Foto: AFP
"Yedi sekiz yıl önce mücadelemiz İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasına odaklanmıştı. Bunun için bir kez daha uğraşmak gerçeküstü bir durum.. Ama vazgeçecek değiliz!.. Türkiye’nin bu yola girmesi feministleri ciddi şekilde endişelendiriyor"
Avrupa’da aşırı sağcı, muhafazakâr hükümetlerin cenderesindeki ülkelerin başında Polonya geliyor. Geçtiğimiz yılın sonunda hükümetteki Hukuk ve Adalet Partisi’nin (PİS) tam desteğiyle kürtajın Anayasa Mahkemesi tarafından neredeyse tamamen yasaklanması büyük protesto hareketlerini de tetiklemiş, Polonya’daki kadınlar sokağa dökülmüştü. Yeni Yaşam Kadın Eki de Polonya’dan hareketin örgütleyicileriyle konuşmuştu.
Polonya’da muhafazakâr atılımlar durulmuyor, bu defa da PİS İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak için girişimde bulunuyor, fakat kadınlar mücadeleyle elde ettikleri İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerini beyan ediyor. Kadına yönelik erkek şiddetine karşı çalışma yürüten Feminoteka Vakfı’ndan Karolina Domagalska Polonya’daki erkek şiddetinin boyutlarını, İstanbul Sözleşmesi’nin yarattığı olumlu değişiklikleri, Türkiye devletinin tavrının Polonya’yı nasıl etkilediğini ve örülecek uluslararası mücadelenin önemini anlattı.
*Polonya’da kadına karşı erkek şiddeti yaygın mı? Genel durum nedir?
Polonya’da her yıl 700 bin ila bir milyon arasında kadın şiddete uğruyor. 150 kadın yanlış anlaşılma dedikleri sözde bir mazeretle öldürülüyor. Katillerin yüzde 92’si erkek. 2016 tarihli bir rapora göre Polonya’da kadınların yüzde 87,6’sı cinsel istismarın bir biçimine maruz kaldı, beş kadından biri tecavüze uğradı ve bu kadınların yüzde 90’ı polise başvurmadı. Kadınlar yargılanacakları, aşağılanacakları ve ikinci kez mağdur olacakları korkusuyla polise başvurmamayı tercih ediyor. Kadınları suçlama eğilimi hâlâ çok kuvvetli.
Öte yandan Polonya İstanbul Sözleşmesi’ni onayladığı için bu duruma bayağı müdahale edebildik. Konvansiyon sayesinde, tecavüz davaları artık re’sen açılıyor. Polisin tecavüze uğrayanlara yönelik prosedürleri mevcut. Polis faili mağdurdan derhal uzaklaştırabiliyor. Bütün ülke çapında ev içi şiddete maruz kalanlara yönelik devlet destekli bir telefonda yardım hattı açıldı. Tecavüz tanımını yakın temasa rızayı da içerecek şekilde yeniden düzenliyoruz.
*Polis görevini yerine getiriyor mu?
Hayır, işlerini düzgün yapmıyorlar, genellikle de düzgün bir eğitim almıyorlar, mağdurlara yönelik çok fazla damgalama ve suçlama var.
*Feminoteka Vakfı ne zaman kuruldu? Nasıl çalışmalar yürütüyor?
Feminoteka 2005 yılında çevrimiçi bir feminist kitabevi olarak kuruldu, ardından çalışmalarını kadınlara yönelik şiddeti özellikle de cinsel şiddeti odağa alacak şekilde sürdürmeye başladı. Şiddet karşıtı bir yardım hattımız var, mağdurları psikolojik ve hukuksal olarak destekliyoruz, ayrıca Tecavüz Mağdurları Fonu’nu mali destek için kurduk, bunun yanı sıra yasal değişiklikler için lobi faaliyeti yapıyoruz, yakın zamanda tecavüzün rızayı da içerek şekilde yeniden tanımlanması için yasal değişiklik yapılmasına yönelik bir kampanya yürüttük, rıza içermeyen seks tecavüzdür diyoruz. Bu sayede parlamento yeni bir yasa teklifini görüşecek. Bunlara ek olarak dünya çapında sürdürülen One Billion Rising (Bir Milyar Ayaklanıyor) eylemini Polonya’ya taşıdık ve koordine ettik.
