Kürdistan Parlamentosu’nun ilk dönemlerinde günümüze oranla daha demokratik bir yapılanma söz konusuydu. Kadın hakları, sivil toplum örgütlenmeleri vb. konular anayasada güvence altına alınmıştı. Ancak zamanla özellikle KDP’nin iktidarı ele geçirdiği dönemlerle birlikte kazanılan hakların büyük bir çoğunluğu geri alındı
4 Ekim 2022’de Süleymaniye’nin Bextîyarî semtinde uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren gazeteci yoldaşım Nagihan Akarsel Başur’daki kadın mücadelesine dair yaptığımız bir sohbette “Başur’da çok güçlü bir kadın damarı ve kültürü var ancak maalesef bu damar geçmişte işgalciler günümüzde ise siyasi erk eliyle yok edilmeye unutturulmaya çalışılıyor” demişti. Nitekim Sevgili Nagihan’ın kadın kütüphanesi projesi de yok edilmeye unutturulmaya çalışılan bu damarı canlı tutma girişimiydi. Bu yazı vesilesiyle bir kez daha sevgili Nagihan Akarsel’i saygıyla minnetle anıyor Başurê Kürdistan’daki kadın gazeteciler olarak bu kadın damarını canlı tutmanın mücadelesini sürdüreceğimizi belirtmek istiyorum.
Başurê Kürdistan’daki kadınlar önemli ve köklü bir mücadele mirasına sahiptir. Bu mücadele deneyimi tarihin her döneminde özellikle siyasi ve kültürel alanlarda topluma öncülük yapan bazı tarihi kadın şahsiyetler nezdinde belirgin olarak öne çıkmıştir. Kız çocukları için ilk okulu kuran Hepsexanî Neqîp Berzencî, Halepçe’yi 15 yıl boyunca yöneten Adile Xanim, Baas rejimi tarafından idam edilen Leyla Kasım, ilk kadın peşmergelerden Helime Suphi Mustafa ve Margret George Shello bunlardan sadece birkaçı. İşgalciler tarihin her döneminde kendileri için risk olarak gördükleri Kürt kadını hedef alarak bu damarı yok etmeye çalışmıştır. Çünkü Başur kadını binlerce yıldır koruduğu komünal toplum değerleri sayesinde işgalcilere karşı direnişin ön saflarında yer almış, Kürt kültürü ve değerlerinin taşıyıcısı ve koruyucusu olmuştur.
Ancak kadınların kadın ve yurtseverlik duyguları üzerinden geliştirdiği mücadele hiçbir dönemde günümüzdeki kadar darbe almamıştır. Çünkü işgalciye karşı çok ağır bedeller pahasına kazanılan mevziler kökleri tarihin derinliklerine dayanan Başur kadın damarını yok etmeye çalışan mevzilere dönüşmüştür. Kadınlar Başur Kürdistanın’da halk ayaklanmalarına öncülük etmelerine ve soykırım saldırılarının en ağır bedellerini ödemelerine rağmen bugün buna denk düzeyde toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaşamda yerini alamıyor. Çünkü 32 yıllık Federe Kürdistan Bölgesi siyasi iktidarı cinsiyetçiliğin ve ataerkilliğin hanedanlık ve aşiretçilik biçimindeki en somut haline dönüşmüştür. 32 yıllık Kürdistan Bölgesi siyasi iktidarının %98’ini elinde bulunduran KDP kadınlara siyaset alanı başta olmak üzere tüm alanları kapatan politikalar yürütmüştür.
Özgürlüğün ve toplumsal politikanın somut hali olan demokratik siyasettir. Demokratik siyasetin öznesi ise kadındır. Dolayısıyla kadının bulunmadığı bir siyasetin demokratik olması mümkün değildir. Kürdistan’da Jin Jiyan Azadî felsefesiyle gelişen kadın mücadelesi ve bununla birlikte ortaya çıkan gelişmeler 21. yüzyılın politik ve demokratik öznesinin kadınlar olduğu gerçeğini ortaya koymuştur. Yine kadın özgürlüğünün toplumsal özgürlüğünde ölçüsü olduğu tartışmasız bir gerçektir. Dolayısıyla Başur Kürdistan’ında siyaset başta olmak üzere ekonomik, sosyal ve kültür alanlarda dışlanan bir kadın gerçekliği söz konusu iken toplumsal bir özgürlükten bahsetmek çok da gerçekçi olmayacaktır.
