Anka’nın ismini Nujiyan koydum. Nujiyan yarım asıra dayanan Kürt kadın mücadelesinin değişim dönüşüm hikayesinin adı oluyor
Kadınlar ülkesinin Anka’ları yalnızca birbirlerinin duyduğu şarkıları söyleyerek süzülüyor. Aynı semada kanatları birbirine değen akışın ahengi bulvar ışıklarını, köylerin uğultusunu gölgeliyor. Her biri göç ederken, konarken yaşamın bir oyuğuna; menzili hep bir başka Anka’nın yüreği oluyor. Evvel zamanlar öncesinde külleri savrulanların küllerini aradığı Anka’nın yaşanmış öyküsüdür bu yazdıklarım. Semada birbirini arayanların ve bulanların yaşamından küçük bir anıdır belki de.
Mavi bir plazanın zirvesinde ya da buğday tarlasının nemli toprağında, gürültülü alkışların sahnesinde ya da koca erkeklerin yargılayan söz öbeklerinde, iki mekân iki toplum gibi çarpıklaştırılan tek sahnelik oyunun ‘onur konuğu’ kadınların yaşam öyküsü. Kadın mücadelemizin yeniden yaratma gücünün damla damla aktığı okyanusa kulaç atmanın ilk adımıdır. Binlerce kadının unutulmuş, kaybettirilmiş tarihinde kendini bulanların yaşanmış hikayelerinin ilkidir.
‘Kendini bil’ sözü akademilerin, okulların eşik sözü olarak hepimize merhaba dedi. Bu merhaba kadınlar ülkesinde teorik yetkinleşmenin hoş karşılamasını aşarken, geçmişine acıları eşeleyenlerin arayış zilini çalıyordu. Kadın mücadelesinin dolanan ama günün sonunda umuda çıkan sokakların birinde bir zil sesine uyandım. 25 Kasım çalışmaları kapsamında yaptığımız bir mahalle çalışmasında gök mavisi bir kapının ardından tanıdık bir sima bizlere merhaba dedi. Israrın ve özlemin aralandığı eşikten içeriye girdiğimizde yalnızca bilenlerin tanıdığı bir koku yayıldı; yaşanmışlıkların bazen kekre bazen neşe dolu tanıdık kokusu… Duvarda henüz çehresine konmamış kırışıklıklar, saçlarına düşmemiş aklarla köy evinin sundurması altında çocuk yaşlarda bir kadın ve ellerinde şu an boyunu geçmiş olan kızı ile çekilmiş fotoğrafı ve yine aynı kadının omuzlarına ellerini düşürmüş iki ayrı erkeğin iki ayrı fotoğrafı duruyordu.
Merakına yenik düşenlerin sorusunda başlıyor çözülen ilk ilmik. ’’Fotoğraflardan hangisi evlendiğin erkek oluyor?” Kadının yüzünde beliren biraz mahcubiyet ve alaylı tebessüm yerini ‘’İkisi de vefat eden eşlerim oluyor’’ cümlesine bırakıyor. Ve hikayemiz başlıyor.
Anka’nın ismini Nujiyan koydum. Nujiyan yarım asıra dayanan Kürt kadın mücadelesinin değişim dönüşüm hikayesinin adı oluyor.
