Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
No Result
View All Result

Bölgesel Mülksüzleştirilmiş Bir Topluluk Olarak Domlar

Zühal Gezicier Zühal Gezicier
17 Ağustos 2025
Yazı
0
Bölgesel Mülksüzleştirilmiş Bir Topluluk Olarak Domlar
0
SHARES
29
VIEWS
Facebook İle PaylaşTwitter İle Paylaş

Göçebe yaşamda ev içi bakımdan sorumlu olduğu kadar “zanaatkar” olan ve bu zanaatı köylere gidip anlatan, köylerden müşteri getiren Dom kadın, üretim aşamasının en önemli olgusu olan arz-talep ilişkisini kırsalda yaratan ve yöneten kişiydi. Üretilen zanaatın karşılığını yine Dom kadın alarak “eve ekmeği getiren” kişi iken; yerleşik yaşamda bu denge tamamen sarsılmıştır

Domlar, tarihsel olarak Ortadoğu’da ve Türkiye’nin güneydoğusunda yaşayan göçebe zanaatkar Roman topluluklarından biridir. Genel görüşlere göre 7. ve 10. yüzyıllar arasında kast sisteminin en altında oldukları, günümüzde Pakistan sınırları içerisinde yer alan, o dönemde de Kuzey Hindistan olarak adlandırılan bölgeden ayrılan ve yüzyıllarca süren göçler halinde Ortadoğu’ya ve Avrupa’ya kadar ilerleyen Dom, Lom ve Rom topluluklarından Ortadoğu’da kalan Dom koludur. Konuştukları dile ise “Domari” denilmektedir. Tarihsel olarak da bakılacak olunursa Hindistan’da en yoksul ve en altta bir kastın ismi olan “Dom”, Çingene toplumunun Hindistan’dan çıkışta Ortadoğu’ya kadar kullandıkları, Rom ve Lom isminin de atası olan en eski adlandırmadır.

Türkiye’de Mıtrıp, Gewende, Aşık, Qareçi, Tuırkman(1), Türkmen, Qurbet vb. isimlerle ya da Tilkici, Davulcu, Kalaycı, Kalburcu, Dişçi gibi yaptıkları meslek adları ile anılmaktadır. Her yörede farklı isimlerle anılmalarına rağmen, aynı yörede farklı zanaat alanlarına göre de isimler almışlardır. Ayrıca kendilerini Abdal veya Aşiret olarak tanımlayan Roman toplulukları mevcuttur. Konuştukları dil “Teber dili” ve birçok bölgede kendilerini “Teber”(2) olarak da tanımlamaya başlamışlardır.

Domlar, Ortadoğu’da ve Türkiye’nin Güneydoğusu’nda hayvancılık ve çiftçilik yapan köylülere gıdalarına yönelik ihtiyaç duyulan temel düzeyde aletler üretmiş, düğün ve diğer eğlence törenlerinde müzik icra etmiş, karşılığında ise genellikle gıda almışlardır. Başlıca geçim şekilleri ise dişçilik, demircilik, eğlence müziği icrası, şifacılık, avcılık, elek-sepet yapımı, kalaycılık, kalburculuk ve basit düzeyde ticaretti.

Domlar 1970-80 yıllarında göçebe yaşamdan yerleşik yaşama doğru geçmeye başlamışlardır. Bunun başlıca nedenleri ise, toprakların tarıma açılması, iklim krizi ve bölgesel su yönetimleri nedeniyle sulak alanların azalması temiz suya erişimi zorlaştırmıştır. Ülkede gerçekleşen darbe dönemleri ve çatışmalı süreçler nedeniyle sokağa çıkma yasakları ve kırsal alanların güvensizleşmesi; fabrikasyon ürünlerin köylere ulaşması ve köylülerin gıdalarına yönelik zanaatlara ihtiyaçlarının azalmasıdır. Köylünün gıdasına yönelik zanaat icra ettikleri, bir üretim ve kazanç biçimi olan göçebe yaşam aynı zamanda bir geçim şekliydi. Göçebe yaşamın en önemli zorlukları da konaklama mekânları bulabilmekti. Yüzyıllarca aynı göç mekânlarını kullanan Domlar, bu güzergahları ve konaklanacak mekânları atalarından öğrenmiş ve bunu hafızalaştırıp nesilden nesle aktarmışlardır. Domların göç mekânları genellikle köylere çok yakın, içme suyu ve derelerin olduğu, birkaç ağaç gölgesinin bulunduğu verimli arazilerdi. Bu araziler yüzyıllarca ekilmemiş sahipsiz topraklardı ve aynı zamanda kırsal bölgelerde içme suyuna yakın oldukları için herkesin ulaşabileceği kamusal alanlar olarak kullanılırdı. Fakat; toprak reformları, tarım için sulama kanalları ve sondajlarla kuyulardan suların çıkarılması, Marshall yardımları(3) ile ülkeye getirilen ve toprak sahiplerine verilen traktör, biçerdöver gibi tarım aletlerinin yaygınlaşması tarımı verimli hale getirmiştir. Özellikle Güneydoğu’da boş toprakların, gücü elinde tutan toprak ağalarının ve beylerin eline geçmesi tarımda rekabeti artırmıştır. Bununla birlikte Domların hafızasında yüzyıllarca aktarılarak kullanılan göç mekânlarının işgal edilmesine (tarıma veya meraya açılması) ve Domların kırsal alanda konaklayacağı mekânların daralmasına yol açmıştır. Domlar, fabrikasyon ürünlerinin henüz ulaşamadığı köylülere basit işçiliklerle ürünler hazırlamış, dolayısıyla göçebelik bir yaşam biçiminden ziyade Dom toplulukları için geniş alanlarda köylülere ulaşma ihtiyacı olarak bir geçim şekliydi.