Federe Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin 32 yıllık siyasi iktidarı tamamen kadın sömürüsü ve yok sayması üzerine kurulmuştur. Bir yandan KDP şahsında Barzani ailesinin geri dinci aşiretçi zihniyeti öte yandan Talabaniler şansında YNK’nin batı özentili sahte ve yanılgılı özgürlük anlayışı başta kadınlar olmak üzere Başur toplumuna karşı kullanılan temel iki ideolojik silaha dönüşmüştür. Kürdistan Parlamentosu’nun ilk dönemlerinde günümüze oranla daha demokratik bir yapılanma söz konusuydu. Kadın hakları, sivil toplum örgütlenmeleri vb konular anayasada güvence altına alınmıştı. Ancak zamanla özellikle KDP’nin iktidarı ele geçirdiği dönemlerle birlikte kazanılan hakların büyük bir çoğunluğu geri alındı. Parlamento’nun ilk kuruluş yıllarında tek eşlilik anayasal güvence altına alınırken 2017 yılında yasa değişikliğine gidilerek çok eşlilik şartlara bağlanıp önü açıldı. Yine kadına yönelik şiddet ve kadın cinayet vakalarında cezai yaptırımlar uygulanıyor mahkemelerde kadın lehine kararlar alınabiliyordu. Ancak tıpkı çok eşlilik yasasında olduğu gibi zamanla bu durumda tersine döndü. Şüphesiz bu durum sadece Federal Kürdistan Bölgesi Yönetimi ile sınırlı değildi, Merkezi Irak hükümetince alınan kararlar Başur toplumunu büyük bir oranda etkiliyor.
Örneğin Irak Anayasası’nın 409. Maddesine göre ‘namus’ ve ‘şeref’ten kaynaklı cinayet işleyenler bir aydan 3 yıla kadar ceza alır. Bu ceza da genelde para cezasına çevrilir. Bu durum Güney Kürdistan içinde geçerlidir. Sadece Irak’ta değil federe Kürdistan Bölgesi’nde de imam nikahı yaygındır. Çünkü Irak Anayasası’nda şeriat hükümleri kabul edilir. Nitekim en son oldukça da gündem olup tekilere neden olan Kişisel Statü Yasası’ndaki değişiklik girişimleri de ki bu yasa değişikliği 9 yaşındaki kız çocuklarının evliliğinin önünü açıyor, şeriat hükümlerini geri getirmekle ilgilidir. Yasa değişikliği sadece Irak’ın kentlerini etkilemeyecek aynı zamanda Federe Kürdistan Bölgesi sınırlarında olmayıp “140 madde” yani tartışmalı bölgeler olarak tanımlanan Başur Kürdistanı’nın Kerkük, Mexmur, Şengal ve Diyala gibi bölgeleri de etkileyecek. Özcesi çocuk yaşta evlilikler, çok eşlilik vb kadın kırımını ön gören yasalar mevcut siyasi iktidara göre önemli bir sorun değildir. Dolayısıyla kimse çok eşlilikten ya da çocuk yaşta evlilikten kaynaklı yargılanmıyor. Göstermelik yasalar da sadece kağıt üzerinde kalıyor. Başur Kürdistan’ında bu denli yaygın intiharların, kendini yakmalarının ve kadın cinayetlerinin önemli bir nedeni de yasaların erkek eliyle yapılıp tamamen erkek lehine işlemesinden kaynaklanıyor.
