...
Oya Açan
‘90’lardan günümüze Hizbullah

1993'te kurulan TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu’na ifade veren Batman Emniyet Müdürü Öztürk Şimşek “ne yazık ki, Hizbullah örgütü mensupları bir dönem askerlerden yardım gördüler. Buradaki bazı askeri birliklerde silahlı eğitim yaptılar, lojistik destek gördüler” diyecekti (abç). Emekli Koramiral Atilla Kıyat “1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler devlet politikasıydı” dedi. Daha fazla kaçınamayacakları -nedendir bilinmez- malumu ilan etti

Hayatın akışını ve değişimi durduramazsınız!

Geleneklerin basıncını, mahalle baskısını aşıp karakola ulaşabilenlerin “beyindir yapar” tembihleriyle ev adlı işkencehanelere geri gönderilen, ömür boyu tecavüz ve aşağılanmayı reddederek buna bir son verme cesaretini gösteren, ölüm dahil her şeyi göze alarak boyun eğmeyen ve geleceğini kendi elleriyle kuracağı özgürlükte arayan kadınların ısrarı sürdükçe yasalar için uğraşılır, yasalar yapılır, yasalar değişir ama o yönelim değişmeden kaldıkça o yollar mücadeleyle yürünür. Ama SADECE yasalara bel bağlanmaz, bunu en çok kadınlar bilir

Göç ve göçmenlik: Tarih kadar eski olgu

Akdeniz'de boğuluyor, Sırbistan’da dikenli tellere takılıyor, Polonya ve Macaristan sınırlarında açlık ve susuzluk yüzünden her gün binlercesi hayatını kaybediyor. 2014'ten bu yana sadece Akdeniz'de 50 bin kişi boğularak öldü. Buna rağmen bu ölüm yolculuklarına akış yönündeki çaresizlik sürüyor. Çünkü ezilen ve sömürülen halklar savaşlarla, yokluk ve yoksullukla soluksuz bırakılıyor. Çünkü emperyalist akbabalar ve işbirlikçileri ezilen halkları sömürüp iliğini kemiğini kurutarak geleceksizliğe mahkum ediyor

Aile çimentosu sağlamlaştırılmaya çalışılıyor

22 yıllık AKP iktidarı döneminde kindar ve dindar nesillerin üretiminin garantisinin ailede -ve eğitimde- görüldüğünün göstergesi “rapor” ya da “taslak” adı altında hazırlanan saldırı adımları oldu. Nabız yoklayıp ona göre yüklenmeye çalıştılar. “Ailenin bütünlüğünü olumsuz etkileyen unsurlar”, “boşanma olaylarının araştırılması” diyerek ve her birini bir komisyona havale ederek- kadınlar ve çocuklar için kazanılmış, yasaya da giren hakların geri alınmaya çalışıldığını gördük. Ailenin güçlendirilmesi dedikleri, kadınların aileye daha sıkı bağlarla zincirlenmesidir

Sonuna kadar gitme zorunluluğu

Öz savunma her şeyden önce bir bilinçtir. Karşı karşıya olunan saldırının kaynağını doğru tanımlama, onu tepeden tırnağa kavrama bilincidir. Sadece bedeni değil ruhu, kişiliği ve geleceği savunma eylemidir; hayatın her alanında savaşan Kürt halkının direniş ve hesap sorma geleneğinin sürdürülmesidir

Kadınların kurtuluşu, özgürlükler ve hukuk

Eşitsizliğin ortadan kaldırılması talebi, kadınların eşitlik mücadelesinin can alıcı noktasıdır. Yasa haline gelmiş/getirilmek zorunda kalınmış bütün itiraz ve isyan noktaları kadınların asla dinmeyen çığlıkları sayesindedir. Özel mülkiyet dünyasının sömürü mekanizmalarının üretip pekiştirdiği bu eşitsizlikler giderilmeden kadınların kurtuluşu da toplumsal devrimler de başarılamaz

Gelincik tarlası çocuklar

Sadece 2002-2017 yılları arasında 440 bin çocuk, istismar sonucu hamile kaldı. Resmi rakamlarla bile 18 yaşının altında aile onayıyla evlendirilen 1 milyona yakın çocuktan bahsediyoruz. Türkiye’de 18-45 yaş arasındaki her 5 kadından 1’i çocuk yaşta evlendi. Çocuk yaşta evlenen her 3 kadından biri ise yine çocuk yaşta anne oldu

"Kadınların katilleri sizlersiniz!"

Kadın cinayetleri politiktir ve erkek egemen devletin kadın düşmanı politika ve uygulamalarından beslenir. Kadın cinayetlerinin önünü belki bütünüyle alamayacağız, fakat kendimize ve özsavunmanın meşruluğuna inanmak yolun yarısıdır

Hayatı ister onlar!

Kadın işçiler patronların köleleştirme baskısına boyun eğmemek, erkek şiddetini alt etmek için örgütleniyor, direnişe geçiyor, kimi zaman grevleri sadece onlar yürütüyorlar. Çünkü onlar artık kendilerinden çalınan hayatın ilerleyen sahnelerini kenardan izlemek istemiyorlar. Varlıklarıyla anlam kazandırdıkları hayatın kendisini istiyorlar

Hanım'ın halayı

İşkenceyi, hastalığı, ölümü unutmuştu. Geriye atmıştı her acıyı ve zorluğu... Yaşam ve mücadele vardı sadece; halayda Kürt halkının destanı, hayata bakışı ve yaklaşımı vardı. Halay’da “Ölüme de tilili li tilili” vardı!

8 Mart'ta hatırladıklarım

8 Mart denince kadın işçileri düşünürüm daha çok. Eşitsizliği sürekli derinleştiren devlet şiddeti ve uygulamalar işyerinde de bırakmaz peşini işçi kadınların. Patron da devlet de, evde de işte de... hayatın bütününü kaplayan kapitalizmin özel mülkiyet dünyasının bütün baskı ve sömürü çarkları bu eşitsizliği üretir ve sağlamlaştırır

Özgürlüğün açlıkla imtihanı

İstanbul, Mardin, Adana, Mersin, Batman, Amed ve Van'da analar 50 gündür nöbette. “Bu çığlığı duyun” diye hem topluma hem de insanlığa sesleniyorlar. Bu ses herkese ulaşsın diye solukları yettiğince haykırıyorlar: "Tecride karşı ayağa kalk!"