Yüzyılın sonlarında Kürt sorununun ortaya çıktığı ve hibrit savaşlara sahne olan Türkiye’nin Güneydoğusu, iç çatışmaların yaşandığı bir bölge haline gelmiştir. Bu bölgede, Kürt sorunu ve ülkede yaşanan askerî darbeler nedeniyle belli dönemlerde sokağa çıkma yasakları ve çatışmalar, kentlerden ziyade kırsal alanları daha güvensiz hale getirmiştir.

Toprak çatışmaları ve etnik çatışmaların olduğu bu bölgede kırsal alanların güvensizleşmesi, devletin teröre destek verdikleri gerekçesiyle başta köylüler olmak üzere kırsal alanlarda yaşayan Domlar da şehirlere göçe zorlanmıştır. Dom toplulukları da yerinden edilerek kentlerde yaşamaya mecbur bırakılmıştır. Yerleşik yaşama geçmek zorunda kalmaları ile mesleklerini icra ettikleri alanlar daralmıştır. Dolayısıyla hem yerinden edilmiş hem de geçim şekillerinden edilmiştir. Kentlerin nüfus olarak hızla büyümeye başladığı bu dönemde sanayinin yetersiz olduğu, gıda üretiminin ve gıdaya erişimin daha zor olduğu kentler, henüz yoğun iç göç almaya elverişli değildi. Domlar, bu dönemde kentlerde çok farklı işler yaparak geçimlerini karşılamaya çalışmışlardır. Önceleri kent içinde kayıt dışı, düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalışmak zorunda olan Kürt köylülerin hizmetini yani en alt işleri yapmış, sonrasında da batıya giderek çöp alanlarında atık madde toplama, ormanlarda ağaç kesme, odun kömürü yapma, mevsimlik tarım işçiliği gibi çeşitli işler yapmışlardır. Artık kentlerde görünmeyen işlerde çalışan görünmeyen emekçiler olmuşlardır. Bu görünmeyen işlerin başlıcaları bohçacılık, hamallık (insan ve yük taşıma), atık madde-hurda toplama, mevsimlik tarım işçiliği, sokaklarda ve trafik ışıklarında peçete-su satma ve yardım toplama gibi günlük geçimlik işlerdir.

İlk dönemlerde yine göç mekânları olan kentlerin çeperlerinde çadırları ile konaklayıp yarı yerleşik bir hayat sürerken, zaman içerisinde bu çeperlerde köhne, eski evlere, eskiden ahır olarak kullanılan tek gözlü mekânlara kira karşılığında yerleşmişlerdir. Ekonomik olarak daha iyi durumda olan aileler zamanla buralarda kendi evlerini dahi kurmuşlardır; ama yoksulluğun devam ettiği büyük bir çoğunluk hala bu mahallelerde kiralık evlerde, barakalarda yaşamaktadır. Hiçbir zaman toprak, yerleşik mal, mülk sahibi olmayan Dom topluluklarının yaşadıkları ayrımcılık ve ötekileştirmenin bir başka sonucu olarak yerleştikleri bu kent çeperleri kısa süre içerisinde damgalanmış ve marjinalleştirilmiş mahallelere dönüşmüştür.

