Kadıneki Yazı,

Gülün narin direnişine selam olsun!


Medya Doz-01 Eyl 2024

Gurbetelli, Nujiyan Erhan, Deniz Fırat ve daha nice gonca gülün direniş kültürünü yaşatmak bizim için sadece bir inat meselesi değil, bir inanç meselesi. Sadece bir meslek meselesi değil, bir onur meselesi. Direngen güllerimizin bahçesinin bekçisi olmanın gururunu yaşayacağız. Ne mutlu ki her biri dünyaya bedel direniş abideleri ile yolumuz kesişti. Me mutlu ki aynı yolun yolcuları olmanın onurunu yaşadık. Kendi güzel, yolu güzel, eylemi güzel direniş güllerimize selam olsun

Hepimizin hayatı bir yürüme halidir. Herkes seçtiği yolun yolcusudur. Herkes yürür de herkes yoluna anlam katamaz. Yürüdüğü yola anlam tohumları ekenlerin öyküsüne her zaman imrenilir. Çünkü onlar bu hayatı sadece bir yolcu olarak yaşamaz, onları diğer yolculardan ayrıştıran şey hakikat algısıdır. Bu sebeple onlara hakikat yolcusu deriz. Yolun kolay olanına tenezzül etmez, yolun doğru olanını arar dururlar bütün hayatları boyunca. Yürümek tek başına bir başarı değildir onlar için, iyi, doğru ve güzel için yürümek onları asil yolcu yapar. Akılları hakkaniyetli, kalpleri adil olan yolcuların erdemi, insanlığın onur kalesi gibi dimdik ayakta durur. Bu yüzden bakışları, gülüşleri, yürüyüşleri hepimize umut verir. Yolun en dikenlisini, dönemecin en katmerlisini, eşiklerin en acısını yaşarlar da ay demez, tebessümlerinden asla vazgeçmezler. Çünkü yolu güzelleştiren yolcuların doğruluk arayışları bitimsizdir.  

Bizim Gulê-miz de böyle bir yolcuydu. Bu gamzeli, ceylan gözlü, güzel gülüşlü hakikat yolcusunu gerçek anlamda tanıyalı neredeyse 30 yıl oldu. Günlerdir ekranlarda fotoğraflarını görür ama sebebini bir türlü idrak etmek istemem. Onu anlatan herkes veda içerikli geçmiş zamanlardan bahsediyor. Ne ilginç zihin kabul etmeyince, yürek kabul etmeyince, uğurlayamıyorsun sevdiceğini… Öylece kalıyor yamacında güzel yolcu… Hepimizin hayatlarında uğurlayamadıklarımız vardır. Hepimizin yasını bile tutmaya kıyamadıklarımız vardır. Onlar biraz anne kokusuna, biraz toprak kokusuna benzerler. Uzağında olsalar bile ezberinde kokuları, tebessümleri öylece kalakalır. Ve o ezber, hafıza var oldukça bozulmaz. Bu yüzden gitseler de gitmiş sayılmıyorlar.

Gülistan Kürdistan’da gazetecilerin katledildiğini bile bile bu yolu seçti. Büyüdüğü Batman şehrinde bir akşam vakti vurmuşlardı Çetin Abayay’ı, bir kış günü vurmuşlardı Cengiz Altun’u. Yolu güzel kılan da bu bilinçti. Bu direnişti. Boyun eğmemek, kimliğine, benliğine, kültür ve varlığına onurluca sahip çıkmanın bedelini hayatının her saniyesinde ödemeyi göze alan insanın cesur kalbi bütün dünyaya bedeldir. Bu yüce direniş kültürü karşısında hep ucube kalacaklar. Gülistan’ın çocukluğu cezaevi kapılarında, faili devlet olan katliamların şehrinde geçmişti. Batman’ın her sabahına yeni bir ölümle gözlerimizi açardık. En sevdiklerimizi öldürüp asit kuyularına attılar. Anılarımızın, masallarımızın ilk mekânı köylerimizi yaktılar. Hamile annelerimizin karnını tekmelediler. Dilimizi yasaklayıp hiç mutlu olmadığımız, kendimiz olmadığımız bir dilde bize ‘ne mutlu Türküm’ yalanını söyletmeye çalıştılar. Mutlu değildik, mutlu olamazdık. İnsan amcasını, halasını, ablasını, abisini öldüren katillerinin yanında yöresinde mutlu olabilir miydi hiç… Bu atmosferin insanıydı Gülistan. Bu habitatın kaderine tanıklık etti. Budur ne eksik ne fazla, yaşadığın coğrafyanın, sosyolojisine tabi olduğun halkının acısına göz yummayıp isyan edersen hakikatin onurundan payını almış olursun. Gülistan’ı sade kılan gerçek buydu.    

