'Jin, jiyan, azadî' sloganı kendini, 'nasıl bir yaşam' sorusuna cevap olarak ortaya koyuyor. Buna karşı duyulan korku ise kadın düşmanı olmanın yarattığı korkudur
Dünya siyasal ve toplumsal tarihi çokça faşist yönetimlerin halklar üzerindeki tahribatlarına tanıklık etmiştir. Halk direnişlerinin ve isyanlarının devletlerin faşist yönetimlerini nasıl devirdiklerinin bilgilerine sahibiz. Faşizmin temel beslenme kaynakları cinsiyetçilik, milliyetçilik, ırkçılık ve dincilik gibi kutuplaştıran iktidar ideolojileri olduğu kadar; bütün faşist rejimlerin aynı zamanda topluma karşı saldırı argümanlarıdır.
19. ve 20. yüzyılda da kapitalist modernitenin ulus-devleti bu karanlık yüzünü, başta kadınlar olmak üzere tüm topluma karşı rejimini inşa ederek gösterdi. Zaman zaman kadınların ve halkların isyanı ile “demokrasi” dönüşümü yaşasa da hâlâ günümüzün temel sorunlarından biri olan neo-faşizmin kendini var etme olanaklarının sürdürülen savaş rejimleriyle buluşuyor olmasıdır.
Dincilik eksenli örgütlenmeler
2011 yılında “arap baharı” Ortadoğu’da birçok değişimi beraberinde getirdi. Mısır’da, Tunus’ta, Cezayir’de, Fas’ta, Ürdün’de ve Suriye'de ve nerdeyse bütün Ortadoğu coğrafyasında, kadınların ve halkların daha fazla demokrasi, adalet, eşitlik, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele temalı gösterileri “bahar” kavramı ile ele alındı. Bu durum kimi yerlerde yönetimlerin değişmesine neden olurken kimi yerlerde eskisinden daha kötü ve faşist rejimlere yerini bıraktı. Suriye’de sayısız çeteler devletler tarafından finanse edilmiş, halkın isyanları demokratik bir yönetime evrilmesin diye kapitalist modernite güçleri, devletleri elinden geleni yapmış ve yapmaya devam ediyor. Yüzyılın en karanlık ve insanlık dışı örgütlenmelerinin yüzü olan dincilik eksenli erkek çetelerin (IŞİD) kadınlara ve halklara katliam yaparak çete-devlet örgütlenmesinin ortaya çıkması da bu süreçte oluşmuştur.
Üçüncü yolun inşası: Rojava
Buna karşılık Rojava halkları, 3. bir yolu kendi yaşam alanlarında inşa etmiştir. Savaşın orta yerinde ve IŞİD’in yoğun saldırılarıyla mücadele ederken demokratik bir toplum için devrimini çağa ve dünya halklarına anlatmıştır. Meselenin yalnızca Kürtler olmadığını, mücadele eden kesimlerin kadınlar, halklar, inançlar, doğasını, tarihini ve kültürünü savunanlar olduğunu anlatmak için yerinden yerel demokrasiyi inşa etmiştir. Ulus-devletin yüzyıllarca kendini ayakta tutmak için başvurduğu soykırım politikalarına karşı demokratik ulus fikriyatıyla “birlikte yaşamın” olanaklarını somutlaştırmıştır. Tam da bu süreçte IŞİD Musul’u ve Şengal’i işgal etmiş, IŞİD tarafından Êzidî, Kürt, Türkmen ve kadın kırımı gerçekleştirilmiştir. Toplu mezarlar hâlâ bunu bize anlatmaktadır. Rehin alınan binlerce Êzidî kadın köle pazarlarında satılmıştır. Hiçbir devlet ve yönetim Şengalli kadınların sesini duymamış, IŞİD’in alanını büyütmesine sessizlikleriyle ortak olmuşlardır.
Özgürlükçü bir toplum modeli
Rojavalı kadınların “Jin, jiyan, azadî” sloganı ve zılgıt seslerinin Şengalli kadınlara yetişmesiyle, başta IŞİD olmak üzere, savaş rejimleriyle ulus-devletler ve dünya yüzünü Rojava'ya dönmüştür. Dünya halkları ve kadınlar Rojava'daki Kürt kadın hareketinin inşa ettiği kadın eksenli toplumu ilham alarak, dayanışma bilinciyle yanında durmaktaydı. Batılı devletler de ilk başta Ortadoğu’da kadın özgürlükçü bir modelin çıkabilme ihtimalinin şokunu yaşadılar.