Günümüzde Domlar bu mahallelerde ayrımcılık ve yoksullukla mücadele etmektedir. Çoğunluğun tarım ya da atık-hurda toplamak için farklı şehirlere mevsimsel olarak göç etmesinden kaynaklı çocukların eğitime erişiminde ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Özellikle son dönemlerde yaşanan pandemi, 6 Şubat depremi ve ekonomik kriz, zaten yoksul olan, günlük geçimlik işler yapan ve günlük yevmiyenin altında kazanç elde eden bu halkı daha derinden etkilemiştir.

Göçebe yaşamda ev içi bakımdan sorumlu olduğu kadar “zanaatkar” olan ve bu zanaatı köylere gidip anlatan, köylerden müşteri getiren Dom kadın, üretim aşamasının en önemli olgusu olan arz-talep ilişkisini kırsalda yaratan ve yöneten kişiydi. Üretilen zanaatın karşılığını yine Dom kadın alarak “eve ekmeği getiren” kişi iken; yerleşik yaşamda bu denge tamamen sarsılmıştır.

Yerleşik yaşamla birlikte özellikle mevsimlik tarım işçiliği ve katı atık toplama işlerinde iş bulma ve emeğinin karşılığı olan parayı Dom erkekleri aileye getirmiştir. Bu da kentlerde iş olanağının tamamen erkek egemenliğinde olması ve iletişimi de erkeğin kurması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Dom kadınlar artık bir zanaatkar değil de aile ve topluluk içerisinde çocuklarıyla birlikte işçi olmuştur. Özellikle mevsimlik tarım işlerinde kadın ve çocukların günlük yevmiyelerinin erkeklere oranla düşük olmasından kaynaklı daha düşük günlük yevmiyeler ve kabala(4) ile daha fazla çalışmaktadırlar. Erkeklerin iş bulamadığı, kadın ve çocukların daha düşük ücretlerle daha fazla çalıştıkları bir piyasaya dönüşmüştür.

Bunun yanında geleneksel mesleklerin dönüşmüş halleri de karşımıza çıkmaktadır. “Bohçacılık” günümüzde kadınların aileleriyle birlikte farklı şehirlere veya kırsal bölgelere giderek genellikle çeyiz ürünleri, çeşitli kumaşları vb. fabrikasyon ürünlerini seyyar olarak satmasıdır. Damgalanmış ve tamamen kadın üzerinden ilerleyen bu meslek, kadını emeğin önemli bir aktörü haline getirirken sadece “Çingene kadınların işi” olarak Dom kadınları ayrımcılığa daha fazla maruz bırakmaktadır. Geleneksel giysilerin, bazı şehirlerde “Çingene eteği”, bazı şehirlerde “şalvar giyme” ve örtünme biçimi de Dom kadınları bu ayrımcılığa daha fazla maruz bırakmaktadır.

Özellikle kamusal alanlarda Dom kadınlar daha fazla ayrımcılığa uğramaktadır. Yoksul toplulukların ve özellikle de yoksul kadınların en çok yararlanma ihtiyacı duydukları sağlık ve sosyal yardım hizmetlerine erişimleri de yüksek olmasına rağmen en çok ayrımcılığa uğradıkları, kamu kurumlarında kimi zaman güvenlik unsurlarının kapıdan dahi “giyimlerinden dolayı” içeri almadıkları mekânlar olmuştur.

Son Not:

(1)Türkmen anlamında Türkçe konuşan, kendilerine ayrıca Dom diyen ve Domari dilinin farklı bir diyalektiğini konuşan gruplardır. Bazı bölgelerde de Abdal toplulukları Türkmen ismini kullanmaktadırlar.

(2) Adana Teberler Derneği

(3) Marshall Planı kapsamında, 1948 ile 1957 yılları arasında Tarım Bakanlığı’na 89 milyon ABD dolarından fazla para aktarıldı (Tören 2007, 195).

(4) Özellikle mevsimlik tarım işlerinde belli bir dönümün fiyatı önceden belirlenmiş şekilde birkaç gün içerisinde işin bitirilmesine dayalı bir sistemdir. Dom toplulukları genellikle kabala ile çalışmaktadır. Bu sistemde kazanılan ücret günlük yevmiyenin altındadır. 

Etiketler: ÇingeneDomDom kadınlarDomariDomlarEşit YurttaşlıkGöçLomMülksüzleştirmeRomRomanRomanlarSayı 129
Önceki İçerik

Kadın Varlığı Üzerine Kurulmuş Kastik Uygarlık

Sonraki İçerik

Roman Mahallelerinin Mekânsal Damgalama Sarmalı

Sonraki İçerik
Roman Mahallelerinin Mekânsal Damgalama Sarmalı

Roman Mahallelerinin Mekânsal Damgalama Sarmalı

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.