İşte tamda bu noktada kadın ve toplum lehine kararlar alabilecek bir siyasi mekanizmanın olmayışı toplumsal sorunları derinleştiriyor ve bu durumda kadınlar başta olmak üzere halkın siyasilere olan güvenini büyük oranda sarsmasına neden oluyor. Kadınlar Kürdistan Bölge Parlamentosu’nda yüzde 25’lik bir kotaya sahip olmalarına karşın hiçbir dönemde bu oran bir bütünen yakalanamamıştır. Yani Kürdistan Bölgesi Parlamentosu’nun her 5 döneminde toplam 549 parlamenter seçilmiş ve bunların 407’si erkek 142’side kadındır.
Seçimlerde kadın adayların varlığı, Kürdistan Bölgesi’ndeki siyasi partilerin cinsiyet eşitliği konusundaki yaklaşımını ortaya koymaktadır. 20 Ekim’de yapılacak seçimlerde toplam 1191 adayın sadece 368’i kadındır, bu da adayların %30’unun kadın olduğunu göstermektedir. Ancak kadın adayların büyük bir çoğunluğu seçilemeyecek yerlerdedir ve yine sadece tek bir listede liste başı kadındır. Parlamentoda yüzde 25’lik orana yakın bir kadın temsiliyeti yakalandığında da hükümet içindeki temsiliyeti çok zayıf kalmıştır. Kadın bakanlarının sayısı 2019 yılında kadınların yürüttükleri mücadeleler sonucu 1’den 3’e çıkartıldı. Bu bakanlıklarda maliye, savunma, dışişleri, içişleri bakanlıkları gibi kader belirleyici bakanlıklar olmamıştır.
Güney Kürdistan’daki Siyasi karar alma süreçlerindeki kadınların temsili ve katılımı ise yer aldıkları siyasi parti ve geleneğe göre değişiyor. Örneğin KDP’nin esas karar mercilerinde hiçbir kadın yer almazken Tevgera Azadi ve PADÊ gibi partiler eşbaşkanlık sistemine göre örgütleniyordu. Ancak Irak Yüksek Yargı Konseyi, 6 Ağustos’ta Irak ve Kurdistan Bölgesi’nde faaliyet yürüten Êzidî Özgürlük ve Demokrasi Partisi (PADÊ), Tevgera Azadi ya Civaka Kurdistanê (Kurdistan Özgürlük Hareketi) ve Demokratik Mücadele Cephesi Partisi hakkında kapatılma kararı aldı. Bu karar aynı zamanda Hewlêr- Bağdat ortaklığında eşbaşkanlık sistemine ve Başur kadın mücadelesine karşı alınan bir karardı. Yine diplomasi alanlarında ve kent yönetimlerinde kadınların katılım oranı yüzde sıfır. Özcesi Başur’daki kadınlar siyasi karar merkezlerinde yok. Dolayısıyla çıkarılan tüm yasalar ve alınan tüm kararlar erkek aklıyla alınıp çıkarılıyor. Nitekim aileci, aşiretçi, dinci ve cinsiyetçi akılla alınan kararlar Başur’da kadın kırımının önünü açmakla birlikte toplumun genelinde bir felakete sürüklüyor.
Siyasi iktidarın kadın düşmanı politikalarına karşın Başur Kürdistanı’nda çok sayıda kadın derneği mevcut. Yine siyasi partilere bağlı çalışan kadın komisyonları var. Ancak bir yandan siyasi erk eliyle kadın kırımını besleyen politikalara diğer yandan başta selefilik olmak üzere din adına örgütlenen dini tarikat ve cemaatler öte yandan ise kapitalist modernite sisteminin özel savaş uygulamalarını boşa çıkartabilecek bir düzeyde bir kadın hareketinin varlığından söz etmek zordur. Bağımsız kadın örgütlerinin parçalı ve kendini tabana dayandırmayan elitist örgütleme anlayışı yine siyasi partilere bağlı kadın örgütlenmelerinin partinin karar merkezlerinde yer almadıkları gibi mevcut yönetim erkinin dışında karar alabilecek bir irade sergileyememeleri kadına karşı yürütülen kırım politikalarını boşa çıkartabilecek güçlü bir kadın örgütlüğünün açığa çıkarmasına engel olmaktadır.