Ortaya konan hakikat şuydu; demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bu toplum modeli, Rojavalı kadınların direnişiyle bölgesel ve enternasyonel bir mücadele hattına evrildi ve "kadın devrimi" adını aldı. Eşitliklerin ve özgürlüklerin inşası, savaş rejimlerine karşı yerel bir demokrasi deneyimini oluştururken, buradaki kadın sistemi: Jin, Jiyan, Azadî ile sözünü, fikriyatını ve uygulamalarını toplumsal bir sözleşmeye dönüştürdü.
Kadın kazanımları toplumsallaştı
Kadınların ve halkların alternatif hakikati inşa edilmekteydi. Binlerce yıllık devletli toplumların ezberleri bozulmuştu. Kadınların etrafı her yönüyle savaş rejimleri tarafından sarılıyken; ortaya konan fikriyatla siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel anlamda birçok alanda kadınların kazanımları büyümekteydi. Özcesi uluslararası sözleşmelerle devletlerin, kadınların statüsüne katkıları tarihsel çizgide bir kaplumbağanın hızına dahi erişmezken, Rojavalı kadınların toplumsal sözleşmesi her alanda kadın erkek eşitliğini, kararlı mücadelesiyle toplumsallığını kısa sürede sağlamıştı. Bu yönüyle Rojavalı kadınlar, Ortadoğu’da ve dünyada ataerkillikle savaşta, yani ideolojik bir savaşın içinde özgürlüklerini büyüterek kurumsallaştırdılar.
Cinsiyetçi ruhun çırpınışı
Bugün Rojava Kadın Devrimi'nden sonra “Jin, jiyan, azadî” sloganı, İran’daki kadın direnişlerinde ve halk isyanlarında kendini “nasıl bir yaşam” sorusuna cevap olarak ortaya koymaktadır. İran rejiminin baskıcı, dinci, kadın düşmanı rejimine karşı yıllardır süren kadın eylemleri ve mücadelesi, Jîna Emînî'nin (Mahsa Amini) katledilmesinden sonra kadın eksenli bir değişimi zorunlu kılıyor. Aylardır kesintisiz eylemler ve isyanlarla İran’daki kadınlar tüm kadınlarla bu fikriyatla, bu sözle, kolektif bir bilinçle iletişim kuruyor. Keza dünya kadınları da bu sloganla dayanışma seslerini duyururuyor.
Bu slogan, IŞİD gibi çetelere karşı direnişin ifadesiydi. Yine baskıcı ulus-devletlerin faşizmine, kadınları karanlığa hapsetmek isteyenlere karşı, eylemlerin direniş motivasyonu olmaya devam ediyor. Bugün Türkiye’de ve İran’da bu slogana karşı duyulan korku ve endişe militarizmin, erkek egemenliğinin, yani kadın düşmanı olmanın yarattığı bir korkudur. Politik bilince sahip kadınların örgütlenmesinden kadın özgürlükçü bir toplumsallığa karşı duyulan korku, erkek egemen saltanatın yıkılmasının ve kapitalizmi ayakta tutan cinsiyetçi ruhunun çırpınışıdır.
Mücadelenin dili: Jin Jiyan Azadî
Bugün Avrupa’da, Asya’da, Ortadoğu ve Latin Amerika’da yani dünyanın her karış toprağında kadınlara dönük bir ideolojik savaş var. Kadın kırımı her yönüyle yükselişte. Kapitalist modernitenin kıtalar arası sürdürdüğü şiddet biçimlerine yönelik kadınlar hiç olmadığı kadar örgütlü direnişler sergiliyor bu yüzyılda. Anti kapitalist ve anti kolonyalist tüm kadınların erkek egemen sistemlere karşı mücadelesinde, Rojava Kadın Devrimi geçmiş kadın mücadelelerinin deneyimleriyle bütünsellik gösteriyor. Kadın özgürlükçü ideolojilerin imkanlarının ve kazanımlarının cesaretini ve ilhamını alarak 21. yüzyılı dünya kadınları mücadeleleriyle örüyor. Bu mücadelenin dili ve evrenselliğinin özgürlük sözleşmesi ise “Jin Jiyan Azadî” ile yükseliyor.