleri anıyordu. İnkarı yokluğa takas edenlere karşı varız diyen cesarete yürüyüşçüleri çağırıyordu. Yüründü boylu boyunca nehrin yolundan.

Çaba vaade destur etmeyecekti artık. Bir yol bulacağız diyen kadınlar yolu yapmaya çoktan karar vermişti.

Bir başlangıcın gayretinde, umudun ahenginde 7 gün yürüyenler, özgürlüklerin ve barışın kapısını işaret ediyordu.

Kadınlar özgürlüğün yurdunu çoktan bulmuş, hakikate sırt çevirenlere göz olmaya çalışmıştı. Kadınlar özgürlüğün yurdunu çoktan bulmuştu. Çünkü bulanlar hep arayanlardı.

Özgürlük yürüyüşçüleri yanlış yerde yol yürüyenlere, hakikate sırt çevirenler; kandan, hamasetten, ranttan beslenenlere, inkarı sırtına minder yapanlara, barış umudunun karşısında duranlara sesleniyordu şairin sözleriyle:

“Ey yürüyenler geçici sözcükler arasında! Nerede isterseniz orada oturun ama oturmayın aramızda. Geldi artık gitme zamanınız. Nerede isterseniz orada ölün ama ölmeyin aramızda. Yapılacak işlerimiz var toprağımızda. Burada bizimdir mazi. Bizimdir hayatın ilk sesi. Bizimdir bugün. Bizimdir gelecek. Burada bizimdir dünya ve ahiret. Defolun toprağımızdan, denizimizden, karamızdan. buğdayımızdan, tuzumuzdan, taşımızdan. Defolun her şeyimizden! Defolun belleğimizdeki anılardan…”

Ey yürüyenler geçici sözcükler arasında!

Kadınlar sesleniyordu özgürlüğün kanatlarına pençe atanlara,zamanınız geçti diye. Umut ve özgürlüğün adımları çoktan bizimle atıldı diye.

Etiketler: Barış SüreçiBüyük Özgürlük YürüyüşüFeminizmKadın DayanışmasıKadın haklarıKadın MücadelesiKürt kadın mücadelesiSayı 137
Önceki İçerik

Varoluşun Erdemli Duruşu: Direniş

Sonraki İçerik

Türkiye’de Katmerleşmiş Krizlerin Pozitif Entegrasyon Perspektifiyle Sistematik Çözümü

Sonraki İçerik
Türkiye’de Katmerleşmiş Krizlerin Pozitif Entegrasyon Perspektifiyle Sistematik Çözümü

Türkiye’de Katmerleşmiş Krizlerin Pozitif Entegrasyon Perspektifiyle Sistematik Çözümü

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.