2022'ye damgasını, “Jin Jiyan Azadî” çığlığının aylar boyunca durmaksızın yankılandığı İran'daki kadın mücadelesi vurdu desek yanlış olmaz
2022, dünyada olduğu gibi Türkiye ve Kürdistan'da da kadın mücadelesi açısından ivmesi yükselen bir yıl oldu. Sistem tarafından sömürülüp baskı altında tutulan kesimlere cesaret verecek adım ve atılımlar son yıllarda dünyanın neredeyse her ülkesinde kadınlardan geliyor. Kadın dinamiği, bu bağlamda, ön açıcı ve öncü bir rol oynuyor. Bu gerçek 2022'de de değişmedi.
2022'ye damgasını, “Jin Jiyan Azadî” çığlığının aylar boyunca durmaksızın yankılandığı İran'daki kadın mücadelesi vurdu desek yanlış olmaz. Rojhilat'ta kıvılcımlanan ve daha sonra ülkenin her yanına dalga dalga yayılan kadın isyanıydı bu! Yıllardır açlık, yoksulluk, özgürlük yoksunluğunun pençesinde kıvranan geniş kitleler kadınların öncülüğünde sokağa aktı. Kurşunlanmak, zindan ve idam tehditlerine rağmen bu isyan dinmek bilmedi; tıpkı kadınların yüzlerce yıl süren köleliğe başkaldırıları gibi zaman ve mekan sınırlarını parçaladı, başta kadınlar olmak üzere dünya halklarına esin kaynağı oldu.
Hindistan'da zorunlu başörtüsüne, ABD, Hırvatistan, İtalya ve Fas'ta kürtaja erişim ve kürtaj yasaklarına karşı kadınlar ayaktaydı. İspanya'da ve Ekvador'da kadına dönük şiddet ve kadın cinayetleri protesto edildi. Yaz ortasında Londra’daki kadınlar ırkçılık ve kadın düşmanlığına karşı bir protesto yürüyüşü yaptılar.
Toplumsal krizin boyutları kendisini en fazla kadına dönük şiddet, cinayet, çocuk istismarı, cinsel saldırganlıktaki artışla hissettiriyor. Faşist rejimin kadın giysili Bakanı Derya Yanık'ın kadın cinayetlerinin geçen yıla göre yüzde 7 oranında azaldığı iddiasına karşılık kadın örgütlerine göre 2022’nin ilk 10 ayında 282 kadın cinayeti, 208 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti.
Kadın cinayetlerinin tavan yaptığı Türkiye'de, çocuğa yönelik taciz ve istismar ile yargılamalara damgasını vuran cezasızlık bu yıl da değişmedi. Çocuk tecavüzünü meşrulaştıran yasaların da devreye girmesiyle çocuk istismarında son 10 yıldaki artış yüzde 700 oldu.
Faşist tahkimatın en önemli ayaklarından biri olan kadın düşmanlığı hükmünü yürüttü. Kadınlar İslamcı neoliberal düzenin “makbul” kadını olmayı reddedip mücadeleci kadınlar olacaklarını, özgürlükleri için savaşacaklarını son 25 Kasım'da bir kez daha gösterdiler. Polis ablukalarını boşa çıkardılar, gaza ve copa rağmen iradelerinin tutsak edilemeyeceğini kanıtladılar.
20 Mart gecesi AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Sözleşmesi’ni feshetti, Temmuz 2021’de de bu karar yasalaştı.
İstanbul Sözleşmesi’nin tarikatlar-cemaatler ve bilumum gerici çevre tarafından hedefe çakılması ve siyasi iktidar tarafından seçim pazarlıkları için masaya sürülerek daha saldırgan bir dille hedefe yapılmasına karşı 8 Mart’ta kadınlar Türkiye’nin her yerinde alanlara çıktı. Kadın cinayetlerine karşı “İstanbul Sözleşmesi’ni uygula!”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!” iradesiyle meydanları doldurdu. Taksim’de polis tarafından engelleme çabası ve saldırıya rağmen, binlerce kadın Sıraselviler’den başlayarak Karaköy’e kadar devam eden Feminist Gece Yürüyüşü’nü gerçekleştirdi.
