Newroz alanında atılan her slogan depremde yıkılan hayatların üstünden kaldırılan taş topraktı. Yeni yaşamın inatla, umutla tekrardan inşa edileceğinin duruşuydu
Bahar denildiğinde insanların içinde canlanan değişik güçlü duygular oluyor. Baharla beraber Newrozu’da aynı duygularla karşılarız. Bahar demek, Newroz demek. Yüzyıllardır coşkuyla karşılanan Newroz; direnişin, varoluşun, sanatın, birliğin sembolü haline gelmiştir. Herkes bilir ki zalim Dehaqlar’ın mazlumlara uyguladığı faşist yönetimin karşısında duran Kawa’ların, Zilan’ların, Sara‘ların, Mahir’lerin başkaldırısıdır. Kanımızın her sene bu bayramla harlandığı, direnişimizin gün geçtikçe büyüdüğü Newroz bayramı yada baharın festivali dediğimiz bu gün, Kürt halkının direniş tarihi içinde önemli bir yer alır. Yüzyılı aşkın süredir Kürt halkı kendi varoluş mücadelesini vermektedir. Newroz, bu direnişin somut bir şahididir. Nice Dehaqlar çıksa da karşımıza duruşumuzla, inadımızla, dilimizle, kültürümüzle her zaman direniş ruhunu göstermişizdir. Yeri gelir halayımızla, yeri gelir stranlarımızla, yeri gelir sloganımızla, yeri gelir güçlü irademizle…
Bu sene Newrozu buruk ve yas içinde karşıladık. Şahit olduğum ve hala etkisinden çıkamadığımız 6 Şubat Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis ve Malatya'yı büyük hasar verecek şekilde etkiledi. Yüz binlerce insanımızı yurttaşımızı kaybettiğimiz bu depremde; kimisi annesini babasını, kimisi kardeşini, amcasını, teyzesini, kimisi arkadaşını kaybetti. Yerinde şahit olduğum bu şehirlerde kimsesiz kalmış insanların feryatları beni derinden etkiledi. Sessiz çığlıkların duyulduğu yıkık binalar adeta insanlığı suçlar bir şekilde ayaktaydı. En acı olan da çoğu ölümün depremden olmadığını öğrenmemdi. Gözyaşların durmadan aktığı, yasın bitmediği yerde insan afeti gerçekleşiyordu. İnsanların altüst olmuş psikolojisinin nasıl düzeleceği herkesin kafasında olan büyük bir soru işaretiydi. Fakat zamanın iyileştirici bir güç olduğunu ve bu dönemde bizi iyileştirecek en güçlü ilacın birlik beraberlik olduğunu herkese göstermemiz gerektiğinin farkındaydık. Bu bilinçle yaklaştık çocuklara, kadınlara, ailelere. Bu süreçte en çok çocukların ve kadınların etkilendiğini gördük. Eşinin ihtiyaçlarını bilmeyip umursamayanlar mı dersiniz, çocukların yaşını bilemeyen babalar mı dersiniz. Bunları nereden mi biliyorum; çünkü şahit oldum, gördüm, duydum, şaşırdım. Fakat bizler elimizden geldiğince yetişmeye çalıştık, görmeye, anlamaya çalıştık. Bizler kültür çalışanıydık, sanat yapardık. Bizim gördüğümüz çocukların ince bir ipliğe tutunmuş hayalleriydi. Elimizden geldiğince ( kültür sanat kurumları) birlik olup deprem bölgesindeki psikolojik tahribatı azaltmaya çalıştık. Özellikle son zamanlarda benimde içinde bulunduğum Gerok Ma ekibi kültür sanat atölyeleriyle öncelikle çocuklara sonra yetişkinlere yetişmeye çalıştı. Fark ettik ki sanatın iyileştirici gücü bize yol gösteriyor. Bu yaşanılanlardan sonra gördük ki yaptığımız çalışmaların gerçekten mecburi olduğu ve her vicdan sahibi insanın bu çalışmalarda yer alması gerektiğiydi.
Depremzedelerle geçirdiğimiz her saniye onlar için güç demekti, yeniden umut demekti. Baharın gelişi halkımız için bu zor süreci atlatmak demekti. Yıkılmış her taşın altında yeşillenmiş bir fidan vardı. Ağaçlar tomurcuk açmış yeni hayatına hazırlık yaparken, depremde etkilenen insanımız da kendini var etmeye başlamıştı. Bizler bu süreçte hem Newrozu karşıladık hem de yeni bir umudun kapısını araladık. Açan her tomurcuk yeni bir irade, yeni bir hayaldi. Newroz alanında atılan her slogan depremde yıkılan hayatların üstünden kaldırılan taş topraktı. Yeni yaşamın inatla, umutla tekrardan inşa edileceğinin duruşuydu. Baharın getirdiği her umut, her tomurcuk ve her yeni yaprak umudunu yitiren çocuklara, kadınlara… Umudumuz daima diri ve güçlü.