2023‘ün son günlerinde de soluksuz verdiğimiz bu mücadeleyi 2024‘e taşırken 21. Yüzyılda büyüyen Kadın özgürlük mücadelesini, tecridi parçalayarak; demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmayı inşa ederek yaratacağız
Tüm dünyada kadınların toplumsal mücadeleler açısından tarihe not düştüğü bir yılı daha geride bırakırken, yolumuzu da büyüterek yeni bir yıla “merhaba “demenin heyecanını umudumuzu diri tutarak ve de büyüterek yaşamaktayız. Şüphesiz şunu da bilmekteyiz ki geçmişte kalan ne varsa, insana, topluma dair tüm bilmeler de onların toplamıdır. Bu anlamda özgürlük mücadelesini besleyen o miras da bizlerde yarına yön veren iradeyi ve de kudreti de taşımaktadır. Bunun inancıyla 2024’ün de kadın özgürlük mücadelesine yeni bir soluk katacağına inanmaktayız. Bu anlamda 2023 yılını değerlendirmek yolumuzun izahı ve de güzergahı açısından önemli olacaktır.
9 Ocak Paris katliamında hayatını kaybeden Sakine Cansız, Leyla Şaylemez, Fidan Doğan yine 5 ocakta Silopi’de katledilen Sevê Demir, Pakize Nayır, Fatma Uyar yoldaşlarımızın anılarına bağlı kalarak öfkemizi, yasımızı büyüterek mücadele sözümüzü yineledik. Evin Goyi’nin, Nagehan Akarsel’in katledilmesiyle devraldığımız 2023 yılını haklı mücadelemizin, büyüyen öfkesiyle karşıladık.
Kürdistan’ın birçok kentini etkileyen ve binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan deprem ile beraber kadınlar olarak hızlıca depremden etkilenen halkımız ile dayanışma halinde olduk. Türkiye kadın hareketi ile beraber özelde Kadın ve çocukların ihtiyaçları için seferberlik ruhuyla hareket ettik. Faşizm koşullarında, ekonomik krizin tüm toplumu etkileyip yoksulluğu” kader “diye izah edenlerin rejiminde, deprem felaketinin kendisini de “kader “diye nitelendiren bir zihniyet ile mücadeleyi bu süreçte büyüttük. Depremin kendisi “doğal” bir afet olsa da yapı denetimini önemsemeyen, yandaşa peşkeş çekilen ihalelerle insan yaşamını hiçe sayan bu yaklaşımların kendisi tahribatın boyutlarını etkilemesi nedeniyle “politiktir”. Bu nedenle bu felaketin sonuçları da kadınlar açısından, toplum açısından “politiktir”. Özelde Kürdistan coğrafyasını etkileyen bu afet bizlere göstermiştir ki, “özel olan “söz konusu doğal afetler bile olsa bu coğrafyada yine “politiktir”. Bu haliyle insan hayatını hiçe sayan bu uygulamaların kendisi söz konusu Kürtler ve de Kürdistan halkı olunca “sömürge “mekanizmasının nasıl işlediğine dair vahim örneklerden biridir.
Tüm bu yaşananlara rağmen TJA olarak enkazların gölgesinde 8 Mart‘a giderken, deprem bölgelerindeki kadınlar için hijyen kitleriyle, özellikle de dayanışma duygularıyla 2023 8 Mart’ını beraber geçirdik. Yine Kurdistan‘ın diğer illerinde, Türkiye metropollerinde “jin jiyan azadî” sloganları ile sokakları, meydanları doldurduk. Mücadelemizi, haklı davamızı haykırdık.
Ülke tarihinin en önemli seçimlerinde kadınlar olarak büyük bir emek verdik. Kurdistan‘ın her yerinde seçim çalışmalarına dahil olduk. Kadın seçim büroları açarak kadınların özgün örgütlenme, siyaset üretme alanlarını bu süreçte de büyüttük. Mitinglerde ulusal, sınıfsal gerçekliğimizle sözümüzü kurduk.
Meclis'te, kendi grubunda kadın temsiliyetini büyüterek faşizm karşısında, kadının sözünü kurup siyasetin erkek aklıyla yürümesine itirazımızı yükselttik. Ülke tarihinin en karanlık meclis yapısını, mücadelemizin “aydınlık damarı” ile buluşturduk. Kurdistan‘ın dört parçaya bölünüp, çok ortaklı sömürge zihniyetini Lozan’ın 100. yılında yeniden tartışarak ve de teşhir ederek panel düzenledik. İnkarın arka planını, asimilasyonu, kültürel soykırımı, ulus – devlet inşasında, böl -parçala- yönet denkleminin Kürt kadınları açısından yarattığı sonuçları tarihsel ve de bilimsel verilerle ele aldık. “Bi jin jiyan azadiyê ber bi azadiyê ve “ kampanyamız çerçevesinde Kurdistan ve Türkiye’nin bir çok kentinde “ savaşa ve tecride karşı mücadele “ başlığı ile atölyeler düzenleyerek, toplumsal barış ve de adaletin inşasını tartıştık. Tecridin gelinen aşamada her varlığın, toplumsal kesimin etkilendiği ve iktidar eliyle bir rejime dönüştürüldüğü gerçeğini açığa çıkararak Kürt Halk Önderi Sn. Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı mücadeleyi büyütme çağrısında bulunduk.
Ülke hukukunun kendi içinde, faşist blok eliyle yerle bir edildiği bu düzende zindanlarda ayyuka çıkan hukuksuzluk ve hak gaspına karşı başlatılan açlık grevlerine destek olmak ve tecridi parçalamak için adalet nöbetini, tutsak ailelerimiz ile beraber yürütmekteyiz. 2023‘ün son günlerinde de soluksuz verdiğimiz bu mücadeleyi 2024‘e taşırken 21. Yüzyılda büyüyen Kadın özgürlük mücadelesini, tecridi parçalayarak; demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmayı inşa ederek yaratacağız.
Kürdistan’dan Türkiye’ye, Ortadoğu‘ya, dünyaya sirayet eden ‘bir halkı savunma’ davasının, başta kadını ve doğayı savunmaktan geçtiğini bilerek 2024’ün kadınlar ve de halklar için özgürlük yılı olacağına dair mücadelemizi büyütmeye devam edeceğiz.