Nujiyan 7 kardeşli feodal bir ailede doğduğunu ancak yaşadığı köyde annesi ve kız kardeşleri ile zorlu da olsa huzurlu bir çocukluk geçirdiğini anlatıyor. Ve hala çok canlı olan anılarını sıralıyor; çocukluk arkadaşlarını, köyde en çok sevdiği dut ağacının gölgesinde saatlerce oturduğunu, çok yorulsa da köy işlerini gözlerinde beliren çocuk neşesi ile anlatıyor. Sonra gözlerinin ışığını örten erkeklerden söz ediyor; babasının annesine uyguladığı şiddeti, köyde yaşayan kadınların çektiği eziyeti anlatıyor. Anlatırken de kadınların uzak köylerde yaşadığı baskı ve şiddetin duyulmamasına, görülmemesine dair öfkesi beliriyor. Ülkenin siyasi sürecinin çalkantılı geçtiğini, Kürtlerin baskı karşısında ayaklanmaya başladığını anlatıyor. Devletin erkeği, erkek ve devletin ortak ittifakla kadınları baskıladığı süreçlerin politik ifadesi Nujıyan’ın gençlik dönemlerinde de kendini göstermiş. Erkeklerin tahakkümünü, doğduğu ilk günde yaşayan, yaşadığı köyde etrafındaki her kadının yüzünde ruhunda okuyan bir çocuğun geçmişiyle hesaplaşmasını yaşıyordu. Küçük bir çocuğun tanıklığı, binlerce yıllık kodların, zamanı aşan ama mekana sığan fotoğrafıydı. Şüphesiz bir ömre sığan direnci; dolaylı söze akıtmak, hakikati ifade etmeye yetmeyecektir. Belki damıtılırken duyguda, fikirde kusurları olacaktır. Borç bildiğim, kusurları olsa da direncin cesaret verme payını paylaşmaktır.
Nujiyan henüz 16 yaşındayken babası tarafından rızası olmadan bir köylüsü ile evlendirilmiş ve böylece babasının toplumsal ilişkileri üzerine kurulan erkek sözleşmesinde Nujiyan’ın külleri savrulmaya başlanmış; istemediği bir evlilikten hamile kalırken bu evlilik babasının isteği üzerine sonlandırılmış. Babasının akrabaları ile toprak kavgasına tutuşması, Nujiyanın babasının kızını geri alması ile sonuçlanmış ve hamile bir şekilde ailesinin yanına dönmek zorunda kalan Nujiyan aynı baba tarafından hor görülmeye devam edilmiştir. Evlendirilirken de boşandırılırken de rızası alınmayan Nujiyan’a hamile halinle bu evde kalamazsın denilerek kendinden 15 yaş büyük bir erkekle evlendirilmek istenmiş. Kendinden yaşça büyük olan erkek hali hazırda evli olup, çocukları olmamaktadır. Nujiyan bu erkeğe çocuk getirmesi temelinde verilmiştir. “Çok zorlandım kendi derdimi, karnımdaki çocuğu da unuttum, başka bir kadının hayatı da benimki ile mahvoldu diye kendimi yedim’’ diyen Nujiyan, mağdur ettiğini düşündüğü kadınla yol arkadaşı olduğunu acılarını ortaklaştırdıklarını söyledi. “Bunun sorumlusu biz değildik, acılarımızı birbirimize yaşatmadık, utancın kaynağı biz değildik erkeklerdi bunu bildiğimiz için birbirimizi koruduk ‘’dedi.
Nujiyan’ın bu sözleri mahkemede yankılanan ‘’Utanç taraf değiştirmeli’’ sözlerini hatırlatmıştı; bu sözler yeni değildi, belki de ilk kez sesli söylenmişti. Zora dayalı, tercihsiz bir şekilde dayatılan bir yaşanmışlığı bir paragrafa sığdırmayı yeterli görmesem de hayatın değişim anlarını hikayenin öznesi kılmak umuda hak ettiği değeri veriyor.