Dünya çapında kadınların hakları için mücadele ve dans çağrısı yapan 1 Milyar Ayaklanıyor hareketini Polonya'da Feminoteka Vakfı örgütledi.
*Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi nasıl tepkiler yarattı?
Türkiye’nin bu yola girmesi feministleri ciddi şekilde endişelendiriyor. Alternatif sağ aşırı muhafazakâr dalganın ülkelerimize akın etmesi çok ürkütücü.
*Polonya hükümetinin de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek istediğini biliyoruz. Nasıl bir mazeret öne sürüyorlar? Sizce Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi onları cesaretlendirecek mi?
İstanbul Sözleşmesi’nden Polonya’nın çekilmesi için mücadele eden örgütler sözleşmenin şiddetin gerçek sebeplerini göz ardı ettiğini iddia ediyor. Bu örgütlere göre sebepler alkolizm, aile bağlarının kopması ve medyada kadınların ve kız çocuklarının görüntülerinin cinsel hale büründürülmesi. Bütün bunların hepsi toplumsal cinsiyetin geleneksel aileye yönelik bir tehdit oluşturduğunu iddia etme stratejileriyle iç içe geçmiş durumda. İşin aslı Polonya hükümeti kadınlardan nefret ediyor, hayatlarımızı ve bedenlerimizi kontrol altına almak istiyorlar. Çok yüksek ihtimalle de Türkiye’yi örnek alacaklar.
*Polonya’da İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme girişimine karşı verilen mücadeleyi anlatabilir misiniz?
Yaklaşık yedi sekiz yıl önce mücadelemiz İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanması ve onaylanmasına odaklanmıştı. Bu mücadeleyi kazandık. Bunun için bir kez daha uğraşmak gerçeküstü bir durum, hem de bu sefer kazanımımızı yitirmemek için. Ama elbette vazgeçecek değiliz!
*Polonya’da hükümetin baskılarına ve İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma girişimine yönelik LGBTQ+ mücadelesi ne durumda?
LGBTQ+ bireyler hayatlarına ve kimliklerine yönelik eşi benzeri görülmemiş bir saldırı altında. Bunun sonucunda da daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir azimle ve yüksek sesle hakları için mücadele ediyorlar. Polonya’daki LGBTQ+ hareketi 2020 yılının ekim ayında kürtaj hakkını kullanma gerekçesi üçten ikiye düşürüldüğünde başlayan protesto gösterilerinde faal bir tutum sergiledi, bu gösterilerin önemli bir parçası oldu.
"Damızlık Kızın Öyküsü"nden karakterler gibi giyinmiş kadınlar, Varşova'da aile içi şiddet mağdurlarının ölüm ilanlarıyla gösteri yapıyor. Foto: Czarek Sokolowski / Associated Press
*Türkiye’de İletiştim Başkanlığı adlı kurum İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye yönelik yayınladığı İngilizce beyanda “İlk başta kadınların haklarını korumaya yönelik olan İstanbul Sözleşmesi sonradan eşcinselliği normalleştirme girişiminde bulunan bir grup insan tarafından gasp edildi, bu da Türkiye’nin toplumsal ve ailevi değerleriyle bağdaşmıyor. (…) Polonya da LGBT topluluğunun toplumsal cinsiyet hakkındaki fikirlerini bütün topluma dayatma girişimini vurgulayarak Konvansiyon’dan çekilme yönünde adım attı” dedi. AKP ve AKP taraftarları Polonya devletinin tutumunu sözleşmeden çekilmek için bir bahane olarak öne sürüyor.
Polonya devlet başkanı, başkanlık kampanyası sırasında “LGBT insan değildir, ideolojidir” demişti, bu da onu zafere götürdü, bu nedenle homofobi ve transfobinin bir mazeret olarak kullanılması çok büyük bir ihtimal. Küresel bir hareket örgütmelek hayli zor olsa da her türlü destek bize mücadele için enerji veriyor.