Kadını değil aileyi merkeze koyan kadın düşmanı yaklaşım 2022'de de hükmünü boyutlanarak yürüttü. Kadın cinayetleri, kadına yönelik siyasal saldırganlık ve bunlara karşı sesi her defasında daha gür çıkan kadın direnişi, toplumdaki genel çaresizlik, umutsuzluk ve çıkışsızlık duygusunun aşılmasında teslimiyeti yaran duruşları ve eylemleri toplumsal mücadele dinamiklerine taptaze bir soluk olmaktadır.
Eğitimdeki gericileşmeye, FETÖ'den boşalan yeri hızla dolduran tarikat ve cemaatler kumanda etti. 4+4+4'le kız çocuklarının evlere hapsedilme süreci zaten hızlanmıştı. İmam nikahının meşrulaştırılması, evlilik yaşının düşürülmesi, çocuğun istismarcısıyla evlendirilmesi yolunu yasal olarak -DA- açma çabaları, “rızası vardı” aldatmacası, “Kız çocukları 6 yaşında evlenebilir” fetvalarının sonuçları, bunu 6 yaşındayken yaşamak zorunda bırakılmış H.K.G'nin beyanlarıyla ortaya çıktı. Bu ahlâksızlık devlet tarafından bilinmesine rağmen yıllarca gizlenmişti.
Tarikatlar, vakıflar, cemaatlerde yaşanan taciz, tecavüz, istismarların normalleştirilmeye çalışılmasıyla atbaşı giden LGBTİ+lara karşı kin ve nefret toprağı sürekli canlı tutulmaya çalışılıyor. Kılıçdaroğlu'nun attığı pası değerlendirerek başörtüsü bahanesiyle yolu düzlenen Anayasa değişikliğiyle “kutsal aile”yi daha da sıkı bir cendere haline getirmenin yolları döşeniyor. Tedavüle sokulacak olan değişiklikle “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” ifadesindeki eşler tanımı “kadın” ve “erkek” olarak değiştiriliyor. Dolayısıyla cinsel tercihleri farklı olanlara burada da hayat hakkı yok!
Derinleşen yoksulluk ve işsizlik dünyada olduğu gibi Türkiye'de de en çok kadınları vuruyor. Türkiye, çalışma yaşamında cinsiyet eşitsizliğinin en yüksek olduğu üç ülkeden biri. 2022 Ocak'ında başlayan grev ve işçi eylemleri dalgasında kadınlar en öndeydi. Düşük ücrete, sendikasızlaştırmaya, güvencesizliğe, ayrımcılığa ve mobbinge karşı hem haklarını hem geleceklerini savunmak için kadınlar yerlerini aldılar. Grev, işgal ve direniş alanları adeta kadınlarsız var olmadı. Mücadelenin çeşitli uğraklarında erkek devlet şiddetine, yoksulluk ve işsizliğe, doğa ve yaşam alanlarını yok eden talancılığa her yaştan her yöreden kadın inatçı bir direniş sergiliyor. Birbirlerine güç veriyor, cesaret ve moral buluyorlar.
Öte yandan, krizin derinliği kadın kitlelerine yeni biçim ve yöntemlerle ulaşmayı hareketin önüne koyuyor.
Son 25 Kasım’da Türkiye’de ve Kürdistan’da kadınlar düzenin dayattığı irade kırılmasını çekirdek güçleriyle geri püskürttüler. Ne var ki, sistem bu hareketi marjinalleştirmek için her şeyi yapacağa benziyor. O açıdan da kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliği temelindeki sorunlarla birlikte onu da kesen ve ağırlaştıran kriz dönemlerine özgü daha kapsamlı bir politika üretmeleri adeta bir zorunluluk. İşçi grevlerini ziyaret başlı başına anlamlı, bunu sistemin kendisini ürettiği emekçi bölgelerde çeşitli dayanışma biçimlerinin kullanılması, kadın kitlelerini cinsiyet sorunuyla olduğu kadar hayatlarının diğer sahici ve can alıcı sorunlarıyla da ilişkilenmek için genişletmek gerekiyor.
Bu bilinç ve irade, hayatları cehenneme çevrilen geniş kadın kitlelerine ulaşmayı, kadın mücadelesinin ancak örgütlü kadın yığınlarıyla zafer kazabileceği hedefiyle yürümek zorunda.