“Bir ağaç devlet için tehlike oluşturuyor mu?” diye sormayın, lakin bütün ağaçların kesilmesine dair devletin verdiği tek bir yanıt var o da, “Güvenlik”
O kökler bizim köklerimiz… Yakmakla, katletmekle ve kesilmekle bitmez köklerimiz…
Sene 2015, Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde bir özel hareket polisi şantiye işçilerini ters kelepçe yapıp yüz üstü yatırarak, “Ne yaptı ulan size bu devlet? Ne yaptı?” sözünü kullanıp hakaretler etmişti. Bu sonradan Kürdistan’da yaşanan birçok olayında özeti oldu. Topraklarımızda yaptıkları şeyler sürekli kendini yenilerken, polis amirinin bu sorusunu 90’larda yaşayan dostlarıma, anneme ya da aileme sormuyorum. Bu soruyu bu topraklarda doğmuş, büyümüş ve o günlerin tekerrürünü yaşayan bir Kürt kadını olarak cevaplamak istiyorum. Yıkılan şehirleri, atanan kayyımları, şehir merkezlerinde patlatılan bombaları, zırhlı araçların katlettiği Kürt çocuklarını ve her gün yapılan siyasi soykırım operasyonlarını gören bir nesil olarak.
Kırk yıldır varlık ve kimlik mücadelesi veren bir halk gerçekliğine karşı yıllardır yürütülen bir soykırım politikası var. Bunlar 90’lı yıllarda faili meçhul cinayetlerle, 2000’li yıllarda siyasi soykırım operasyonları ile çok değil bir 8 yıl önce Cizre’de, Sur’da ve Nusaybin’de yaşanan çatışmalarla yapılmak istendi. Kürdü katlettiler olmadı, Kürdün köyünü yaktılar olmadı, Kürdün çocuklarını katlettiler olmadı. Baktılar olmuyor neye başladılar biliyor musunuz, Cudi’nin, Andok’un, Lice’nin en derinlerinde bulunan köklerimizi yok etmeye başladılar. Katlederek ya da asimilasyonla yok edemedikleri halkın geçmişlerine, topraklarına ve ağaçlarına saldırmaya başladılar.
Çok değil bundan 4 yıl önce her yaz bu dağlarda nedeni belli olmayan yangınlar çıkardı. Dersim’de, Şırnak’ta, Mardin’de ya da Hakkâri’de yaşanan bu yangınlar günlerce sürer, söndürmek için giden halk ise geri çevrilirdi. Dedim ya köklerimiz orada, inadı ve direnişini huy edindiğimiz bu kökler yakılmasına rağmen her sene aynı inatla yeniden yeşillenirdi. Yakıldığı, yok edilmek istendiği yerden her sene bahar ayında yeniden yeşerir, çiçek açardı. Baktılar köyleri ve şehirler gibi ormanları da yakarak bitiremiyorlar, ondan sonra her yaz yaşanan yangınlar bir anda son buldu ve ağaç kesimleri başladı. Öyle sıradan bir kesim de değil, her ağacı büyük bir öfke ile kökünden söküp kesmeye başladılar.
Bir sene önce gölgesinde serinlediğimiz bütün ağaçları şimdi tek tek kesiyorlar. Tek bir alanda da değil, Cudi’de, Şenyayla’da, Gelîye Godernê’de ve Dersim’de her alanda ağaç kesimleri yaşanıyor. Şırnak’ta yaklaşık 2 yıldır süren kesimle yüzlerce alan yok olurken, dağlarımız ve vadilerimiz bu ağaç kesimleri ile yok edilmeye çalışılıyor. “Bir ağaç devlet için tehlike oluşturuyor mu?” diye sormayın, lakin bütün ağaçların kesilmesine dair devletin verdiği tek bir yanıt var o da, “Güvenlik”. Bu durum bölgede artan kuraklığı günden güne artırırken, artan sıcaklık nedeniyle tarımda verimlilik ise günden güne düşüyor. Yani aslında güvenlik diye başlanılan bu yol Kürdün soluduğu havadan, yediği yemeğe ve içtiği suya kadar her şeyi etkiliyor.
Peki, Cudi’nin bugün altın aramaları nedeniyle yok edilen Kazdağından ne farkı var? Orada tutulan nöbet Cudi’de neden tutulmuyor, oraya verilen tepki bugün dinamitlerin patlatıldığı Godernê Vadisi için neden verilmiyor? Kürdün ağacı ağaç değil mi? Bugün birçok alanda yaşanan ağaç kırımına karşı herkesin ses çıkarması lazım. Kesildiğinde sustuğumuz her bir ağacın, ormanın devamı geliyor. Yemyeşilken kırımla bir anda sarıya dönüşen ve dümdüz edilen topraklarımızı düşünerek ses çıkaralım. Daha bir yıl önce suyunda serinleyip şelalesine hayran kaldığımız Godernê Vadisi’ni kaybetmemek için ses çıkaralım.
Sona gelirken Şenyayla’da ve Godernê’de kesilen ağaçların köklerinden çıkan filizleri de buraya yazmak istiyorum. O kökler bizim köklerimiz, o filizler inadımız. Kestiğiniz her bir ağaç yeniden yeşerip büyüyecek. Şimdi en başta sorduğumuz soruya gelelim, “Ne yaptı ulan size bu devlet?” Katletti, yaktı, yıktı şimdi de ağaçlarımızı kesiyor. Ama bilmiyor ki yıktığı, yaktığı ve kestiği yerden yeniden filizleniyoruz.
Botan’da, Lice’de, Dersim’de ve Andok’ta kesilen her bir ağaca ve o ağaçları yeniden yeşertecek filizlere…