Tevgera Azadîya Jinên Kurdistan (RJAK) gibi özgür kadın çizgisinde çalışma yürüten kadın kurumları da mevcuttur. Ancak bu kurumlarda siyasi erkin belirlediği sınırların dışında bir çalışma yürütememektedir. Irak yasaları çerçevesinde faaliyet yürüten bir kadın kurumu olmasına karşın KDP’nin etkili olduğu alanlarda örgütlenememektedir. Nitekim birçok kadın üyesi KDP tarafından tutuklanmış baskı ve şiddete maruz kalmıştır. Tüm belirttiğim nedenlerden kaynaklı kadınlar siyasal, toplumsal, ekonomik, hukuki vb. alanlarda sınırlı kalmakta dolayısıyla toplumda kadın lehine bir değişimin yaşanması sürecini sekteye uğratmaktadır.
Başur Kürdistan’ında 2021’de yapılan son seçimlerde seçimlere katılım oranı yüzde 41’lerde kaldı. Tabi bu açıklanan resmi rakamlar. Uzmanlar özellikle KDP eliyle yaklaşık 300 bin ölü oyu kullanıldığını dolayısıyla seçime katılım oranlarının açıklanandan çok daha düşük olduğunu belirtiyor. Mevcut bu tabloya bakıldığında 20 Ekim’de yapılacak seçimlere katılım oranının yüksek olabileceği yönünde bir beklentide söz konusu değil. Kadınlar başta olmak üzere toplumun büyük bir kesiminin kendi aile ve parti çıkarlarını esas alan partilere güveni kalmadı. Son seçimlerde siyasi iktidara önemli bir mesaj veren halkın bu seçimlerde sandığa gidip gitmeyeceği belirsizliğini koruyor. Şimdiye kadar seçimlere girecek olan partiler halkın 2021’de verdiği mesajı okuyan ve ona denk bir siyaset izleyen bir pozisyonda olmadı. Dolayısıyla seçimlere sayılı günler kala siyasi partiler başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm kesimini sandığa göndermeye ikna edebilecekler mi herkesçe merak konusu.
Sonuç itibariyle tüm bu gerçeklikler ışığında tamamen eril aklın hüküm sürdüğü Kürdistan’ın bu parçasındaki kadınlar geleceğe Kürdistan’ın diğer parçasındaki kadınlar gibi umutla bakamıyor. Ancak tüm baskı ve yok sayma politikalarına rağmen yüzde 30’lar oranında bir kadın aday potansiyeli parlamentoda kadın temsili için erkek adaylarla tüm eşitsiz koşullara rağmen yarışıyor. Tek başına bu durum bile işte sevgili Nagihan yoldaşın bahsettiği gibi her şeye rağmen Başur toplumunda direnen bir kadın damarının olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla bu seçimler kadınlar için var olan sorunları derinleştirecek bir gedik mi olacak, yoksa özgürleşme yolunda bir eşik mi olacak? Bunu zaman gösterecek.
Not: Federe Kürdistan Bölgesi’nin sınırları tüm Başur Kürdistan’ını kapsamamaktadır. Irak anayasasında Federe Kürdistan Bölgesi sınırları çizildiğinde Kerkük-Musul gibi birçok kent ve ilçe bu sınırlara dahil edilmedi. Bu bölgeler Irak Anayasası’nda tartışmalı bölgeler olarak tanımlandı. 16 Ekim 2017’de yapılan “Bağımsızlık Referandumu” ardından Kerkük işgali ile birlikte Irak topraklarına dahil edildi. Dolayısıyla Başur Kürdistan’ı dendiğinde tüm Kürt kentleri tanımlamaktadır. Ancak Federe Kürdistan Bölgesi Yönetimi dendiğinde bu tartışmalı bölgeler kapsamında olan Başur Kürdistan sınırlarını kapsamamaktadır.