Gülistan’ı güzel kılan en belirgin özelliği şaşırmaktan vazgeçmeyişiydi. Gözlerini kocaman açıp şaşırdığında dudaklarının kenarına çocuksu bir ifade yerleşirdi. İnsan olan zaten şaşırmalıydı bu dehşet verici çağın insanına, savaşlarına ölümlerine ve yaşamlarına. Duyargalarını kaybetmeyen insan için her şey bir şaşırma sebebiydi. Bunca acımasız gerçeğin orta yerinde olup gerçeklere yenilmemek ve içindeki şaşıran çocuğu öldürmemek en narin devrimciliktir bu çağda. Bizim Gulê bu nadir narin direngenlerdendi işte. Hem narin hem de direngen olmanın derin bir felsefesi vardı. Gülistan 18 yaşında devrim gazetecisi olmaya karar verdiğinde bu felsefe ile tanışıp esnek ruhunu bütün katılıklardan korumayı öğrendi. Katı olanın kırılgan, esnek olanın ise direngen olduğunu en çok kendi yaşam deneyimlerinden anladı. Bakış açısı ve bedeni kendi iç ahengini ve uyumunu yakalayınca kişiliği de belirginleşti. Gulê kuru gürültülerden sakınırdı mesela. Kendini kimselere ispatlama derdi olmazdı mesela. Söylemek kadar eylemek, bilmek kadar üretmek onun için bir zorunluluk değil, ahlaki bir ilkeydi. Hiçbir şeyin abartılı haline tenezzül etmezdi. Çünkü seçtiği yolun yolcuları sadelikleriyle seçkinleşirdi. Bizim Gulêmiz narin ve direngendi. Sade ve seçkindi. 

Biz ki gamzeli, karakaşlı kara gözlü çocuklardık ne zaman bu kadar büyüdük ne zaman kendimizden daha ağır yükler omuzladık bilmiyorum. Ama her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu biliyorum. Ülkemiz ateşlerde yanarken başka dünyanın insanlarıymışız gibi davranıp kendimizi kandıramazdık. Pencerelerden dışarıdaki kızılca kıyametleri izleyemezdik. Bizler o kıyametin çocuklarıydık bu gerçekten, kaçamazdık. Gülistan da gamzeli gülüşü ile bu hakikatin yoluna revan olmuştu. Yoldaşları, meslektaşları olarak kalemini yerde bırakmayacağız, davasını, yolunu yarıda bırakmayacağız. Bu bizim onur payemiz. 

Susma yaşına geliyor insan, evet, susmanın da yaşı var. Konuşacak bir şey olmadığından değil, çığlık çığlığa susmanın insan ruhunu bilediğini anladığından. Düşünüyorum da insan öldürmekten zevk alanların aklına ne denebilir ki?  Güzele düşman, bilince düşman, insani değerlere düşman… Hakikat arayıcılarına, en çok da hakikat arayıcılarına düşman. Gurbetelli’den Gülistan’a bu gerçek hiç değişmedi. Direngen kadınlardan ödü kopan erkek devlet her seferinde namertliğine yenilerini katıyor. Ama namertliğin tiksindirici gerçekliği karşısında daha çok direngenleştiğimizi, daha çok hakikat yoluna hayran kaldığımızı anlayacak kalbi yok. Ömrümüzün her gününü işgal ve ihanete lanet okuyarak ve direnişin yaşamımıza kattığı onura şükrederek yaşayacağız.   

Gurbetelli, Nujiyan Erhan, Deniz Fırat ve daha nice gonca gülün direniş kültürünü yaşatmak bizim için sadece bir inat meselesi değil, bir inanç meselesi. Sadece bir meslek meselesi değil, bir onur meselesi. Direngen güllerimizin bahçesinin bekçisi olmanın gururunu yaşayacağız. Ne mutlu ki her biri dünyaya bedel direniş abideleri ile yolumuz kesişti. Me mutlu ki aynı yolun yolcuları olmanın onurunu yaşadık. Kendi güzel, yolu güzel, eylemi güzel direniş güllerimize selam olsun. 

Bugün Gulê’yi doğduğu topraklara uğurladık. Yumruklarımız sıkılı başımız dik, yüreğimizde kocaman bir öfke…


Etiketler : Kadın Mücadelesi, Kürt kadın mücadelesi, Kadın gazeteciler, Özgür basın, Özgür basın susturulamaz, Kürt kadın gazetecilere saldırı,


...

Medya Doz