Nujiyan, evli olduğu süreçte HADEP Kadın Kolları’nın kapısını çaldığını, onu mücadeleye çağırdığını anlattı. Evlendiği erkekten korktuğu için ilk zamanlar gizlice çalışmalara katıldığını anlatırken bunun kendisi için yaptığı ilk cesur eylemi olduğunu da belirtiyor. Kadın Kolları’ndaki arkadaşların “Nujiyan bu böyle olmaz, aileyi değiştirmeden gizlice gelip gitmen artık yetmez bunu beraber aşacağız, size gelip ailenle görüşeceğiz’’ demişler. Nujiyan korku ve endişe ile reddetse de karşısındaki kadınların kararlılığı ona içten içe güç vermiş. Kürt kadın hareketinin gelişen toplumsal öncülüğü Nujiyan’ın hayatını da değiştirmiş. Nujiyan’ın evli olduğu erkek, evlerine misafir olan kadınların anlattıklarından sonra, içselleştirmese de çalışmalara dahil olmasını kabul etmişti. Nujiyan, Kadın Kolları’nda çalışmaya başlamış fakat Kürt kadın hareketi Nujiyan’ı olduğu gibi kabul etmemiş; teorik olarak yetkinleşmesi, toplumsal öncülük etmesi için eğitimlerle, tartışmalarla güçlendirmiş ve Kürt kadın hareketi koldan komisyona harekete geçiş yaparken Nujiyan da bu gelişim aşamalarında kendini öncü haline getirmiştir; Kendi gücünün farkına varıyor değişiyor, ailesini değiştiriyor, çocuklarını ahlaki politik toplumun bireyi olarak yetiştiriyor, kendi hikayesinden yola çıkarak kadınlara kendilerini tanımaları; kendi güçlerini bilmeleri için mücadele ediyordu.
‘’Bir kadın toplantısı alındı, arkadaşlar konuşma yapacaksın dedi ve ben yapamam dedikçe yapacaksın dediler. Bir topluluk önünde söz kurmak benim dünyamda büyük bir işti. Ama kadınlar ülkesinde anladım ki bu bir gereklilikti. İlk kez söz kurduğumda heyecandan her şeyi birbirine karıştırdım, gözlerimi açmak istemedim ama kulağım alkış seslerini duydu. Sonra gözlerimi açtığımda beni mücadeleye katan arkadaşların topluluk içinde ayağa kalkıp alkışladığını gördüm. O an önemli olanın benim konuşma cesaretini yakaladığım olduğunu anladım.”
“Ben şimdi büyükşehir meclisinde toplantı yönetiyorum. Şu an bu kentin kadınlarının oylarıyla kadınlar için hizmet ediyorum, politika yürütüyorum. Beni küllerimden yarattı Kürt kadın hareketi. Mücadele alanında erkekliği nasıl aşacağız, örgütlü kadın mücadelesiyle nasıl kazanacağız, yoksullukla, gerilikle nasıl mücadele edeceğiz bunları öğretti bana. Bana bir isim verdi. Birinin kızı birinin eşi ya da kardeşi değilim artık. Bize yeni bir yaşam verdi’’ diyerek tebessüm ediyor. ‘’Hikayem çok uzun her günü her yılı bir romana konu olur. Çok yaşadım, çok acı çektim ama büyük kazandım” diyor kendiyle gurur duyarak.
Nujiyan, 16 yaşında hayatı elinden çalınan binlerce kadından yalnızca biri. Ömrüne sığdırdıklarını tam anlamıyla ifade etmek, şüphesiz bu satırların üzerine taşıması büyük bir yük olacaktır. Nujiyan ve daha nicesi bugün yeni yaşamın yazılacak tarihinde gıpta ile bakılacak değişim öyküsüdür. Hala küllerini arayanlara cesaret örneğidir. Kürt kadın hareketinin yeniden doğuş temelinde ele aldığı kadın mücadelesi semada bin bir renkli kanat çırpışlarını görünceye dek devam ederken, her dönüşenin dönüştürdüğü gerçeği hakikatin esası oluyor. Değişimin; hep yürünen, menzili sonsuzluk olan yol olduğunu biliyoruz. Değişimin, Kürt kadınlar için toplumsal değişim olduğu gerçeği bugün demokratik toplumun inşasında sorumluluk alma bilincinde somutlaşıyor. Kendinde değişim gören, dününden bir adım uzakta daha ileride olduğunu gören kadınlar toplumsal değişimin sorumluluğunu taşıyor.
Not: Kürt kadın hareketinin değiştiren ve dönüştüren tarihinin yaşanmış öyküleri bir dizi olarak devam edecektir.